Yazık, hem de çok yazık; 15 sayı geriden gel, 7 sayı öne geç, son saniyeye "3 sayı önde gir" ve maçı kaybet!..
Ne diyeyim; Anadolu Efes, Barcelona gibi bir devin önünde "Euroleague'in en büyük sürprizlerinden birini yapma" fırsatını ve de "gruptan çıkma şansına ekleyeceği" büyük bir halkayı kaçırırken; "pota atının değeri" bir defa daha ortaya çıktı!..
Barcelona "bitime 3 saniye kala" Anadolu Efes'in 3 sayı gerisinde idi ve İspanyollar topu kendi pota altlarından oyuna soktular; 1.3 saniye kala sahanın tam ortasını geçerken, Navarro da değil, Oleson topu Efes potasına doğru salladı, top çemberin çok uzağına çarparken, hakemin düdüğü Gordon'un (Taa oradan sallanacak şuta faul yapılır mı, tartışılır) "faul yaptığını" ilân etti. Oleson "ilkini atıp, ikincisini kaçıracak", topu İspanyollar kazanırsa potaya atıp, sokarlarsa beraberliği kurtaracak ve uzatmaya gidilecekti!..
Bu senaryo "aynen" gerçekleşti; oynadığı 11 dakikalık bir sürede "sadece 1 ribaunt alabilen" Semih, Oleson'un potadan dönen topunu "ayaklarını yerden kesmeden" ararken, İspanyol "pota altıcıları" antrenman kolaylığı içinde basketi yaparak, "uzatmayı" ilân ettiler ve o devrede de işi 5 sayı farkla bitirdiler!..
İşte "pota altının önemi" buradaydı; zaten bütün maçta da pota altını domine etmişlerdi, Barcelonalılar; Anadolu Efes'in 34 ribaunduna karşı 45 ribauntla!..
Ve bir "işte" daha, Galatasaray'da da koç Ergin Ataman'ın "anlamak istemediği", inat ve ısrarla "görmediği" gerçek de buydu; "pota altının değerini ortaya koyacak 'gerçek' 5 numaranın eksikliği!.."
Ne Barcelona'nın "elden kaçan" Dorsey'ine, ne de Galatasaray'ı Telaviv'de "ezip geçen" Maccabi'nin Schortsanitis'ine benzer bir pota altı adamı yoktu, Galatasaray'ın!..
"16 dakika süre alan" 4.5'tan 5 Furkan Galatasaray'ın maç boyu aldığı 30 ribauntun 11'ine imza atıp, iki de blok yaparken, sarı-kırmızılıların "en uzunu ve "gerçek 5 numara olması gerekeni" Erseg, 5 ribauntta kalıyor, Bonsu ise 16.5 dakikalık oyun süresinde tek ribaunt alamıyor, tek asist, tek blok yapamıyordu!..
Hele hele "Pota altında benim fazla işim yok" anlayışıyla dışarılarda dolaşıp "üçlük atmaya meraklı" Erseg de "gerçek 5 numara olmadığını" hemen hemen her maçta ilan ederken, Galatasaray'da iş "sallabolcularda kalıyor" ve de "sallabolcu başı" Aroyo, Perşembe gecesi "7'de 1 ile oynayınca" sarı-kırmızılı takımın" basketbol komedisi" dramla sona eriyordu; "97'ye ulaşan" Maccabililer, seyircilerinin "100 ... 100.." tezahüratına aldırmayarak kalan 9 saniyeyi elde top tutup eriterek, şuta çevirmiyor; "Galatasaray'a belki saygıdan, belki acımaları yüzünden" 100'ü denemiyorlardı!..
Şu tabloya bakın; Maccabi'de, 27 asist / 7 top çalma / 8 top kaybı / 28 atışta 16 isabetle toplam 97 sayının neredeyse yarısı olan 48 sayıyı getiren bir 3'lük performansı (Yüzde 57.1), Galatasaray'da 16 asist / 4 top çalma / 12 top kaybı / 28 atışta sadece 7 tane 3'lük isabeti (Yüzde 25) / Erseg 3, Macvan 2, Ender 1 ve de Aroyo 1!..
A Planı vardı koç David Blatt'ın; Maccabi'nin gücünü ortaya koyacak "normal basketbolunu oynamak"; işte şut isabeti, asist, top çalma ve top kaybı istatistikleri, İsraillilerin" nasıl basketbol oynadığını" gösteriyor!..
Ama, "rakip iyi savunma yapmaya ve dış atışlarda düşme olmaya başladığında" devreye girecek olan B planı da vardı Maccabi koçunun; "pota altı devi" Schortsanidis'i oyuna sokmak ve "pota altını çalıştırmak" dahası "ona güvenerek" dış adamlarına rahat rahat "3'lükler attırmak"; zira "o devle baş etmek için pota altına kümelenen Galatasaraylıların mecburen uzak kaldığı ve boş bıraktığı" Maccabililerin "dış şut isabetini yüzde 40'ların çok üzerine taşıması" normaldi!..
