TV ekranında "Nasıl kötü gibi bir maç yönettiğini" ballandıra ballandıra anlatıyor, ama "onu ve benzerlerini unutup", her hafta "hakemlerin birini bırakıp ötekini idam sehpasına çıkarıyor" kafaya UEFA ve FİFA nezdinde "hâlen hakemlik yapanlar içinde" en gözde Türk hakemi olan Selçuk Dereli'ye takmış; durup dinlenmeden verip veriştiriyor, hakaretler yağdırıyor; karşınızda Ahmet Çakar!.. "Erman Toroğlu ile reyting yarışı içinde olan" Çakar ve diğerleri işi iyice çığırından çıkardılar; Toroğlu da "bu savaşta en öndeki yerini kaybetmemek için" onlarla yarışa başlayınca, TV ekranlarından "hakemlere dönük" çirkin, "spora yakışmayan" benzetmeler, sözler yayılmaya her hafta daha da şiddetlenerek ve çirkinleşerek ülkenin her yanına dağılmaya başladı ve TV'lerin spor(!) programları "hakemlere hakaret masaları" hâline geliverdi!.. Nihayet, evet "nihayet" yıllardır "RTÜK bu rezalete el koymalı" diye yazıp geldiğimiz bu "önemli" konuda, RTÜK Başkanı Zahit Akman ortaya çıktı ve hem de "canlı" yayında Ahmet Çakar'a ve "onun gibilere" çoktan hak ettikleri dersi verdi: "Türk halkının yoğun bir şekilde izlediği programda orada olmayan bir insanın örf ve adetlerimize hiç uymayan bir üslupla eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Eğer bir spor programı yapacaksanız daha erken bir saatte yapmalısınız ve gençleri spora sevk etmelisiniz. Ben Selçuk Dereli'yi tanımam avukatı da değilim. Ancak Beşiktaş'ın bu maçta hakemden bir şikâyeti varsa bunu hukuk yollarıyla halletmeli. Kimsenin çıkıp da ağır hakaretlerle kendisini eleştirmemesi gerekiyor. Bu programı izledim ve diğer yönetici arkadaşlarımla oturup görüşeceğim ve gereğini yerine getireceğiz." Evet, "gereği mutlaka ve mutlaka yerine getirilmeli"; hem de "öyle bir yerine getirilmeli" ki, herkese ders ve herkesin kulağına küpe olmalı; bu çok çirkin, bu utanç verici ve Türk hakemliği yok eden "reyting yarışı" da bitmelidir!.. Yeter artık, "çok ve tek bilmiş" edası ile TV ekranlarında ahkâm kesebilirsiniz; ona itiraz etmem, ama "hakemlik hayatınızda yaptığınız onca hatayı", yönettiğiniz onca "kötü maçı unutup", her hafta "geri al, ileri al" diyerek "hakemin bir - iki saniyede verdiği kararı", hem de "biriniz başka, ötekiniz başka yorumlayıp, tam tersi şeyler bile söylerken", nasıl oluyor da "hakemleri ipe çekmek hak ve yetkisini kendinizde buluyorsunuz"; işte onu anlamam ve kabul etmem mümkün değil!. "Selçuk Dereli hakem değilmiş, hakemliği bilmiyormuş"; öyleyse, FİFA ve UEFA Selçuk Dereli'den "rüşvet alıp mı, ona onca maçı veriyorlar" ey sevgili Çakar?.. Senin çok maçını seyrettim, yazdım çizdim; açıkça söylüyorum ki, "Eğer Selçuk Dereli, hakem değilse, zat-ı âliniz de hakem değildiniz"; çünkü "onca benzer hatalar yapmıştınız" ki, saymakla bitmez!.. Ama ben diyorum ki, "Siz de iyi hakemdiniz, Selçuk Dereli de iyi hakemdir"; üstelik "sizin zamanınızda futbol bu kadar süratli oynanmıyordu" ve de "hakemler üzerinde" ne Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar, ne