Milliyet'te Nilay Yılmaz diyor ki; "O sadece Galatasaraylıların değil, hepimizin başkanı idi!.." "Samimiyetle söylediğine" eminim; onun gibi yüzlerce ve binlerce Türk insanı da, sporseveri de, Galatasaraylı da "aynı duygularla ve içten" benzer sözler söylediler ve yazdılar!.. Ama, "bildiğim, tanıdığım" öyle insanlar vardı ki, "onları TV ekranlarında seyrederken" ve "söylediklerini dinlerken" şaşkına döndüm; "daha düne kadar neler söylemişlerdi, bugün neler söylüyorlardı"; tam bir "timsahın gözyaşları" gösterisi!.. Ben "öyle" yapmayacağım; bu yazımda, "düşündüklerim gibi olacağım!" Öncelikle, rahmetli Özhan Canaydın'a rahmet dilerim; ailesine, dostlarına, spor ve Galatasaray camiasına da başsağlığı ve sabır!.. Bana göre, Özhan Canaydın, "başarılı olamayan" bir başkandı; başkanlığa aday olduğu günlerde "Galatasaray ileri gelenleri ile yaptığı arama konferansından sonra" imzalayarak yayınladığı "vaatler dizisi" çok uzun süre, "başkanlıktan gidene kadar" bilgisayarımda kaldı; "Kaç tanesini yerine getirdi" sorusunun "kestirmeden" cevabıdır bu "Başarılı bir başkan olamadı" sözüm!.. "Faruk Süren yönetimlerinde yer aldığı için", çok ama çok büyük bölümünü tutamadığı bu vaatlerle ilgili "mazereti de yoktu"; iş başına geldiğinde "alacağı idari ve mâli çok kötü mirası" biliyordu ve bile bile "lâdes" demişti!.. Onun için, bana göre "Efsane Başkan" sıfatı ona uygun düşmüyordu; "liseci liseliler" için belki!.. Bu yazdıklarım, bir gazeteci ve spor yazarı olarak "Özhan Canaydın'a bakış" açımdı; "Galatasaraylı bir insan" olarak da, söylemem gerekir ki, "ona bir türlü sempati duyamadım!.." Onun için sevgili Nilây kardeşim, Özhan Canaydın "Hepimizin başkanı değildi"; en azından "Hepimiz 'eksi' Öcal Uluç'un başkanıydı"; bilmem meramımı anlatabildim mi?.. Ama "Özhan Canaydın'ı gerçekten sevenlerin ve ona inananların söylediklerine ve yazdıklarına da saygı duyuyorum" ve "itiraz edecek" bir sebebim yok; zira, sporcu olarak da, yönetici olarak da Türk sporuna ve Galatasaray'a uzun yıllar hizmet etti, elbette hatalarıyla, sevaplarını tarttığımızda, "sevapları ağır basacaktır"; nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun!.. Haksızlık yapıyoruz!.. İşte, Trabzonspor - Galatasaray maçında, "mutlak gol pozisyonu ve Sabri'ye kırmızı kart" tartışmaları içinde, "çok kişiyi şaşkına çeviren" iki yorum: Erman Toroğlu; "İkisi de birbirini görmüyor. Sabri önce tutmak istedi, bıraktı. Sonra sırt sırta geldiler ve ayaklar çarpıştı. Burak'ın kafasında düşme olmasa devam eder. Bence pozisyonda faul yok, hakemin kararı doğru." Ahmet Çakar; "Böyle hakemlik olmaz. Yunus Yıldırım farklı olayım diye abuk sabuk maç yönetiyor, evrensel kuralları ihlâl ediyor. Burak'a yaptığı hareket nedeniyle Sabri'yi atmayan hakemi dünyanın hiçbir yerinde barındırmazlar." Maçı, önce "tribünde" seyreden, sonra da TV'lerde "Al geri, oynat" diyerek defalarca izleyen iki hakem uzmanımızın birbirine "taban tabana zıt" yorumundan ne çıkar? "Böyle kritik pozisyonlarda, pozisyonu geriye ileriye defalarca almadan bir saniye içinde düdük çalmak ya da çalmamak durumunda olan" hakemlerimizi "çok ağır eleştirirken" büyük haksızlık yaptığımız gerçeği çıkar!.. Var mı itirazı olan?.. Not: Ben, "sadece pozisyon için" Ahmet Çakar'ın yorumundan yana olduğumu ilâve edeyim; "dünyanın, falan filan" diye başlayan yorumuna hiç katılmıyorum, "dünyanın falan filan" değil, İspanya'da, İngiltere'de bile "ne yanlışlar yapan hakemlere ne maçlar veriliyor"; görmüyor muyuz?.. Cevaplar!.. Soruyorlar; "Galatasaray Kongresi'nde kim kazanır?.. " Cevabım; "Adnan Polat kazanır, kazanamazsa Galatasaray kaybeder!.." Soruyorlar; "Mahmut Özgener sert