Muhteşem. Atletizm Avrupa Atletizm Şampiyonluğu'nda 3 altın, 1gümüş madalya. Müthiş. 100 Metre Engelli'de Avrupa'nın zirvesinde bir Türk kızı, hem de "Afrika'lardan gelmemiş, Anadolu'nun bağrından çıkmış" bir Türk kızı; Nevin Yanıt!.. Şampiyonayı Bodrum tatilinde sevgili kardeşim Hıncal Uluç'la beraber seyrediyoruz; bir madalya töreni; podyumun en üst basamağında bir Türk atleti var; Nevin Yanıt'ın göğsünde madalyası, gözlerinde yaş, "İstiklâl Marşımızı söylemesini" dinliyoruz. Diyorum ki; "Müthiş, rüyamda görsem inanamazdım, bir Türk kızının 100 Metre Engelli'de Avrupa Şampiyonu olacağına." Hıncal diyor ki; "Bunu başarabildiysek, her şeyi yapar, her şeyi başarırız!.." Zira, "100 ve 110 Metre Engelli" , atletizmin "en zor branşlarından biri", belki de "birincisi!.." Ve de "Atletizm", sporların anası; "onda böylesine bir başarıya imza atmışsa Türk genci", neden "diğerlerinde de atmasın, atamasın?.." İşte burada duralım ve 55 yıldır "futboldan çok atletizme, basketbole, tenise, bisiklete gönül vermiş" bir spor yazarı olarak, "uzun yıllar Ankara'da spor teşkilâtının içinden çıkmayan" bir spor yazarı olarak "söylemem gereken" sözleri yazmaya başlayayım: "Türk genci yapacaktır, başaracaktır ama Türk gencinin yolunu açacaklar nerede?.." Bakınız, "yetenek - şans - fırsat - hoca - destek" çizgisinin "duraklarındaki eşit gelişmedir" sporcuyu "büyük başarı" hedefine kilitleyen ve götüren!.. Yeteneği olacak, şansı olacak, fırsat verilecek, onu hedefe ulaştıracak bir antrenörü olacak ve "desteği" olacak, maddi - manevi desteği; yani arkasında bugünün sporunun "olmazsa olması olan" para ve de basın - kamuoyu desteği!.. "Bunlardan biri bile eksik olursa", bilmeliyiz ki, "Ölen ölür varsa kalan sağlar bizimdir"; Süreyya Ayhan'ın başına gelen buydu; "hocasızlık", tarihimizin en büyük sporcularından birini "varacağı yere ulaşamadan" pistlerden sildi, başına gelmedik kalmadı; çok yazık oldu!.. Nevin Yanıt'ın Türk kamuoyu tarafından "25 yaşında" ve ancak "Avrupa Şampiyonu" olduktan sonra keşfi de, Türk spor basınının "futbol dışındaki" spor branşlarına verdiği "büyük (!)" destek sayesindedir!.. 2006'da Enka adına yarıştığı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda "zamanın Avrupa Şampiyonu" İspanyol Aloize'yi geçip, 12.93'lük derecesiyle "13 saniyenin altına inen" ilk Türk kadın atleti olunca, spor basınımıza "ancak bir - iki sütunluk" küçük bir haber olabilmişti; Yanıt!.. Sonrasında "giderek yükselen" bir çizgide dünya pistlerinde yarışan, olimpiyat dahil büyük şampiyonalarda "yarı finallerde" ay-yıldızı temsil eden, Üniversiad'da, Akdeniz Oyunları'nda "altınlı - gümüşlü" podyumları olan, "kısa mesafe" koşularında "olimpiyat yarı finaline yükselen ilk Türk atleti" unvanını kazanan, "kısa süre giydiği" Vestel formasından sonra, Fenerbahçe'ye geçip, "en büyük başarıları" Fenerbahçe çatısı altında ülkemize getiren bir sporcumuzdu, Nevin Yanıt. Ama medyamız, tıpkı "imkânları kısıtlı olan" spor teşkilatımız ve federasyonumuz gibi, Nevin'in nereye gittiğini "tam fark edememiş olmalı" ki, "soğuk durma" yarışının şampiyonu olmuştu!.. Spor medyamızı, hatta 2010 Avrupa Takımlar Birinci Ligi yarışmalarında 100 metre engellide 12.74'lük derecesiyle Avrupa Şampiyonu olması da "çok fazla ilgilendirmedi", nihayet "uyanışımız" Nevin Yanıt'ın geçen hafta içinde Barcelona'da "Avrupa Şampiyonası'nda" şeref kürsüsünün en üst basamağına 12.63'lük derecesiyle çıkması sayesinde oldu; "birkaç istisna hariç" ve "ben de dahil" hepimize "Günaydııın" demek gerekmiyor mu?.. İşte "aynı duraklardan geçerek" gelmekte olan 1500 finalinde 5'inci olan Aslı Çakır'ların, Avrupa Şampiyonası finaline çıkan ve gencecik yaşta 1.92'yi geçen yüksekçi Burcu Ayhan'ların durumu. Hatta 5000'de "altın getiren" kızımız Alemitu Bekele için de "benzer" şeyleri yazmak zorunda kalmam ne acı?.. Onun adını, 10 binin altın madalyalısı Elvan'ın ve Avrupa'nın "favori" atletlerinin önünde adeta gezintiye çıkar gibi yarışı kazandığı dakikalara kadar TV'ler olarak, gazeteler olarak "ülkemizde kaç kişiye duyurabilmiştik?.." Belediyelerimiz futbol takımlarının, kadın basketbol takımlarının, hentbol takımlarının peşinde koşacaklarına, neden "atletizm - halter başta olmak üzere" ferdi spor branşlarımıza destek vermezler, "sponsor" olmazlar ve spor medyamız, neden "bu altın gençlerimize" Pino kadar, Stoch kadar sahip çıkmaz?.. Neden "bu gençlerimize sponsor olan" kuruluş sayısı bir elin parmaklarını geçmez?.. Altın kızlarımızla, "Bizler de geliyoruz" diyen gençlerimizle beraber, "Hayal ettiğiniz sürece düşünceleriniz gerçekleşir" diyen Nevin Yanıt'ın hocası Cüneyt Yüksel başta olmak üzere bu başarılarda "en büyük payı" olan antrenörlerini sevgiyle kucaklayıp, alınlarından öpüyor ve onlardan "kucak açmaktaki gecikmemizden dolayı" özür diliyorum!..