"Rakamlar çok iyi gösteriyor"; Galatasaray'da ise sadece ve sadece "A planı" var, Ergin Ataman'ın; sallayıcıların sayı şansı; Aroyo başta "karavanalar çoğalınca" başlar öne!..
Neden "B plansızlık"; rakibin pota altı devlerinin karşısında "1 sayı atabilen" Furkan'a kalmış" bir pota altı ile, onun "bütün pota altı savaşına rağmen", başka ne olabilirdi ki?..
Yıllar yılı "nedense iyi Amerikalılar getiremeyen" Galatasaray, son iki yılda da, Ergin Ataman'ın "sallabolcu takım inat ve ısrarına takılınca", işte ancak ancak bu kadar olabiliyordu!..
Üstelik "antrenmanlar konusunda da şüphem" var; sakatlıkların bolluğu, Cenk Akyol başta "güçsüzlük ve formsuzluk" işaretleri, Ataman Hoca hakkındaki "olumlu düşüncelerimi" değiştirmeye başladı; salonları ve TV başlarını dolduran Galatasaraylı taraftarlara yazık!..
Bilmem ki, "sporcuların ve teknik adamların ödenmeyen paraları" ödendi mi?..
Alo, kurumsallaşan Galatasaray'ın basketboldan gelen CEO'su, sevgili Lütfi Arıboğan sesin gelmiyor!..
Zaten bu kadardı!
Sevgili Hami kardeş, "sen istediğin kadar çıtayı yukarılara koyan konuşmalar yap, moral vermeye çalış" ama gerçek ortada; "bu kadar düz ve sıradan futbolcunun olduğu bir takımla Juventus'u ve turu geçemezsin!.."
Dua edelim Onur kardeşe; o da "ötekilere benzese", İtalyanlar, Real Madrid'in Schalke önündeki 6-1'ini gölgede bırakabilirlerdi!..
Bu çocuk "altın"; onun yanında 5-6 tane daha mesela Olcan gibi "altın" gerek; sonrasında da "gümüş" ve "bronz adamlar" olmalı; kimse kusura bakmasın, "bronzdan eksiği" büyük takımda olmaz!.. Ama Trabzonspor'da ne yazık ki var; Allah sana da, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu'na da kolaylık versin!..
Bekçi döverek üzüm yemek!
Hakem odası baskınları, yetmedi, Federasyon baskınları, yetmedi, yürüyüşler, yetmedi, şimdi resmen ve alenen tehdit, federasyona tehdit, federasyon kurullarına tehdit, hakemlere tehdit; "Ligden çekiliriz" imaları!..
(Bu satırlar Fenerbahçe'nin basın toplantısından önce yazılmıştır, bilmem ki, basın toplantısını, 'cezalı olan' Aziz Yıldırım, 'Fenerbahçe Başkanı olarak' yapabilecek midir?..)
"Gerçekleşmesi mümkün görünmüyor" ya, zaten "Liglerden çekilme, Yönetim Kurulu kararı ile olmaz, Genel Kurul kararı gerek", burada maksat herkese gözdağı vermek, sindirmek!..
"Gitti, gidiyor" durumundaki bir Başkan ve onun etrafındaki 3-5 yönetici, "Bizden sonra tufan" diyecek kadar ileri gidebilseler bile, Fenerbahçe Camiası ve Fenerbahçe Genel Kurulu "bu oyuna alet olur mu?.."
Bir Başkan'ın "kendini kurtarma çabalarına", asırlık, koca Fenerbahçe "nasıl" feda edilir?..
Hiç sanmıyorum; hedef; yukarıdaki başlık!..
"Go home" demeliyiz!
Utanmıyorlar; kendileri istedikleri yerden istedikleri kadar şut atıyorlar, dağları taşları dövüyorlar; bitikler, koşmuyorlar, Beşiktaş maçında "Drogba'nın yaptığı gibi", rakibe "gol atabilecekleri paslar da veriyorlar (Almeida atamadı), top kaptırıyorlar; onlar için serbest!..
Ama, ülkenin gol kralı Burak "çaprazdan bir şut attı" diye, fırçalamaya kalkıyorlar, seyirciyi Burak aleyhine tahrik edecek her türlü "çirkin pandomim hareketini yapıyorlar", ıslıklatıyorlar!..
Ülkenin Galatasaray'da da, Milli Takım'da da son yıllarda en çok gol atan iki forveti, bir orta saha adamı; Selçuk / Burak / Umut, "onların yüzünden" neredeyse yok oldular; bakın geçen yıllarda "toplam kaç gol atmışlar", bu sezon neredeler?!..
Yeter artık, "bu iki yabancı çok şımartıldılar, şımardılar"; Galatasaray'a da, Türk Milli Takımı'na da zarar veriyorlar; bırakın, gitsinler!..