Riskli bir yazı!..

A -
A +

Ben bu satırları, Almanya-Türkiye Milli Maçı'nın başlamasından 10 saat önce yazıyorum ve de "bunca yılın spor yazarı" olarak "risk" alıyorum, hem de "büyük" bir risk!.. Arda'nın sakatlığına rağmen, Türk Milli Takımı'nın Almanya önünde "maçın sonucu ne olursa olsun" bizi mahcup etmeyecek bir mücadele vereceğine inanıyorum!.. Yazımın amacı, "Oynayanlar-Oynamayanlar" eleştirilerine de "güldüğümü" ifade etmek!.. "Oynayanlar" diye diye yazılıp çizilenlerin sayısının "çok olduğunu" sanmayın sevgili okurlarım; yukarıdan aşağıya sayın 2 - 3 tane, aşağıdan yukarıya sayın "gene" 2 -3 tane ve öne çıkanlar da Trabzonsporlu Serkan ile Bursasporlu Volkan!.. Volkan, bu sezon, "egoist futbolu" göze çarpan ve özellikle son lig maçında "bu olumsuz özelliği" ile takımına "iki puanı kaybettiren", dahası haftalardır "Ben neymişim" havasında "saha içinde neler yaptığını" üzüntüyle izlediğim bir futbolcuydu; "saha dışında yaptığı" ile de sonunda hocası Ertuğrul Sağlam'ı bile çileden çıkardı; durumu ortada!.. Serkan ise, "kadroya alınabilirdi" ama "Gökhan ve Sabri'yi tercih eden" Hiddink'e de saygı duymamız gerek, "bir mevkiye 3 oyuncu çağırması imkânsızdı" ve ben de "Hiddink'in yerinde olsam" Gökhan ile Sabri'yi tercih ederdim!.. "Oynayanların gerisi" ise zaten "nâkıs"; 6'şar, yedekleriyle beraber 7'şer, 8'şer yabancılı takımlarımızda "hangi futbolcu var" ki, "oynamayanlar da dahil" milli takım kadromuzdaki hangi futbolcumuzdan "daha iyi" ve "milli formayı o giyerse", sahadaki takımı güçlendirecek?.. "Eleştirelim" tamam da, daha hedef yolunun 4'te biri bile aşılmamışken, "kazanılan iki maçta 6 puan varken ve de Almanya gibi en güçlü rakibimizin önüne çıkıyorken", iş "Hiddink'e de dersini verelim" çizgisine sürükleniyor; işte burada duralım ve dönüp, Hiddink'in yerine "milli takımı bugüne kadar çalıştıran" her hocanın adlarını koyarak arşivlerimize bakalım; görüntüler hiç değişmiyor; hiç!.. Bugün "Hiddink'e yaptığımızı", dün de "dünlerde çalışan" bütün hocalarımıza yapmışız; ne garip ve de ne acı!.. Hiddink'e yapılanlara, "kabul edilir" olsalar, saygı duyacağım, ama eleştirilerde şu sorunun cevabı yok; bu milli takım, "oynamayanları oynatarak ve onları kazanarak" mı "hedefe yürüyebilir", yoksa "bunlar kalitesinde ve ayarında olmayan", olmaları da "pek mümkün olmayan" ama "oynayan birkaç tane futbolcuyu kadroya, iş olsun torba dolsun diye alarak mı"; işte bütün mesele burada!.. Söyleyin bana, "oynamayanların yerine işte şu oynayanı alsaydı Hiddink, Milli Takım'a çok daha faydalı olur, hedefe yürümemize katkıda bulunurdu" diyeceğiniz futbolcuları ve de sayın Allah aşkına, sayın da biz de "sizlere katılalım" ve Hiddink'e sizler gibi "Kırk katır mı, kırk satır mı" sorularını sormaya biz de başlayalım!.. Kulüpler hatalı, ya siz?.. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül diyor ki; "Genel Müdürlüğümüze ait Gençlik ve Spor tesislerine ad verme yönetmeliği gayet açık. Genel Müdürlükten izin alınmadan isim verilemez ya da isim değişikliği yapılamaz!.." "Doğru" olmasına "doğru" da, sayın Genel Müdür'e "Günaydııın" dememiz gerekmiyor mu?.. "Bu" sözlerin, "Fiii" tarihinde Galatasaray, Türk Telekom ile "görkemli" törenler yapar ve Aslantepe Stadı'na 'Türk Telekom Arena' adını koyarken ve de bu töreni TV'ler "canlı yayın" yaparak verirken, gazeteler çarşaf çarşaf