Rezaletin daniskası!..

A -
A +

Serbest Güreşte dünya şampiyonasında "sıfır çekerek" 18'inci olduk; spor (!) medyamızda "tık yok!.." Biz hâlâ, "Ertuğrul Sağlam'ın neden Sercan'la oyuna başlamadığı" ile uğraşıyoruz, onca yorum, makale analiz yaptık, yapıyoruz; sanki "başlasaydı" çok şey değişecekmiş gibi!.. "Spor (!)" medyası "böyle" olunca, Spor teşkilâtı da "öyle" oluyor ve "Ata sporumuz güreşteki bu rezaletin baş sorumlusu olan" Federasyonun Başkanı da pervasızca "Eksiklerimiz vardı, onları gördük, düzelteceğiz" sözleriyle "bu kepazeliğin üzerine bir bardak soğuk su içmekle" işi kapatıyor!.. Dahası, grekoromende alınan bir iki madalya için "Basketbolculara verilen maddi destek bize neden verilmiyor" gibilerden sözler bile söyleyebiliyor, utanıp, susacağına!.. Nereden nereye geldik; değil 18'incilik "3'üncü olduğumuz dönemlerde" yer yerinden oynar, günlerce manşetler atılır, açık oturumlar yapılır, onlarca yorum yazılır, "utanç içindeki" federasyon başkanlarının nutku tutulur, spor teşkilatı hesap sorar, "giden gider", kalan sağlar Türk güreşini "lâyık olduğu yere oturtmak için" kollarını sıvarlardı!.. Şimdi ise, Federasyon pişkin, spor teşkilatı suskun, spor (!) medyası spora "çoktan" küskün, kimin umurunda "ata sporumuz olan" güreşimizin yediği vurgun?.. Adnan Ford!.. Eski ABD başkanlarından Gerald Ford'da "uçak merdiveni alerjisi" vardı; o merdivenlerden inerken tekliyor, hatta ara sıra düşüyordu!.. Onun için Amerikalılar birçok fıkra üretmişlerdi; "Ford iki işi birden yapamaz, mesela hem çiklet çiğneyip, hem de uçak merdivenlerinden inemez" esprisi de ona "çok yakışan" sözlerden biriydi!.. Son yaptığı açıklamadan sonra anladık ki, Galatasaray'ın başında "Gerard Ford'a özenen" bir başkan var, baksanıza ne demiş; "Ben sportif başarı sözü vermedim, ben sadece şeffaflık ve yapısal değişim sözü verdim!.." Demek ki Galatasaraylılar, önce Polat'ın verdiği "şeffaflık" sözünü yerine getirdiğini görmek için, Adnan Sezgin'e kendisini siper etmesinin "gerçek" sebebini açıklayacağı günü bekleyecekler, sonra da "sportif başarı" için "çiklet çiğnerken uçak merdivenlerinden teklemeden, düşmeden inebilecek bir başkanı!.." Bunlar mı yapacak?.. Önce Kanat Atkaya'da, sonra Bener Onar da, sonra da birkaç arkadaşta daha okudum; isteniyordu ki, Seyrantepe Stadı inşaatında kanalizasyon kazısı yaparken toprak altında kalarak ölen Gökhan Yavuz (30 yaşında) ve Raşit Ek (20 yaşında) adlı iki işçi (Allah rahmet eylesin) için Galatasaray Kulübü "bir şeyler" yapsın, mesela "isimleri stadın kapılarından ikisine verilsin!.." Şimdi soruyorum; UEFA Kupası'nı kaldırmış kadroda yer alan ve Galatasaray'ın bir maçında sakatlanarak hayatı kararan, "geçinmek için" UEFA şampiyonluğu madalyasını satılığa çıkaran "kendi" futbolcusuna "onca habere, onca yazıya rağmen" dönüp bakmayan, dahası, o kupayı kaldıran onca futbolcuya ve Hocalarına "Dünya vefasızlık tarihine geçecek" tavırlar koyan "bugünkü de dahil" yönetimlerle karşı karşıya iken, onlardan "böyle bir insanlık jesti beklemek" fazla saflık olmuyor mu?.. Böyle başa, böyle tıraş!.. Dikkat edin, "takımlarımızda yabancı oyuncu sayısı arttıkça", Avrupa başarılarımız azalıyor, "yabancı sınırlaması kalksın" diye çırpınanlar bir düşünsünler bakalım, neden?.. "Avrupa'da başarı getirmeyecek, orta karar, hatta bazıları sıradan oyuncularla Avrupa'da başarının hayal olduğunu düşünemeyenler" bir, dahası "bu orta karar ve sıradan oyuncuların yetişecek Türk oyuncuların da önünü kestiklerini, keseceklerini" anlayamayanlar iki, "içeride şampiyonlukla" dahası "bir Galatasaray'ı" ya da tersi, "bir Fener'i yenelim yeter" tesellisi ile yaşamaya alışanlar üç, görmüyorlar mı ki, "bu kafa" yüzünden "Türk Mili Takımı da, kulüplerimiz de Avrupa arenasında kan ve puan kaybedip duruyor" ve de borç batağındaki kulüplerin kasalarından onca euro ve dolar "birilerinin cebine" ve de "çoğu dışarıya" gidiyor; işte sonuç; Fenerbahçe ve Galatasaray'ın "çok sıradan" takımlar önünde "yüz kızartıcı" elenişleri ve de Türkiye Şampiyonu'nun, o yere göğe koyamadığımız Bursaspor'un , İspanyanın "orta karar" takımlarından birinden hem de "kendi sahasında 4 gol yiyerek" bitişi!.. Hâlâ tribünlerdeki "aynı terane" tesellimiz