Galatasaray “nokta transferler” ile iyi bir kadro kurdu. Dün sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un yazdığına göre, “Futbolu, Florya’da perde gerisinden sahneye çıkan Alp Yalman yönetiyor!..”
Futbolun “para işleri” Başkan Dursun Özbek’in kardeşinde ve de “futbolun sözcüsü” olarak Levent Nazifoğlu da mikrofon ve kameraların önünde!..
“Futbolun yönetim kadrosu” ve görev taksimi, eğer “Levent Nazifoğlu büyük hatalar ve gaflar yapmazsa” anlaşılıyor ve görülüyor ki, bu işi layığıyla ve uyumlu olarak” götürecek!..
Peki, ya futbolun saha içi ve saha kenarı yönetimi ne durumda; işte orası “karışık!..”
“Hoca” Riekerink’in ve “kaptan” Selçuk’un “sezon boyu” omuzlarına binen “ağır yükü” başarı ile götürüp götürmeyecekleri konusu, sarı-kırmızılı camianın konuştuğu ve tartıştığı “şüpheli” bir durum!..
Terim’in yaş gününün kulüp tarafından kutlanması ve bu konudaki sorulara Terim’in verdiği cevapta “Dönüşte bakacağız” demesinin bile, birdenbire “Terim Galatasaray’a mı dönüyor” sorusunu spor medyamızın gündeminin başlarına oturtması ve “Acabalar üzerine” tartışmaların, yorumların, sorgulamaların başlaması, Riekerink için söylediğim “eğreti damat” sözcüğünün karşılığının spor medyamızın beyninde ve bilincinde de olduğu ortaya koydu!..
Halbuki, Terim’in “şu anda Galatasaray’a dönme isteğinin olması” mümkün değil, dahası, Galatasaray yönetiminin de ve elbette Alp Yalman dahil, “Riekerink’i gönderme düşüncesinde olmaları” da mümkün değil!..
Bitmedi, “bu iki teknik adamın üstlendikleri görevlerde”, bir tanesinin “başarısız olması” dahi, “Terim’in Galatasaray’ın başına gelmesi için” sebep olamaz!..
Ancak, Riekerink Galatasaray’da, Terim Milli Takım’da “beraberce başarısız olur ve ayrılmak durumuyla baş başa kalırlarsa”, işte o zaman “Terim, Galatasaray’ın gündemine girebilir”; bu ikili şartın da “yakın bir gelecekte” gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor!..
Öyleyse, ne oluyor; “leyleğin ömrü laklakla geçer” oyunu oynanıyor, nerede; spor medyamızda!..
Aslında gündemdeki soru; “Terim’in Galatasaray’a gelip gelmeyeceği” değil, “Milli Takım’ın Arda başta 6 gediklisinden kimlerin 6 Ekim’deki Ukrayna maçına çağrılıp, çağrılmayacakları” olmalı!..
Kimse “bu 6 gedikliden hangisinin, hangi sebeple kadroya çağrılmadığı” konusu üzerinde ciddi ciddi durmadı; “hepsi aynı kaba kondu!..”
Halbuki, bu 6’lı en az “sebepleri itibariyle 3’e, 4’e bölünmüş gibi” görünüyor; Arda için ayrı sebep, Burak için ayrı sebep, Selçuk için ayrı sebep, Gökhan / Caner için ayrı sebep, Hakan için ayrı sebep!..
Kimi için “prim pazarlığı”, kimi için “yaş”, kimi için “gruplaşma”, kimi için “formsuzluk”, kimi için “sezon başından beri ayağını topa vurmamışlık” olabilir mi, acaba sebep?..
“Formsuzluk ve sezon başından beri topa ayak vuramamak” sebepleri ortadan kalkan kimler, kadroya dönebilir?..
Kim ya da kimler, Terim’in “benden değil halktan özür dilesinler” şartını yerine getirerek, yeniden formalarına kavuşabilir?..
Kim ya da kimler “yaşlarından dolayı, Dünya Kupası finallerinde oynayamayacak olmaları” sebebiyle “milli forma jübilesi” yapabilir?.
Spor medyamızın, futbol ulemamızın, futbol yorumcularımızın, “bunları analiz etmesi, tartışması” gerekmez mi ve elbette “Milli Takım’ı izleyen” spor muhabiri arkadaşlarımızın da “bu konuyla ilgili ‘doğru’ haberler için” Milli Takım kulisinin tam ortasına demir atmaları da gerekmiyor mu?..
