Pes doğrusu!..

A -
A +

"Müthiş" ve "tarafsız" bir spor medyamız ve "müthiş" ve "tarafsız" yazar - çizerlerimiz var!.. "Müthiş" ve "tarafsız" bir arkadaşımız, Türkiye - İsviçre Milli Maçı'ndan sonra yazıyor: "Efendim hiçbir şey gizli kalmamalı... Ört bas edilmemeli... Suçlular cezalandırılmalı... Türkiye'nin imajını berbat ettiler... Şeffaf olmalıyız, meselenin üzerine gitmeliyiz; imajımızı ancak böyle düzeltebilir, bu lekeyi yıkayabiliriz!.." "Bravo" diyor, alkışlıyorum!.. Aaa... Aradan bir ay bile geçmiyor, bu defa "aynı" müthiş ve tarafsız ve de kendini "Türk medyasının dürüst ve gerçekleri yazan, cesur kalemşorlarının başında gören" yazar - çizerimiz bu defa gürlüyor: "Serkan'ı FIFA'ya jurnal ettiler, bu nasıl iş, bu nasıl bir komplo?.." Bre aman; "Hani, hiçbir şey gizli kalmamalıydı, olayların üzerine üzerine gidilmeli, suçlular bulunup cezalandırılmalıydı?.." Serkan değil mi, maçtan ve olaylardan sonra, soyunma odasına "kahraman edası ile girip", hocalarına ve arkadaşlarına caka satan; "İşte sizlere vuranı benzettim, öyle bir vurdum ki, hayatı boyunca unutamaz" anlamına gelen sözler söyleyen ve "kahraman olarak" kucaklanan, alkışlanan!.. Bu "müthiş ve de tarafsız" arkadaşımızın imdadına, "daha tecrübeli bir başka arkadaş" yetişiyor: "Efendim, Serkan öyle söyleyebilir ama, bakalım öyle mi?.. Bir adam çıksa 'Falanı ben öldürdüm' dese, hakimler, sadece ona inanarak ceza verir mi?.. Gören var mı, tanık var mı? Bu nasıl iş?.." Bu arkadaşımız "herhalde çok Amerikan dizisi seyretmiş olmalı" ki, bir "hukukçu arkadaşına bile danışmadan" atmış!.. "Gören yoksa, tanık yoksa", neye bakılır?.. Silaha ve "Zanlının olay yerinde olup olmadığına" ve de "olay anında cezai ehliyeti" olup olmadığına, yani "aklının başında olup olmadığına!.." Bu olayda silah ne? Bir bacak ve kramponlu bir ayakkabı!.. Var mı; var!.. "Adı geçen futbolcu" olay yerinde mi; evet!.. "Ben vurdum" demiş mi; demiş!.. "Aklı başında" mı, yani "cezai ehliyeti" var mı; var!.. Neden soyunma odasına gelen "22 futbolcudan" sadece "o" çıkıp "Ben vurdum" diyor da, başkası demiyor?.. Ya da "başkası" vurduysa, "o duygu ve heyecan dolu, vatan - millet - Sakarya nutuklarının atıldığı" ortamda çıkıp da Serkan'a "Atma arkadaş, sen dokunmadın bile, onu ben benzettim" demiyor, diyemiyor?.. Bitmedi; hatırlayınız, olaylı maçtan sonra günlerce, ortada tanık olmadığı, "şikâyetçi olanın da olmadığı" hâlde, hatta "iddianın mağduru olarak gösterilen" hakemler tarafından raporlarına tek kelime yazılmayan, "sözlü" olarak bile ifade edilmeyen bir "uydurma haber" imal edilip, üzerine "yorumlar" yazılmadı mı: "Fatih Terim, hakemlerin kapısını tekmeledi, yumrukladı, hatta kırdı, hakemler odadan zor kaçtılar, böyle rezalet olur mu? Türk Milli Takımı'nın hocası bunu yapar mı? Cezasını çekmeli!.." Bunları yazmak, bunlar üzerine günlerce "yorumlar yapmak" hem de "çok normal", ama "Ben vurdum arkadaş" dediği hâlde ve "bu olay" hem de "Aralık ayının 5'inde iki futbolcumuz tarafından FIFA sorgulamasında kayda geçirildiği hâlde", bu futbolcunun adının ortaya atılması "skandal" ve "FIFA'ya jurnal" oluyor; bu nasıl bir çifte standarttır Yarabbim?.. Günlerdir, "Futbol Federasyonu Hamit Altıntop'a baskı ile Serkan'ın suçlanmasını sağladı" iddiası, "doğruymuşçasına" yazılar, haberler yapılıyor, bunların üstüne "yorumlar" bina ediliyor!!! Fiilen spor yazarı olmayan sevgili Haşmet Babaoğlu'nun kolayca öğrenebildiği ve 90 Dakika programında açık açık söylediği "5 Aralık'ta iki futbolcumuz zaten FIFA'ya Serkan'ın adını vermişti" şeklindeki açıklamasının arkasındaki gerçekleri, fiilen spor yazarlığı yapan bu arkadaşlarımızın bilmemesi mümkün mü?.. Biliyorlar ama, bilmezden geliyorlar, "yok" farz ediyorlar ve Aziz Başkan'ın işaret ettiği yöne hücum etmekte yarışıyorlar; böylesine bir tarafsızlığa, ancak şapka çıkarılır; çıkarıyorum!.. "Tarafsız" medyamızın "tarafsız" spor yazarının Hamit Altıntop'a sorduğu "tarafsız" soruya bakın siz: "Sana, Serkan'ın adını vermen için baskı yaptılar, değil mi?.." Bravooo!.. Fenerbahçe'nin bildirisinden, Aziz Yıldırım'ın hışmından, Fenerbahçe taraftarının kızgınlığından ürktüğü açıkça belli olan Hamit Altıntop, bu "tarafsız soruya" çıkıp da "Evet, baskı yaptılar" diyemediği ve "kem küm ettiği" hâlde, haberin başlıkları "Hamit Altıntop 'Bana baskı ile Serkan'ın adını verdirdiler' dedi" oluyor; alkışlar!.. "Tarafsız" medyamızın, maçtan sonra, bir Alpay'a, bir Fatih Terim'e, bir Mehmet Özdilek'e yaptıklarına bakınız, bir de "Serkan savunuculuğu için gönüllü avukatlığa soyunuşuna!.." Breh... Breh... Breh... Bu arada "şu haberi" yapan da aynı medya: "Eğer vuran bulunamazsa, Türk Federasyonu, Milli Takım ve Milli Takım Kaptanı Hakan Şükür ceza alacak, hem de ağır ceza gelebilir!.." Buna rağmen; "Serkan kurtarılmalı!.." Neden; "Aziz Başkan öyle istedi" ve "Serkan Fenerbahçeli!.." Federasyon, Milli Takım, olaylara "hiç karışmamış olan" Hakan Şükür "ceza alabilir ama", soyunma odasında "Ben vurdum" diyen Serkan ceza almamalı; zira "o" suçsuz!.. Bir kefede Serkan, öteki kefede "Federasyon artı Milli Takım artı Milli Takım Kaptanı" ve "benim tarafsız medyamın tarafsız yazar çizerleri" çıkıp "Serkan'a komplo var" diyebiliyorlar; pes doğrusu!.. Pes!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.