Rijkaard, "Rotasyon (Değişim)" diye diye "Mutasyona (Değişinim) uğrattı", koca Galatasaray'ı!.. Hemen tedbir alınmaz ve "Rijkaard-Neeskens ikilisinin akılları başlarına getirilmezse" sıra gelecek "Metamorfoz (Başkalaşım)'a!.." Hani, Franz Kafka'nın çok ünlü "Metamorfoz (Die Verwandlung)" adlı hikâyesi vardır ya, işte ona; Gregor Samsa'nın bir sabah uyandığında "koskoca bir hamamböceği olduğu" hikâyeye!.. Başkan Adnan Polat dahil, "Daha dün bir bugün iki, Rijkaard böyle eleştirilir mi" diyenlere, Saracoğlu'ndaki "futbol sefaleti" herhalde "bir şeyler anlatabilmiştir"; anlatamamışsa, "mecazi anlamı" ile, yakında "yatağında kıpırdanamayan koskoca bir hamamböceği ile karşı karşıya kalacağız" demektir!.. *** Her takım mağlûp olur, olacaktır; elbette Galatasaray da; bizim buna sözümüz yok; bizim sözümüz Galatasaray'ın sahadaki futboluna, kaç maçtır "takım nerede" dedirtecek kadar belirgin hâle gelen ve damgasını vuran oyun disiplinsizliği, egoizm ve dağınıklıktır!.. Rijkaard ve Neeskens ikilisi, haftalardır "devam eden ve tırmanan" bu futbol sefaletine "çare bulmak yerine, seyretmekte, hatta adeta yeşil ışık yakmaktadır!.." Soruyorum; ısrarla "aynı hataları yapan" ve "egoizmin zirvesine tırmanan" futbolcularına "Bunları yapmayın" diyemeyen, "diyorsa" ve "dediklerini yaptıramıyorsa", onlara karşı "gereken disiplin uygulamalarına başvuramayan" bir teknik adama "teknik adam" denir mi; adı "Rijkaard olsa" bile!?. Feldkamp'ı, "Lincoln bir gece 1 saat geç yattı ve Hakan Şükür kampa küçücük kızını getirdi" diye kışkırtıp, bu yıldızları "kadro dışı bıraktıranlar", neden "Türkiye'yi Hollanda ve İstanbul'u Amsterdam sanıp", Galatasaray'da "kampı kaldıran" Rijkaard'ı uyarmıyorlar; bir bakın bakalım Galatasaray'ın futbolcularının kaç tanesi "koşamıyor, rakip dokununca yerlere yapışıp kalıyor" ve de haftada üç maçın oynandığı bir dönemde, kulübün başkanına hem de yüzü kızarmadan "Gece 02.00'de yattım" diyebiliyor, üstelik kaptanken!.. Kuzum, Rijkaard, Türkiye'ye "Galatasaray'ı rotasyon-mutasyon-metamorfoz testine tabi tutacak" bir laboratuarcı olarak mı getirildi, yoksa "Türkiye'nin gelmiş geçmiş en pahalı kadrosuna iyi futbol oynatsın ve şampiyon yapsın" diye mi?.. Eğer Daum, "Kâzım'ı santrfora koyarak" Galatasaray defansını hallaç pamuğu gibi atıyor ve "Galatasaray'a 6-0'dan da kötü bir hezimeti yaşatacak kadar gol pozisyonu bulacak" bir taktikle takımını sahaya sürebiliyorsa, "ortada sıkışıp kalmış nazenin Nonda'yı 90 dakika seyreden" Rijkaard, mesela sağda "bütün yolları" Daum tarafından tıkanmış Keita'yı "tıpkı Kâzım gibi santrfora kaydırıp" Daum'a da , rakip defansa da "şok gibi" gelecek müdahaleyi bile yapamıyorsa, ben ona nasıl "büyük teknik adam" derim?.. "Efendim sistem değişirmiş, olur muymuş"; püüff; "değişmez" denilen sisteme bakın siz, "son 3 lig maçında üçer üçer, tam dokuz gol yiyen, bir o kadar da yemekten şansla kurtulan" bir takım var ortada!.. Çok açık, "onca yıldır eleştirdiğimiz" Daum, "Rijkaard-Neeskens ikilisini kesekağıdına koydu" ve çöpe atıverdi; var mı itirazı olan?.. *** Cumartesi günkü Uluçmarket'te "Daum, Volkan'ı kaleye koysun, Alex'in yanına da Fenerbahçe kadrosunun geri kalanını bir torbaya atarak kura çekip, çıkan 9 oyuncuyu Alex'in yanına, önüne, arkasına yerleştirsin, işi bitirir" gibilerinden bir şeyler yazmıştım; "tıpkısının aynısı" oldu!.. Aslında "az bile oldu"; kafamda bir şüphe belirdi; "Rijkaard bu kadar kötü, bu kadar futboldan anlamaz, bu kadar kör" bir teknik adam olamaz; yoksa "Milan'a gitmek için kapının önüne konmasını" mı istiyor?.. *** Fenerbahçelileri, teknik adamıyla, futbolcularıyla kutlarım, gerçi "normal hâle gelmiş" bir durumu tekrarladılar ama gene de "büyük bir derbinin hakkını verdiler"; çok haklı bir galibiyet aldılar!.. Ancak, yan hakemin kafasına dikiş atılan olaylardan başlayarak, ilk Fenerbahçe golündeki ofsayttan, Keita'nın gözünün üstüne atılan dolu su şişesine kadar maç öncesi ve maç sırasındaki olaylar Saracoğlu Stadı'nda değil, Ali Sami Yen'de ve "tam tersine olsa" idi, pazar gecesinden itibaren Türkiye'de neler olurdu?.. "Mavi boncukçu" bir Federasyonun ve kurullarının "disiplin uygulamalarındaki zayıflığı ve çifte standartları" artık saklanamaz hâle geldi; Bünyamin Gezer gibi "polis" hakemler bile ne hâllere düşüyor, ortada!.. Mangalda kül bırakmayan nutuklar, talimatlar "paspas oldu"; bilmem ki Mahmut Özgenerler, Oğuz Sarvanlar, disiplin ve tahkim kurulları başkanları "geceleri gönül rahatlığı ile uyuyabiliyorlar" mı?.. İyi uykular!..