Tahir Kıran'ın "Yıldırım ailesinden kulübe alınıp satılan 8 villa ile ilgili" iddiasının üzeri, eğer devreye "başkanlığa adaylığını koyan" Şadan Kalkavan ve arkadaşları girmese idi, "hemen" örtülüverecekti!.. Zira, "gazetecilik yapılıp" da "Bu iddialarda ne var, ne yok, bu villalar kimlere ve ne kadar para ile verildi, tapu kayıtlarına, vergi makbuzlarına ve kulüp defterlerine bu alım satımlar nasıl geçti, Borsa idaresine nasıl bildirildi" sorularına "kulüp açıklamasının dışında" bakan, cevap arayan çıkmadı; sadece sevgili Kemal Belgin, "Hiç bir şey olmasa bile, Fenerbahçe Tüzüğü'nün 66. maddesinin (b) bendine göre ("Niteliği ne olursa olsun, kendisine ve/veya başkasına menfaat temin eden...") yapılan iş tüzüğe aykırıdır" diye yazdı, o kadar!.. Aziz Yıldırım'a çok defa olduğu gibi "bu ayrımcılığı ve korumacılığı yapan" benim "kahraman" medyam, iş Beşiktaş'taki "Zapotocny - Sivok transferindeki iddialara (sevgili Atıf Keçeci'yi yaptığı gazetecilik için kutluyorum) gelince", kıyameti koparıyor ve tabii "koparmakta" da haklı; basının bir görevi de "yapılmışsa ve varsa, yolsuz - yordamsız işleri", hele hele "akçeli ise" ortaya çıkarmak ve kamuoyuna duyurmak değil mi?.. İyi de, "akçe olarak" ortada "toplamda ikincisi kadar eden" bir "birinci olay" var; neden onunla kimse ilgilenmiyor?.. "Efendim, Fenerbahçe kulübü açıklama yaptı ya" mazereti beni güldürüyor; "Beşiktaş Kulübü de açıklama yaptı"; birine "hemen inanıp" işin peşini bırakmak, ötekinin peşinden sonuna kadar koşturup durmak "nasıl" bir gazetecilik çelişkisi?.. Aziz Yıldırım "öz baba", villa verdikleri "öz kardeş" de, Yıldırım Demirören ve Sinan Engin "üvey" mi, yoksa?.. Haklı bir soru!.. Bizlerin Federasyon Başkanı Mahmut Özgener'e sorması gereken "çok önemli bir soruyu", Federasyon ve Merkez Hakem Komitesi konusundaki bir yazıma yorum yazan "Cako" rumuzlu bir okuyucum soruyor: "Federasyon başkanımız bir TV programında 'MHK Başkanı değişirse ne değişir ki, maçlar yine aynı hakemlerle yönetilmeyecek mi?' gibi, bence yönetici performansını hiçe sayan çok talihsiz bir açıklama yaptı. O zaman aynı şirketin farklı bir yöneticiyle ya da aynı takımın farklı bir teknik direktörle elde ettiği performans değişimini nasıl açıklarsınız?" Doğru, sevgili Özgener, şirketlerindeki "başarısız" genel müdürleri, müdürleri "neden" değiştiriyor; "Çalışanlar aynı değil mi, ne değişecek" diye düşünmüyor? Tebrikler sevgili Gökberk!.. "Onlarla aynı resme girenler, bizim aile resmimize giremezler" diyerek, ülkenin "üst düzey" ve hatta "uluslar arası" gözlemcilerini silen kim?.. Türk Futbolunu "Benim aile resmim - Onların aile resmi" diyerek "bölecek kadar kendinden geçen" kim?.. Hatta "Onlarla yemek yiyenleri de biz yeriz" dediği gazete sayfalarına aksedenler kim?.. Bakıyorum; "bunlar ve sözleri için" tek kelime etmeyenler; "kendilerini savunmak için" konuşanlara "demediklerini" bırakmıyorlar; mesela Ali Aydın nasıl "Kemal Bey Hayat Bilgisi dersinden sınıfta kaldı" nasıl dermiş; az söylemiş, ben de diyorum ki; "Yöneticilik dersinden de sınıfta kaldı!.." Bakın sevgili Bilgin Gökberk, "Cemal Ersen'in