yazarken söylenmesi ve de bütün kulüplere de 'Benden izin almanız şart' mesajının verilmesi gerekmiyor muydu?.. Neden bugüne kadar "görmediniz - duymadınız - sustunuz" da, şimdi birden bire "yönetmeliği hatırladınız"; bize sebebini anlatabilir misiniz?.. Sevgili Genel Müdürüm, gazeteler, TV'ler, aylardır "Türk Telekom Arena" adını bütün bir millete ezberletirken "ortada yoktunuz" da, şimdi "neden" birden bire meydanlarda göründü nüz?.. Yoksa, Beşiktaş "Fİ Yapı" adını ve sponsorluğunu bulunca mı, "Fiii tarihinden beri aklınıza gelmeyen" yönetmeliğin ilgili maddesini hatırlayıverdiniz?.. Şimdi sormak hakkımız değil mi; acaba, Fenerbahçe Stadı başta, ülkenin ortasında burasında "kulüplerin kiraladığı stat ve tesislerinizde, isim değişiklikleri ve de yeni isim koymalar yapılırken", şimdi açıkladığınız şekli ile "izin müracaatları aldınız" mı ve Genel Müdürlüğünüz tarafından "resmi izinler" verildi mi?.. "O" müracaatların ve de "verdiğiniz izinlerin" resmi belgelerini acaba görebilir miyiz; herhalde "hepsi" Kiralanan Statlar ve Tesisler Dosyası'nın içinde duruyorlardır, öyle değil mi?.. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!.. İzmir'de yaygın iddia şu: "Bucaspor-Bülent Uygun-Eskişehirspor senaryosunu yazan kişi Hakan Şükür'dür!.. Hatta işe 'bir devlet büyüğünün adını' da karıştırdı ve bu yüzden 'Bucaspor bu çirkin senaryonun üzerine fazla gidemiyor' ve de 'koyacakları tepki sebebiyle başlarına daha büyük badireler geleceğinden çekinerek', bu 'kabul edilemez' olayın 'bir an önce kapanmasını' istiyor!.." Okuyucularım bilirler ki, Hakan Şükür'ü çok severim, onu "gelmiş geçmiş en büyük Türk futbolcusu" sayarım!.. Onun için açık açık diyorum ki; "böyle" bir olayın içine girmişse, "temiz" ismine "koyu bir gölge düşürmüştür" ve de bu gölge kolay kolay kaldırılamaz!.. Aslında bu iddia bana anlatıldığında "Hayır, inanmam mümkün değil, Hakan Şükür böyle kirli bir senaryonun içinde olamaz" demiştim!.. Amma, şimdi "aynı sözleri" söyleyemiyorum!.. Zira, kendisine bir mesaj attım ve bu iddiaların "doğru olup olmadığını" sordum; günler geçti, cevap "hâlâ" yok!.. Söyle bana sevgili Hakan Şükür, ne anlama geliyor "bu cevapsızlık?" Ateş var da, duman ondan mı tütüyor? Milli takım ve kulüpçüler!.. Arda'nın sakatlığı ortaya "saklanan" bir gerçeği çıkardı; "sakatlığın sebebi milli takım değil, Galatasaray'dan gelen bir durum!.." Hiddink'in "durumu açıklaması" üzerine, Galatasaray Kulübü'nün "yapmak zorunda kaldığı" açıklama her şeyi ve gerçeği ortaya koyuyor!.. Ama hâlâ "bazı" kulüpçü yazarlar "Arda'nın sakatlığını milli takımın ve Hiddink'in sırtına yüklemeye çalışıyorlar!.." Şimdi bir hususun altını çizeceğim; "Arda başta futbolcuların, darbeye, düşmeye, burkulmaya, itilmeye bağlı oyun için yerde kıvranmalarında fısfıslarla, iğnelerle sahada kalmalarının sağlanmasına, hatta sahaya iğnelerle çıkarılmalarına seslerini sedalarını çıkarmayanlar", her fırsatta Milli Takımın Hocasına ve yetkililerine "yıldırımlar yağdırıyorlar!.." "İğne ile sporcuyu sahaya sürmek" ve de "sakatlığının gerçek durumu ve nedeni ortaya çıkmadan" iğne ile sahada tutmak bir "sağlık cinayeti iken", buna tepkisiz kalanların, "kulüp aidiyetini, milli görevden üstün tutmalarındaki" garip ve "kabul edilemez" tavırlarını da spor kamuoyumuzun takdirlerine bırakıyorum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.