çıkmaya başladı, neler oluyor?.." Cevabım; "Futbol Federasyonu Başkanlığı'nda acemilik dönemi bitti, sizler bundan sonra gerçek Mahmut Özgener'i göreceksiniz. Şike konusunda geç de olsa yaptıkları, dahası hadlerini ve çizmeyi aşan konuşmalara alışmış başkan ve yöneticilere hak ettikleri cevapları vermeye başlaması ilk adımlar; izlemeye devam edin!.." Soruyorlar; "Şikeye karışan ünlüler var, gerisi gelir mi?.." Cevabım; "Gökdeniz'in boğazına kadar içinde olduğu bahis şikesi olayı, komik cezalarla savuşturulmasa ve sonuna kadar gidilse, Gökdeniz milli takımlara çağrılmasa ve kaptanlık pazıbendi verilmese,Türkiye'de bu işler bu kadar yaygın hâle gelmez ve hele hele içine ünlüler pek giremezdi!.. Fatih Akyel gibi bir futbolcunun tutuklanmasına üzüldüm, inşallah aklanır!.." Soruyorlar; "Galatasaray - Fenerbahçe maçı ne olur?.." Cevabım; "Son maçları gibi oynarlarsa, Galatasaray, hatta farklı kazanır; amma velâkin işin bir Rijkaard faktörü, bir de 'Galatasaray rahat kazanır' denilen maçları Fenerbahçe'nin kazandığı gerçeği var ortada; tarih tekerrür etmez ve Rijkaard sarı-kırmızılıların önüne dağ gibi dikilmezse, bu defa favori ve nihayet kazanacaktır!.." Yanlış hesap Bağdat'tan döndü! Ne oldu; "Kulübü babalarının çiftliği sananlar", hem bir futbolcuya, hem futbol takımlarına, hem de kulüplerine yazık ettiler!.. Başkan ve yöneticiler, "profesyonel bir menajerin dolduruşu" ile "Ali Turan'ın da, Mehmet Topuz gibi yola getirileceğini ve büyük para kazanacaklarını" zannettiler, "verileni" ellerinin tersi ile ittiler, "Ya bizim dediğimiz olur ya da bu iş biter" resti ile her yolu tıkadılar. "Sözleşmesinin bitmesine 5 ay kalmış" olan ve "Galatasaray'a gitmek isteyen" Ali Turan'a "Ya mukaveleni uzat ya kadro dışı kalacaksın" dediler. Ne var ki Ali Turan, Mehmet Topuz gibi çıkmadı, "Galatasaray'a verdiğim sözden dönmem" dedi ve sözleşmesini uzatmadı; "Ali Turan'ı kadro dışı bıraktılar"; sonrası tam bir hüzün tablosu!.. "Ali Turan'sız Kayseri defansı döküldükçe döküldü"; Galatasaray'ın 5 ay için vereceği trilyon lira, "geri çevrildiği için" Kayserispor "önemli" bir parayı kaybetti, bu arada Futbol Federasyonu "Ali Turan'ı serbest bıraktı"; temmuzda Galatasaray'a bedavaya, elini kolunu sallayarak gidecek!.. Kayserisporlu futbolcuların, "Mehmet Topuz ve Ali Turan gibi iki kaptanımıza bunlar yapılırsa, bize neler yapılmaz" psikolojisi içindeyken, art arda "kötü sonuçlar geldi" ve "panik içinde" düşüş başladı; dahası, "Şike soruşturmasında iki futbolcunun ifadeye çağrılması" da, her şeyin üzerine tüy dikti; "hakem düdüğünü duvara astırmak ve Galatasaray yöneticilerini küçük düşürecek lâflar söylemek" ile bu işlerin yönetilmeyeceği ortaya çıktı!.. Nokta!.. Feyyaz Uçar dersi!.. Sevgili Feyyaz Uçar, "golcü bir santrfor" ve "teknik adam" olarak diyor ki yazısında; "Üstüne gelen topu uzun atmak zordur. Kısa pas yapabilirsiniz. Bu sebeple kaleciye verilecek paslar, yanlara verilmelidir ki kaleciler rahatlıkla uzaklaştırsınlar. Iskalasalar bile kendi kalene gol değil, korner olur. Futbol oynamamış insanlar, uzun pas ve kısa pasın nasıl, hangi açı ile yapıldığını bilmezler. Doğal olarak da yediği ilk golle ilgili olarak kaleci Orkun'u suçlarlar." Buyursun, "Orkun'u ipe çeken" futbol ûlemamız, bu yoruma cevap versin bakalım; ne diyecekler?.. Dahası, "öyle paslar verip", kalecileri ya da defanstaki arkadaşlarını "nasıl zora soktuklarını anlamayan" futbolcular, "bu yorumu bin defa okusunlar!.." "Özel" bir paragraf; Rijkaard ve Neeskens başta, Neill onların ardında, en arkada da Galatasaray'ın bütün defans oyuncuları ve de ön liberoları, son sözüm sizlere; sizler de okuyun; bin defa okuyun!..