Pazarlanan taraflılık!..

A -
A +

Gazetelerde hem de iç sayfalarda iki-üç sütunluk ve de 10 satırlık bir haber, üstelik başlığı da tahrif edilerek ve muhataplarını tahrik edecek şekilde atılmış bir haber... TV'lerde de 15-20 saniyelik bir haber ya olmuş, ya olmamış!.. "Özkan Sümer, 'Fenerbahçe taraftarı teröristtir' dedi!" Haberi okuyorsunuz, Trabzonspor Başkanı "Fenerbahçe taraftarı için değil, Trabzonspor maçında tribünde olay çıkaran bir grup için" bu sözü söylemiş... Aradaki fark çok büyük ve hatta "başlık ile haberin nerede ise ilgisi yok!.." Ve sonrası.... Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım açıklama yapıyor: "Özkan Sümer benim muhatabım değil!.." Vay... Vay... Vay... Kimsin sen? Fenerbahçe Kulübü Başkanısın!.. Olmasan ne olacak? "Spor medyası için"; hiç!.. Yani, "haber olman, açıklamalarının gazetelerde yer alması" Aziz Yıldırım olmandan değil, "Fenerbahçe Başkanı olmandan geliyor!.." Peki... Özkan Sümer kim? Trabzonspor Kulübü Başkanı... Şampiyonluklara ulaşmış, ülkenin dört bir yanında milyonlarca taraftarı olan büyük bir kulübün başkanı... Peki, Özkan Sümer, "Trabzonspor Kulübü Başkanı olmasa", spor medyası için "hiç" olur mu? Olmaz... Zira Trabzonspor'a şampiyonluklar kazandırmış, Milli Takım'da, Galatasaray'da teknik direktörlük yapmış bir hoca, bir futbol adamı... Öyleyse... Özkan Sümer, Aziz Yıldırım'ın "bal gibi" muhatabı olur ve de hatta aşar bile... Ama, benim "tarafsız (!)" ve de "ulusal (!)" ve de "spor (!)" medyamın umurunda mı? Umurunda... Umurunda... Ama gene "ters" yönde!.. Bu defa, Özkan Sümer'e cevap vermek, Fenerbahçe yönetiminin "en fanatik iki üyesinden biri" olan Murat Özaydınlı'ya veriliyor.. Konuşuyor da konuşuyor... Hatta "doğruluğunu ispat etmesi güç görünen" imalarda bile bulunuyor!.. Aaaa... O da ne? 10 satırlık gazete haberinin, 10-15 saniyelik TV haberinin "çarşaf çarşaf cevabı" spor sayfalarında manşetlerde ve TV ekranlarında spor haberlerinin ilk haberi... Sabahtan, gece yarılarına kadar hemen hemen her saat başı, karşınızda Murat Özaydınlı!.. Ne "tarafsız (!)" medya ama? Sonra da "bu medya ile" ve "bu zihniyetteki yöneticilerle" biz tribün terörünü önleyeceğiz, öyle mi? Hadi canım siz de... "Ulusal (!)" ve "tarafsız (!)" ve de "spor (!)" medyamız açıktır ki, "taraflılığı pazarlamak için" yarışmaktadır!.. Altını çizmekte yarar görüyorum; bu satırlarımla "sayıları parmakla sayılacak kadar az olan" bazı gazete spor sayfalarını ve spor ekranlarını kastetmiyorum; onlara sadece bir sporsever olarak teşekkür borçluyum!.. Ben spor medyamızın "ezici" çoğunluğunu kastediyorum!.. Neden böyle oluyor? Şundan oluyor: Spor sayfalarının ve spor ekranlarının yapımında "alınan baz" yüzünden!.. "Spor bazlı" sayfa ve ekranlarımız maalesef yok!.. Sadece az sayıda "spor bazlı yorumcularımız" var!.. "Bilim bazlı" spor sayfa ve ekranlarımız yok; sadece çok az sayıda "bilim bazlı yorumcularımız" var!.. "Futbol bazlı" sayfa ve ekranlarımız var; ama ezici bir çoğunluğu "üç büyük kulüp bazlı!.." Ve bu "üç büyük kulüp bazlı" spor sayfa ve ekranlarını "üç büyük kulüp bazlı" yorumcular kaplamış... Onların da ezici çoğunluğu "üç büyük kulüpçü bazlı!.." İşte "taraflılığı pazarlama" yarışının anlamlı ve acıklı tablosu bu!.. Ya spor yazarlığı, ya meslek ne oluyor? Ne acıdır ki: "Yok mu arttıran?... Satıyorum... Satıyorum...Saaattt....."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.