oluyor; "Türkiye seninle gurur duyuyor"; vah benim 'talihsiz' Türkiyem vah!.. Dahası da var; bundan 30 yıl önce Türkiye'de "ilk defa" ağzından "Artık Türkiye'de şampiyonluk Galatasaray için ana hedef değil, ara hedeftir, Galatasaray'ın ana hedefi Avrupa'dır" sözünü "bir spor yazarı olarak" duyduğum ve yazdığım adam, bugün Galatasaray'ın başında oturuyor, bıraktım Avrupa hedefini, Türkiye hedefi için bile "Siz kale çizgisini geçmeyen toplara bakmayın, stada bakın, Riva'ya bakın, şirket birleşmesine bakın" masalları anlatıyor; "o böyle söylerse", Galatasaray'ın kadrosundaki "tonla yabancı" ve "vurdum duymaz" yabancı hoca için "umurlarında olacak paradan başka ne kalır", ortada?.. Kuzum, söyleyin bana, "Galatasaray ne derece alırsa alsın, Rijkaard ile iki yıllık yeni sözleşme yapacağım" diyen bir Başkan'la, ona nazire yaparcasına "Takım ne sonuç alırsa alsın Aykut Kocaman'ın arkasındayım" diyen bir başka Başkan ortalıkta dolaşırken, hocalardan da, futbolculardan da "bundan daha iyisini yapmalarını" kim ve nasıl bekleyebilir?.. Bu iki başkan da söylesin bana, "kendi işinizde böylesine başarısızlıklara imza atan müdürlerinizi", koltuklarında bir dakika bile "tutar mıydınız", Allah aşkına?.. Halim Abi'yi kaybettik!.. O, Gençlerbirliği'nin Türk futboluna, önce "futbolcu", sonra "büyük yönetici" olarak hediye ettiği efsanelerden üçüncüsü idi; Hasan Polat ve Orhan Şeref Apak ile birlikte!.. "Modern Türk Hakemliği'nin temellerini atan" Merkez Hakem Komitesi Asbaşkanı idi (O zamanlar komitenin başkanı Federasyon Başkanı idi) önce, sonra da Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı, sonra da "Amatör" Futbol Federasyonu Başkanlığı!.. Dahası, o, "Türk Tapu Kadastro'nun unutulmaz Genel Müdürlerinden" de biri", belki birincisi idi!.. "Adam gibi" adam, "yönetici gibi" yönetici, "başkan gibi" başkan, ama çok daha önemlisi "insan gibi" insandı; onu "hiç sevmemesi gereken insanlar" bile sever ve sayardı; kendisini o kadar "dürüstlüğü, saygınlığı, adaleti ve yeteneği ile" kabul ettirmiş bir insandı!.. "İmparator" tavrı ve edası ile "herkesten saygı gören" federasyon başkanları bile, ortama "Halim Çorbalı dahil olunca", kendilerine gösterilen saygıyı ona gösterirlerdi!.. Artık her hafta bir büyük dostu, bir büyük spor adamını, bir "anıt adamı" kaybediyor ve ardından göz yaşı döküyoruz, ama spor basını ilgisiz, spor teşkilâtı daha da ilgisiz!.. Halim Ağabey'in vefatı ile ilgili olarak, Spor ve Gençlik Müdürlüğü Sitesi'nde "tek satır" haber çıkmadı, "onu hatırlayan, anan" olmadı; eski milli güreşçilerimizden Hasan Sert (Allah rahmet eylesin)'in vefat haberi sitede yer alırken, Halim Çorbalı'ya "bir rahmet, ailesine ve dostlarına, Türk spor camiasına bir başsağlığı" mesajı yoktu, neyse ki Futbol Federasyonu resmi sitesinde "sıradan" da olsa, bir haber ve iki resim vardı!.. Ne yazık ki, "koca" Halim Ağabey'imizi, spor teşkilatımız işte "böyle" yolcu ediyordu, "nurlar" dünyasına!.. Nur içinde yat Halim Ağabey; kederli ailesine, bu büyük insanı kaybeden spor ve tapu kadastro camialarına, dostlarına, yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyorum. Farkı fark edin!.. Bir Valencia'daki "o kendine güvenen", o sahada "koşmadık yer, vermedik pas bırakmayan" Mehmet Topal'a bir bakın, sonra da geçen yıl Galatasaray'da "sahada döküm döküm dökülen, 3 metreye pas, rakip kaleye isabetli tek şut atamayan" Mehmet Topal'ı hatırlayın!.. Sadece "Valencia'daki Mehmet Topal'a bakmayın"; Galatasaray'daki Elano'ya, Jo'ya, Lorik Cana'ya, bakın, "geldiklerinde nasıldılar" ve de "daha önce oynadıkları takımlarda nasıldılar"; dahası, Galatasaray'daki "tüm" oyunculara bakın, "eski takımlarında ve milli takımlarında oynadıkları oyunlara bakın" ve kendi kendinize sorun; "Bu çocukları Galatasaray'da bu hâle kimler getiriyor?.." İşte, sıra Misimoviç'te, zaten Rijkaard, "daha ilk maçında" kameralar önünde Sırp yıldıza "Hoş geldin (!)" dedi ve ondan da cevabını kameralar önünde aldı; daha önce yazmıştım; "Sonra kimse şaşırmasın, bu Rijkaard Misimoviç'i de Elano'ya, Lorik Cana'ya benzetebilir" diye; Misimoviç için de "meçhûle giden" yolculuk "bugünden" başladı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.