Real'e yedeklerle çıkılmalı!..

A -
A +

Madem ki, Galatasaray'ın Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi'ndeki maçları "Federasyon dahil" kimsenin umurunda değil, öyleyse Galatasaray da, Salı gecesi oynanacak karşılaşmaya ve İspanya'daki rövanşına "yedek oyuncuları ile çıkmalı", as oyuncuları ile Türkiye Ligi'ne dönmelidir! Galatasaraylı oyuncuları "geçen Cumartesi günü oynanan Slovakya maçından itibaren" Salı gecesi oynayacağı Real Madrid karşılışması dahil "11 günde 4 çok önemli maçta mücadele etmek gibi" insafsız bir trafikte boğmak, insafla ne kadar bağdaşıyorsa, bence "Real karşısına yedeklerle çıkılması" bu insafsızlığa verilecek en güzel cevap olacaktır! Galatasaray'ın "böyle bir maç trafiğinde" Real ile başa çıkması mümkün değildir! Galatasaraylı futbolculara adeta "Şampiyonlar Ligi'ni de, Türkiye Ligi'ni de bırakın" denilmiştir! Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde "bugüne kadar hiç bir Türk takımının ulaşamadığı bir yere kadar gelmiştir!" Bundan daha ileriye gitmesi istenmediğine ve bu imkânın önüne çıkıldığına göre, Galatasaray'ın "Şampiyonlar Ligi'ni bırakarak", hiç olmazsa "gelecek yıl da Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını elde etmesinin yolunu açacak olan" Türkiye Ligi'ni "ilk iki arasında bitirmenin peşine düşmesi" en mantıklı yol olacaktır! Zaten hem fizikman, hem ruhen, hem de beyin olarak "çok yorulmuş olan" Galatasaraylı futbolcuları "iki kulvarda koşturmanın hiç bir anlamı yoktur; belki "biraz" vardı ama "son kararla" bu ihtimal de tamamen ortadan kalkmış oldu! Lucescu, Galatasaraylı futbolculara "Artık tamamen lige döndük" demeli ve "bu dönüşün gereğıi" tehir edilmeyen Beşiktaş maçında yapılmalıdır! "Sakatlıkları düzelen ama Real maçı düşünülerek Beşiktaş önüne sürülmemesi düşünülen oyuncular", tam tersine Beşiktaş'a karşı takıma konmalı, Real karşılaşmasında dinlendirilmelidir! Ortaya konan tablo ve "açıkça ortaya çıkan" cepheye bakarak, Galatasaraylı futbolcuların "asıl onur mücadelesi verecekleri kulvarın Türkiye Ligi olduğu" meydandadır! Sarı-kırmızılı oyuncular, "kendilerine reva görülen bu tarihi ceza kararına karşılık" Türkiye Ligi'ne dönerek ve bu ligde kalan maçları "varlarını yoklarını ortaya koyarak" oynamalıdırlar! "Onları silmek isteyenlere" verilecek "en güzel cevap" bu olacaktır! Beşiktaş maçını erteletmeyenlere ve ertelemeyenlere de hakettikleri dersi vermek Galatasaraylı futbolcuların boyunlarının borcu haline gelmiştir! "Türk futbolunu, onun yücelttiği yeri, ülke futboluna kazandırılacak puanlar ve gelecek yıllarda Avrupa Kupaları'na katılacak takımlarımızın artacak sayıları" yönünden yapılması gerekeni ellerinin tersi ile itenleri "spor tarihimize gömmeden önce" yerine getirilecek görev budur! İyi de, bunu yapabilecek "cesur" bir yönetim acaba Galatasaray'ın bugününde var mı? İşte bütün mesele! Bay Duygun Yarsuvat'a sorular! Galatasaray Divan Kurulu Başkanı Bay Duygun Yarsuvat'a soracak bazı sorularım var! Galatasaray Tüzüğüne göre, Galatasaray Divan Kurulu'nun sorumlulukları "acaba" nelerdir? Mesela, bu sorumluluklar arasında "Hakan Şükür'ü göz göre göre nohut - çekirdek parasına kaçırdıktan sonra", UEFA'yı, FIFA'yı, yönetmeliklerini, transfer hükümlerini hiç bilmiyormuşcasına, bu defa da Emre ve Okan'ı "aynı şekilde elinden kaçıran" ve Galatasaray'ı "onlarca milyon dolar zarara sokan" bir yönetime de "Ne yapıyorsunuz arkadaş? Bu gafletin hesabını gelip de verin" demek yoksa, acaba ne vardır? Ya da, mesela "Teberrulu bilet satmak gibi çok büyük bir ayıbın hem de tekrar tekrar yapılması sonucu" Galatasaray'ın kasasına girecek bilmem şu kadar milyon doların "UEFA tarafından bloke edilmesinin hesabını da sormayacaksa", bilmem ki Divan Kurulu neden vardır? Hele hele, "Bizlere kurtarıcı diye anlatılan bu AIG nerede?" şeklindeki bir sorunun sorulması, tüzüğe göre Divan Kurulu'nda yasak da, haberimiz mi yok. Bay Yarsuvat, dikkat buyrunuz efendim; başta siz olmak üzere, saygı değer divan kurulu üyesi bayların yapmaları gerekeni "biz yapıyoruz" sizin ve divan kurulundaki bayların sorması gereken soruları biz soruyoruz, bilmem ki "Galatasaray Tüzüğü'nde böyle mi yazıyor?" Hiç aynaya bakıp kendi kendinize şu soruyu sordunuz mu? "Yarının Galatasaraylıları, kulübü ve takımı bitirme yarışına çıkmış bir yönetimin hangi yanlışları yaptığını anlamak için Galatasaray Tarihi'ni karıştırırken, bütün olanlara seyirci kalmış bir Divan'ı ve onun başkanını merak edip de, öğrenirlerse, acaba benim ve Divan Kurulu'ndaki arkadaşlarım için neler düşünecekler?" Eğer aynaya bakıp, bu soruyu kendi kendinize sormadınızsa, mesela yarın sabah hemen sorun ve de "cevabını bulmaya çalışın!" Temenni ederim ki, sorar ve bulursunuz! Bulur da, "neler yapmanız gerektiğini hatırlarsınız!" "Çöpe atılan stad projesine ödenen" 8 -10 milyon dolardan başlayarak, bu yönetimin Galatasaray'a "maddi olarak kaybettiklerini" alt alta koyup bir toplayınız! "Bütün bunlara karşın yüzde 15 faizle alınan" dolar bazındaki borçları hatırlayınız! Hepsinin üzerine, bu yönetimin Galatasaray'da sebep olduğu manevi erozyonu koyunuz! Hâlâ "seyirci kalmak kararında iseniz", yapacağınız tek doğru iş var; "hemen istifa etmek!" Tabii, "gerçek" bir Galatasaraylı iseniz! Kutlarım!.. Önümde bir kitap duruyor; "Yeni Bin Yılda Spor Gazeteciliği Semineri" 4 - 7 Ocak tarihleri arasında Antalya'da yapılan seminerin tebliği soru ve cevaplarını içeren 256 sayfalık "pırıl pırıl" bir kitap! Geleneksel hale gelen seminerlerin "geleneksel hale gelen" kitabı! Her spor yazarının, hatta her gazetecinin, özellikle gazete üst seviye yöneticilerinin okumaları gerekli olan bir kitap! "İlgilenen" spor adamlarının da "merakla okuyacakları" bir kitap!. Seminerden sonra, kitaplığımıza bu kitabı kazandıranlara teşekkür etmek, görevim! Başta TSYD Başkanı Attila Gökçe ve "Eğitim asbaşkanı" Güray Soysal olmak üzere "bütün yönetime" şükranlarımızı sunmak da görevimiz! Nice seminerlere ve nice kitaplara!.. Başaracak!.. Onu hiç beğenmediler! Ona itibar etmediler!. Ona dudak büktüler! Onun için "göreve geldiğinden beri" akıllarına geleni söylediler ve yazdılar! Makedonya'dan galibiyetle dönmeseydi, kurulmuş olan idam sehpalarında, infazı gerçekleştireceklerdi; olmadı! Hevesleri kursaklarında kaldı! Hatırlıyorum "Milli Takım'daki ilk görevinde" Mustafa Denizli'nin de başına "benzer" çoraplar örülmüştü! "Eleme grubunun maçlarının tamamlanmasını beklemeden", onu, Milli Takım Teknik Direktörlüğü'nden istifaya ya da azile zorlayanlara karşı, bakıyorum yanında kimsecikler yok! Onu "ateşe atan" Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy bile!. Onun bunun dedikodusuna, lâf getirip götürmesine inanarak, tribünde verip veriştirmiş!. O Başkan ki, "dedikodular yüzünden" başına gelmedik kalmamış biri! Elbette, Şenol Güneş de hata yapacaktır, yanlış yapacaktır! Elbette ki, eleştirilecektir! Amma... Biraz insafla bakalım olaya; "Milli Takım'ın iskeletini teşkil eden Galatasaray'ın durumu ortada!." Galatasaray'ın ve Milli Takım'ın "temel taşı olan" oyuncular fizikman da, ruhen de, beyin olarak da yorgunlar, hatta bitkinler!. Onlara bir de İnter'de "futbolu unutmuş gibi görünen" ve moral olarak yıpranmış Hakan'ı ekleyin; sonra da ne diyeceksiniz, ne yazacaksınız ona göre deyin ve yazın!. Şenol Güneş'i bugün yerden yere vuranların bir tanesi, evet bir tanesi de çıkıp daha önce şöyle yazdı mı: "Ey Milli Takım'ın genç hocası, bu haldeki Galatasaraylı oyuncularla, bu haldeki Hakan'la bir yere varamazsın! Onların yerine ligin diğer takımlarından oyuncular al, yepyeni bir milli takım kur! Yen - yenil arkanda olacağız!." Ben okumadım, duymadım!. Aksine "ağzını açan" diyordu ki; "Milli Takım'ın iskeletini Galatasaray'ın teşkil etmesi normal! 10 tane Jardel eden Hakan'dan da vazgeçilemez!." Şenol Güneş'e tavsiyem şu: Elbette zor ama, "bütün bunlara kulaklarını kapat!" "Doğru bildiğin yolda" devam et! Taa ki, Hâluk Ulusoy'un ve federasyonun arkandaki desteğinde eksilmeler hissetiğin ana kadar! Onu hissettiğinde de bir dakika bile durma istifa et!. Yüzüne gülüp, arkadan kuyunu kazanlara itibar etme! "Yerinde ve haklı" eleştirilerden ders al! "Futbolcuya dayalı Mustafa Denizli sistemi yerine", hiç tereddüt etmeden "Hocaya dayalı Fatih Terim sistemine sarıl!" Dişini, gücünü göster! Saldırılara, "spor adamlığı üslûbunu bozmadan" cesaretle karşılık ver! Seni "korkak" ve "yalnız" sanırlarsa, daha çok üzerine gelirler! Futbol bilgileri "senin dağarcığındakilerin onda biri kadar bile olmayanların açtıkları haçlı seferlerinden" muzaffer çıkabilirsin! Yeter ki, "onları susturacak" bir - iki başarıya ardarda imza at! Ben atacağına inanıyorum! Devam!. Ünlü'ye teklif!. İkinci Lig Play-off Grubu'ndaki olaylar, "barut fıçısına yanan kibritin atılmak üzere olduğunu" gösteriyor, Futbol Federasyonu sus pus! Başkan Hâluk Ulusoy sanki Mars'ta yaşıyor! Diyarbakırspor'un "korunup kollandığına dair iddialar" ayyuka çıkmış, "hakem tayinleri konusunda kıyametler kopuyor", önüne gelen "tetikçi hakemlerden söz ediyor", kimsede ses seda yok! Anlaşılan bu sezon Türkiye Birinci Ligi'nde sıralamayı "Bülent Yavuz", Türkiye İkinci Ligi'nde de "Halûk Ulusoy" yapacak! Bakan Fikret Ünlü'ye bir önerim var; karşı çıkmasın da "sadece" 2000- 2001 sezonu Birinci Lige "Bülent Yavuz Ligi", İkinci Lige de "Halûk Ulusoy Ligi" adını verelim; Futbol Tarihimize öyle geçsin!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.