de benzerlerinin baskısı vardı!.. Ve de "o zamanlarda" Merkez Hakem Komiteleri, Futbol Federasyonları "hakemlerini korurdu!.." Hele hele "Biz MHK Başkanı'nın ayağına gitmezdik, onlar bizim ayağımıza gelirdi" sözünü hiç ama hiç beğenmedim ve "içinde bulunduğun hâleti ruhiyeni" düşünerek, doğrusu ya, üzüldüm!.. Elbette, "bu sözlerine" eğer "seyretti ve duydu ise" Ahmet Güvener "gereken" cevabı verecektir ya da "hakemliğin sırasında" MHK Başkanlığı yapmış olanlar!.. Diyelim ki, "dediğin doğru", o zaman söyler misin bana; "Sadece senin mi ayağına gelirlerdi, yoksa başka hakemlerin de mi ayağına giderlerdi ve o hakemler kimlerdi?.." Zahit Akman'a verebildiğin cevap da komik: "Ben Dereli'nin insani yönüne hakaret etmedim, sadece hakemliğini beğenmediğini söyledim ve eleştirdim. Sözlerimde ne kendisine ne hakem camiasına bir hakaretim olmadı. Ben devletin kurumlarına saygılı bir insanım. Ancak RTÜK Başkanı'nın belden aşağı yayınlara da bağlanıp o programlara da gerekeni yapmasını beklerdim." Demek "adeta inat ve ısrarla kampanya hâline getirdiğin" Selçuk Dereli takıntısında "insani yön" yok, öyle mi?.. Ben durup dinlenmeden günlerdir, haftalardır, aylardır, yıllardır çıkıp TV ekranlarına ya da oturup gazete sayfalarına "Ahmet Çakar yorumcu değil, hakemliği de yorumculuğu da bilmiyor" diye tutturup, aklıma ve ağzıma geleni söyler ve yazarsam ve bu sözlerin içinde "hakaret sayılacak" bir yığın lâf da olursa, "bunun insani yön ile ilgisi olmayacak" öyle mi?.. Sevgili okurlarım; yıllardır "gazeteci ve spor yazarı kimliği" konusunda yazıp gelmemizin ve anlatmak istediklerimizin sebebi bu; "dışarıdan gelen, gazeteci kültürü, gazeteci etiği olmayan, meslek ilkelerinden habersiz" futbol yorumcularının düştüğü durumun en tipik örneklerinden biri ile daha, işte karşı karşıyayız; "Çakar, yayın yolu ile ne yaptığının farkında bile değil!.." Dilerim, Zahit Akman ve RTÜK, kendileri için, "O belden aşağı yayınlara da baksın" diyebilecek kadar "hedef saptırma gayreti içinde olan" Çakar'a ve benzerlerine , "ne yaptıklarını" iyice anlatacak bir "gereği" yerine getirir ve de herkesin ayağı yere basar; Türk futbolu ve hakemliği de "bu çirkin bataktan" kurtulur!.. Not: Aslında bugün "Feldkamp'ın disiplin gösterisini, büyük bir gafa dönüştürmesini ve Galatasaray'ın yolunu kesmek için fırsat bekleyenlere hayal bile edemeyecekleri bir büyük tuzağı hediye etmesini" yazacaktım ama bu yazımı Sion maçı sonrasına, cumaya bıraktım; zira futbol programları için RTÜK'ün nihayet uyanması "çok daha önemli bir olaydı", onu yazdım. *** Uyarı: Galatasaraylılara bir önerim olacak: Sionluların stada gelişlerinde ve soyunma odalarına girişlerinde "her taraflarını" iyice aratsınlar; "Eleneceklerini anladılar", şimdi havayı germeye, olay çıkarmaya çalışıyorlar ve de daha önemlisi, bunlar "yanlarında gaz getirip soyunma odalarına sıkarlar", sonra da "Söylemiştik, Türkler soyunma odamıza gaz sıktı" diye yaygara koparırlar; dikkat!..