“Terim konuşmuyor, sorulara cevap vermiyor” demekle işi geçiştirmek, gazetecilik ile bağdaşır mı?..
“Gazeteci” odur ki, “konuşmayan Terim’e rağmen” gerçeğe ulaşıp, yazmalı, yazabilmelidir!..
Terim, “sadece basın toplantılarında bu konudaki sorulara cevap vermiyor”; ama “konuştuğu onca başka kişi” yok mu; mesela en azında yardımcıları, yani yakın görev çevresi, “dertleştiği” özel dost ve arkadaş yakın çevresi; kim bilir “onlar” neleri biliyorlar ve bizlere gülüyorlar!..
“Masa başı yorumculuğu ve telefon haberciliği” ne hâle getirdi, gazeteciliğimizi; çok yazık!..
Şaka!..
“Hoca eleştireceğimize ve değiştireceğimize”, tartışmamız gerekmiyor mu; Türkiye, Fenerbahçe’ye gelen gerçekten “Van Persie” mi, yoksa “Tam Tersi” mi?..
Yüzleri kızarmalı!..
Oh, dünya varmış; Rio Olimpiyatları’nda “yüzümüzü ve gönlümüzü karartan” madalya tablosunu, Paralimpik Oyunları’na katılan” sporcularımız bir anda pırıl pırıl parlatmaya başladı.
Ülkemizde yıllardır “üvey evlat muamelesi gören” Paralimpik komite ve organizasyonlarına rağmen, art arda gelen madalyalar, bir acı gerçeği daha ortaya koydu; Türkiye’de “yetenekli sporcular var ama onları olimpiyat altınlarına, madalyalarına ulaştıracak federasyon yönetimleri yok!..”
Rio Paralimpik Oyunları’nda halter 41 kiloda, ağırlığının 2.5 misli ağırlığı, “104 kiloyu kaldırarak altın madalya kazanan ve dünya rekoru da kıran Sevgili Nazmiye Muratlı’mız, “Paralimpik’te üst üste iki altın madalya kazanan ilk Türk sporcu olarak” spor tarihimize geçti; onu kutlamak, binlerce kere bağrımıza basmak gerekmiyor mu?..
Ve de, Rio Olimpiyatlarındaki “kara madalya tablosunun sorumluları” için, hem de “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın çok haklı olarak ve açık açık işaret ettikleri, “onurlu” her insanın hatırlaması gereken “istifa gibi bir kapının olduğu” da ortada değil mi?..
Tablo ortada!..
Sen Aatıf Chahechouhe’yu Sivasspor’dan, “gazete haberlerine göre” 2.5 milyon avro bonservis bedeli ödeyerek al, Sivasspor’a 3 oyuncu da vermeye söz ver, dahası 3 yıllık sözleşme imzaladığın futbolcuya da yılda 1.6 milyon avro ödemeyi sözleşmesine koy!.. Sonra da, daha sezonun başında, sezona başladığın hocayı kapının önüne koy. Daha liglerin üçüncü haftasında “yeni gelen” hoca da onu “aynı mevkide yeter sayıda oyuncu var, kadroda, o fazla” diyerek “geçen sezon ligin en başarılı ve verimli oyuncularından biri olan” Chahechouhe’yu “süresiz kapının önüne koysun”; işte buna “İtalyan usulü Türkiye’de transfer” denir!..
Tıpkısının aynısı; Caner / İnter / Frank de Boer ve de Aatıf Chahechouhe / Fenerbahçe / Dick Advocaat!..
Hadi, Caner “akıllı davrandı” ve transfer ayı bitmeden, Beşiktaş’a geldi.
Chahechouhe ne yapacak; transfer ayı bitti; “yüz binlerce avroyu cebine koyarak” yan gelip yatacak; oh ne âlâ, ne âlâ!..
Yaşasın Aziz Başkan, kim itiraz edebilir; O, “en büyük” başkan!..
Soru!..
Bugün Kayserispor, Galatasaray’ı “Umut Bulut’un attığı gol” ile 1-0 yenerse ne olur?..
Bu soruya okuyucularım ne cevaplar verirler bilemem, ama benim bir cevabım var: bir defa “Kayserispor: 1 - Galatasaray: 0” olur, ama ondan da öte “Umut Bulut: 1 - Alp Yalman + Riekerink + Levent Nazifoğlu: 0” olur!..