İnanamıyorum!.. "Hakemin omzunu tutan futbolcu için", ekranlardan "Ey hakem, neden kartını dayamıyorsun; seni herkesin önünde ne duruma düşürüyor; kimden korkuyorsun; kendini düşünmüyorsan hakemliği düşün; bastır kartı" diye bas bas bağıran yorumcu, sevgili Erman Toroğlu değil mi?.. Evet, o!.. Ama bakın, "aynı" Erman Toroğlu, maçın hakemine "Sen acemisin, bu işi öğrenememişsin, bilmiyorsun" diyen futbolcuya "verilen cezanın kaldırılışını" nasıl savunuyor; "Disiplin Kurulu'ndaki acemiler, Sercan'ın hakeme 'Sen bu işi bilmiyorsun, acemisin' cümlesine bir maç ceza veriyorlar. Şimdi ben Disiplin Kurulu'na desem ki, 'Siz de acemisiniz, demek ki futboldan nasibinizi almamışsınız' beni mahkemeye mi verecekler? Bence veremezler. Çünkü burada ne mahkemeye verilecek, ne de ceza verilecek bir durum var." Bir defa Erman Toroğlu, "idare hukukundaki ceza ile ceza hukukundaki cezayı birbirine karıştırıyor" ve bu yüzden "Beni mahkemeye mi verecekler" diyebiliyor; elbette "Seni mahkemeye vermezler", ama "teşkilat mensubu olsan, teşkilât disiplin yönetmeliğine" göre 'Disiplin Kurulu'nu küçük düşürmekten' bal gibi idari ceza verirler ve de "gık" diyemezsin; bu bir!.. İkincisi, mesela sen bir "devlet memuru olsan" ve herkesin ortasında müdürüne "Sen bu işin acemisisin, bu işi bilmiyorsun, öğren de gel" desen, acaba "ne kadar ve nasıl bir idari ceza alırsın" hiç düşündün mü?.. Üçüncüsü ve de asıl önemlisi, bir futbolcu, bir hakeme, bütün futbolcuların ortasında "Sen acemisin, bu işi öğrenememişsin, bilmiyorsun" der de, "ceza almazsa", hakemlere bütün futbolcular maç sırasında "benzer" sözler söylemeye başlarlarsa, ortada "hakem otoritesi, hakem disiplini" kalır mı; soruyorum; hangi hakem artık "böyle bir ortamda" sağlıklı bir maç yönetebilecektir?.. Tahkim Kurulu "Sercan'ın cezasını kaldırmakla", futbol sahalarının ortasına tam bir "fitili ateşlenmiş saatli bomba koymuştur"; tam bir skandal!.. Hem Tahkim Kurulun üyelerine, hem de sevgili Erman Toroğlu'na, Tahir Kum kardeşimin "hafta içinde" Sabah Gazetesi'nde çıkan "Golün öncesi de ofsayt" başlıklı "yönetmeliği ve 29'uncu maddeyi dosdoğru yorumlayan" yazısını okumalarını öneririm!.. Gene sevgili Kum'un "çok iyi örnekleri" ile ortaya koyduğu "yanlış kart gösterilen futbolcunun Disiplin ve Tahkim Kurulları kararlarıyla kaldırılan ve de kart gösterilmesi gereken futbolcuya kartı veren" kararlarıyla ilgili yazılarının da dikkatle okunmasını tavsiye ederim ve "kartı kaldırdıktan sonra başkasına verme kararının" da nasıl bir "saatli bomba olduğunun" iyice anlaşılmış olmasını dilerim. Bitmedi; Erman Toroğlu, "Okan'ın bacağının kırıldığı maçtaki" o unutulmayan "Okan'ın başucuna gidip, onun düşüşüne inanmadığını ve onun için kart göstermediğini ortaya koyan ve 'Kalk ayağa, beni aldatamazsın' diyen tavrında" hâlâ ısrar ediyor; diyor ki, yazısında; "Yatar girersin, kayarak girersin veya ortadaki topa ayak uzatırsın. Top aradan fırlar. Ayağın rakibe gelir. Her şey tamam. Kart bile olmaz. Hatta rakip sedye ile sakatlanıp çıkar, o seni ilgilendirmez." FIFA'nın "yatarak, kayarak rakibin ayağındaki topa müdahalelere karşı" hakemlere verdiği talimatı "tamamen inkâr eden" bu görüş, yani "ayağını kırsan bile kart yok" görüşü, Toroğlu'nun hâlâ "zaman tünelinde ve Okan olayında kaldığını gösteriyor"; yazık!.. Hakemler, bırakın Erman Toroğlu'nu, FIFA'yı, "insan olarak", böylesine müdahalelere izin vermeyin, gösterin sarıyı hatta kırmızıyı, bitsin, meslektaşlarını aylarca ve belki de hayatları boyunca futbol oynamaktan men edebilecek bu gaddarlıklar!..