enfes bir gazetecilik yaparak" sayfalara getirdiği röportajlarda "söylenenleri kendi üslubu ile analiz edip", Muhittin Boşat - Sabri Çelik - Ali Aydın üçlüsünü "eleştirirken" ne yazmış: "Bir küçük aile vardır. Ailemiz. Bir de büyüğü, milletimiz. Buralara ait olmalıyız. Geri kalan aileler istisnalar hariç tırışkadır. Fıstır. Gazozdur. Kabiledir.. Klandır. Olsa da olur olmasa da... Olmasa daha iyi olur. Ve... Ona aile fotoğrafı demezler. Kabile fotoğrafı derler. Klan fotoğrafı. Ve. Yemezler..." Ne dersiniz sayın Kemal Dinçer; "bu" aile tarifi; sizin "garip" sözünüze tamı tamıma uyuyor, değil mi?.. Ve de sevgili Gökberk, "tam tersini anlatmak isterken", ne güzel de anlatmışsın, Türk Futbolunu "Bizim aile resmimiz" diye bölen Kemal Bey'in yaptığı "aile" gafını!.. Önce gerçekler!.. Gülüyorum!.. "Onca futbolcu paraları ödenmediği için" Federasyona müracaat edip, serbest kalırlarken, takımlar perişan, teknik direktörler çaresiz, yöneticiler bitik ve bazıları üstelik bir de "hem suçlu, hem güçlü" görüntüsüyle "para isteyenlerin hatta takım hâlinde kafalarını koparırlarken", Federasyon başkanımız Mahmut Özgener, öncelikle Türk Futbolu'nun bu en önemli konusuna eğilmesi gerekirken "hâyal" pazarlıyor; "Bir milyon lisanslı futbolcumuz olacak!.." "Bugünkü" lisanslı futbolcularımızın "çok çok 200'ü hariç", 209.800 (Yazı ile; iki yüz dokuz bin sekiz yüz)'ü sürünürken, kulüplerimiz "iflâs hâlinde iken" bir milyon futbolcu neyimize ve bunları "kim" besleyecek, bunlara kim "top, forma, eşofman, yemek, doktor, masör, saha, soyunma odası, duş, hakem, sahip, yönetici, takım bulacak?.." Lâfla peynir gemisi yürüse, dünyada aç insan kalmazdı sevgili Başkan; "aç futbolcu" sayısını azaltacağına, yüz binlerce "açlığa mâhkûm olacak" yeni futbolcuya bilmem ki neden ihtiyaç duyuyorsun?.. Acaba "tanık" ne diyor? Sayın Yüksel Okçuoğlu telefon etti ve "Onlar benim bunca yıllık arkadaşım, onlar için 'Biz de onları yeriz' nasıl derim? Onlarla yollarımızı ayırdığımızı ve bunun sebeplerini anlattım ama 'Onları yeriz' demedim, bu benim üslûbum değil" dedi; "Ona inandım!.." Sonra "bir daha araştırdım"; haberi yazan arkadaşımız "Evet söyledi" diye ısrar ediyor ve üstelik "asparagas yazan" bir spor yazarı değil!.. Şimdi döndüm; "Sayın Yüksel Okçuoğlu'na inanmak istiyorum" noktasına!.. Nasıl inanacağım?.. "Olay anında orada olan" sevgili Oğuz Sarvan derse ki; "Hayır, bu söz Okçuoğlu'nun ağzından çıkmadı"; herkes bilsin ki; Öcal Uluç, "Okçuoğlu'na inanacaktır!.." Ve de Oğuz Sarvan bir de bana "bir hakemden (adı bende saklı) gelen" şu maile cevap vermeli: "Öcal abi merhaba. Bugünkü yazında yazmışsın, Merkez Hakem Komitesi'nin il hakem kurullarını değiştirdiklerini, daha geldikleri gün başladılar abi. Türkiye'deki bütün illeri değiştirdiler. Anadolu'da neler yaşanıyor bi bilsen. Eski il hakem kurulu başkanına yakın olan isimlere maç vermemeler, ona selam verene maç vermemeler, ağzını açıp tek kelime eleştiren insanlara hakaretler, silmeler, aile fotolarından çıkarmalar... Böyle kötü bir ortam hatırlamıyorum kaç yıldır hakemim. Allah sonumuzu hayır etsin." Doğru mu?..