Parolamız!..

A -
A +

Fatih Terim'in "Milli Takımlar Teknik Direktörü" olarak spor medyasına karşı aldığı "toptan" tavır kabul edilemez ve her türlü eleştiriyi hak etmiştir!.. Zaten "bu eleştiriler" yapılıyor, hatta yazılanlar ve söylenenler, zaman zaman "eleştiri çizgisini" dahi aşıp, işi "mahkemelere kadar götürecek" bir "üslûp zeminine oturabiliyor"; açıkça ortadadır ki, spor medyası "gereken tavrı" fazlasıyla ortaya koyuyor!.. Bir Milli Takım kaptanı, "son derece çirkin" bir hareketinden dolayı, "alması gereken tepkiyi", hem de "çok fazlasıyla alıyor" ve Emre, sadece Türk kamuoyu önünde değil, Avrupa'lara, İtalya'lara, İngiltere'lere kadar yansıyan bir kampanya ile "fevkâlade" mahcûp ediliyor, özür üstüne özür dilediği hâlde, "hâlâ" eleştiriler sürüyor, hatta "eleştirilerin ötesinde" ağır bir üslûp ile yerden yere vuruluyor; spor medyası herkese "bir daha böyle bir hareket yapılmamalı" mesajını vermeye devam ediyor!.. Spor medyasının "bu tavrı", yeri geldiğinde "Futbol Federasyonu Başkanları'ndan başlayarak", spor medyasına karşı "toptan (hatta bazen sınırlı) ve kabul edilemez" sözler söyleyen ve "yasaklar koyan" hemen hemen herkese karşı konulmadı mı; arşivlerde "konulduğuna dair" çok sayfa var, görüntü var, yorum var, yazı var!.. Ve de "elbette" olacak, olmalı!.. "Kendi kendini" gerektiğinde ve zamanı geldiğinde "en ağır şekilde eleştiren" spor medyası, "doğru bildiği" ve "haklı olduğu" konularda ve olaylarda "görevini yapacaktır", yapmıştır, yapmaya da devam edecektir; kimsenin şüphesi olmasın; ama öyle, ama böyle!.. Öyle değil mi, sevgili meslektaşlarım, öyle değil mi?.. "Elbette öyle" demeyin sakın, zira "öyle" değil!.. İşte "değil" olduğunu hatta "her zaman" gösteren örnek!.. "Herkes eşittir" ama, "bazıları spor medyası için daha eşittir!.." Zira; "korku" başta, "pek çok şey" dağları bekler!.. Uzatmadan söyleyeyim ve yazayım artık: Hafta içinde Fenerbahçe Stadı'nda, Fenerbahçe Başkanı'nın, "spor medyasına, spor yazarlarına, spor fotoğrafçılarına ve kameramanlarına karşı aldığı tavır" ve "söylediği sözler" ne oluyor; savurduğu tehditler ne oluyor?.. "Fenerbahçe Başkanı olmak" bu zatı "nasıl ve neden bu kadar pervasız" yapıyor, yapabiliyor?.. Üstelik "bu konuda, bu kaçıncı" sabıka?.. Nerede Terim'lerin, Ulusoy'ların, Emre'lerin ve daha nicelerinin "ağızlarının ve tavırlarının payını" hem de misli ile veren benim anlı ve de şanlı spor medyam; nerede?.. Nerede, evet "nerede" benim Türkiye Spor Yazarları Derneğimin anlıların anlısı, şanlıların şanlısı yöneticileri?.. Gene mi, "duymadık, görmedik, okumadık, konuşamıyoruz, yazamıyoruz, yorumlayamıyoruz?" Yoksa, Fenerbahçe Stadı'nda "Yalan yazıyorlar" diye suçlanan medya "Mars medyası" mı, "Çakarım" diye tehdit edilenler "Jüpiter Spor Yazarları Derneği'nin üyeleri" mi?.. Herhalde "spor medyası" olarak meslek kuruluşlarımız da dahil, parolamız şu: "İstediğine, istediğin kadar vur" ama iş Aziz Yıldırım'a gelince "el pençe divan dur!.." Hadi canım siz de!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.