Reytingcilere ve ekran meraklılarına mesaj…

A -
A +

Kutluyorum Ercan Taner kardeş seni… Hafta içinde yazdığın “kısa ve öz ama harika yazı” için… Başlığın; “Reyting”

 

Ve de “izin verdin”, yazıma alıyorum:

 

“Bizim televizyon âlemimizde artık köhneleşmiş bir anlayış vardır. Spor programları reyting almıyor. Amerika’da ESPN, İngiltere’de BBC Sports ve Sky Sports nasıl çok izleniyor o zaman?

 

Almanya, Fransa, İspanya, İtalya’da bu programlar neden ilgi görüyor, peki? Bizde NTV SPOR varken, neden her yerde açıktı? Cevap çok açık. Spor yayıncılığı dört kişinin bir araya gelip, sohbet anlayışı değildir.

 

İşin şifresi görüntüdür, sahadan yayındır, tempodur, dinamizmdir. Görüntülerde kurgulanan özel röportajlardır. Türkiye’de şu an yapılan televizyon radyoculuğudur ve normal olarak reyting almaz, seyredilmez de…”

 

Evet, hep aynı terane… Sosyal medyadaki “taraftar rüzgârını ve tıklamasını arkaya almak” ağırlıklı hedef… Sonra da “kulüpçülük havasının egemen olduğu” tartışmalarda, “varsa yoksa” ve de çoğunlukla “Ali Koçların, Hasan Aratların, Dursun Özbeklerin, İbrahim Hatipoğluların, Acun Ilıcalıların, Feyyaz Uçarların “görüş ve söyleyişlerini haklı çıkarma gayreti gibi” görünen söylem ve tartışmalarla “gece seanslarını kapamak”, işte; “Oldu da bitti maşallah, iyi olur inşallah!..”

 

Ben “iyi olduğunu” hiç görmedim…

 

Ve de… Bazı geceler daha konuşmalar başlamadan, “bazı yorumcuların neler söyleyeceklerini tahmin etmek” için de konuyu yazılı noktalara döküyorum ve de sonunda “yanılmadığımı görerek” spor adına, meslek adına üzülüyorum.

 

Ne yazık ki milletin ve devletin TRT’sinin “bazı” moderatör (Sözlük: Moderatör, bir açık oturum ya da panelin içeriğini belirleme, tartışmayı yönlendirme ve etkileşimli bir diyalog içinde yürütme ile sorumludur) ve yorumcuları da, “reyting hevesi içinde ‘bazı gecelerde’, bu yönde yorumlara” heves ediyorlar; yazık ediyorlar!..

 

Geliyorum, “idareci” diye seçilen ve de “idareci olduklarını göstermek için”, her önüne çıkan kameraya görüntü veren ve konuşan kişilere… Onlara da, bir çift sözüm var…

 

Hadi, “sonuçlar kötü giderken”, bahaneler oluşturup, taraftar ve camialarına “Kabahat bizde değil, ‘yapılar kuran rakiplerimize müsaade eden’ federasyonlarda, ‘destekleyen’ hakemlerde mesajı” yollamaya çalışanları bir yana bırakıyorum, ya “işlerin iyi gittiği” kulüplerin yöneticilerine ne oluyor?..

 

Ey İbrahim Hatipoğlu, hâlâ anlayamadın, onların, “Senin Galatasaray’ını masa üstü, kamera karşısı mücadelelere çekmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüğünü”; bu nasıl iş?

 

“TV ekranlarında görünmek ve konuşmak” bu kadar mı cazip geliyor, zatıâlinize?..

 

 “Söz gümüşse, sükût altındır” demiş atalarımız, sen “bakır bile olmayan” söz ve açıklamalarınla, nereye varmak istiyorsun, Allah aşkına?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.