Saçma ve acı gerçek!..

A -
A +

Dostlar, arkadaşlar iki gündür diyorlar ki; "Bakalım sen ne yazacaksın?.." İşte yazıyorum: "O kadar saçma bir öneriyi ciddiye alıp, yazı yazmak bile saçmaya ortak olmaktır!.." Yooo, sakın ola ki yanlış anlaşılmasın; bu "saçma" teklife "sert" cevaplar verenler, "sert" yazılarla ve yorumlarla eleştirenler ve karşı çıkanlar için "hata yaptılar" demiyorum; hem "doğruyu" yaptılar, hem de "en iyisini" yaptılar; onların yorumlarının, onların eleştirilerinin, onların tepkilerinin hepsinin altına imzamı atarım!.. Ben şunu diyorum; "iki gündür", o saçma teklife "verilebilecek her türlü cevap verildi"; bana yazacak bir şey kalmadı!.. "Yazılanları, söylenenleri tekrarlasam"; olmaz. Eee, ne yazacağım; işte "ancak" yazımın girişindeki cümleyi!.. Özetle, Deniz Baykal "bu cümleden de çok daha sertini hak etti" ama, "o yaştaki" bir parti lideri için "bu kadarlık" yeter!.. Benim hayret ettiğim, bu "saçma sapan" teklifi yapan siyasi parti liderinin, partisinde sporun içinden, futbolun içinden, spor teşkilâtının içinden, hatta başından, federasyonların, kulüplerin içinden gelen "bir yığın" insanın bulunmasına rağmen, bir Allah'ın kulunun da çıkıp, "Sayın Genel Başkanım, ne yapıyorsun" dememesi!.. Bu nasıl iştir?.. Bu, "saçmaya, bile bile ortak olmak" demek değil midir?.. Ya da "çok daha kötü" bir ihtimal var; Genel Başkanın "Türk sporunun,Türk futbolunun" temeline bomba koyma, FIFA ve UEFA'nın Türk futbolunu ve federasyonunu, milli ve kulüp takımları dahil uluslararası bütün organizasyonlardan ve faaliyetlerden men etme cezasıyla karşı karşıya bırakma, hatta ligin son haftasında şampiyonluk düğümünü çözecek maçlardan birinin, Denizlispor - Fenerbahçe karşılaşmasının altına kalıp dinamit yerleştirme anlamına gelecek (Zira düşme kalkacak olsa, o maçın önemi, maça asılmayacak bir Denizlispor önünde Fenerbahçe'nin şampiyonluk turunu kaç gollü bir galibiyetle atacağı ile doğru orantılı olmaktan öteye, bilmem ki, ne olacaktır?) böyle saçma sapan bir teklifi, partisinden hiç kimseye danışmadan ortaya atması ihtimalidir ki, bu da, "ana muhalefet partisinde işlerin nasıl yürüdüğünü gösteren" son derece "acı" bir örnek olur!.. İşte, "o saçma sapan tekliften" daha çok üzerinde gereken husus budur!.. "Lider", aklına eseni söyleyecekse ya da yapacaksa, "o partide demokrasiden söz etmek" mümkün müdür?.. Ya da "saçma sapan" tekliflerle ortaya çıkan lidere "Ne diyorsun, ne yapıyorsun arkadaş" denemiyorsa, o partide "demokrasiden söz etmek" mümkün müdür?.. Peki, partiler "demokrasimizin vazgeçilmez unsurları" değil midir?.. Sonuç; "parti böyle olursa", demokrasi nasıl olacaktır?.. İşte Türkiye'nin "en büyük problemi" buradadır!.. Bir ülkede, "demokrasinin vazgeçilmez unsurları" olan siyasi partilerde "demokrasi sağlıklı olarak işlemezse", o ülkede, "demokrasinin sağlıklı olarak işlemesi" mümkün müdür?.. Şimdi, söyleyin sevgili okurlarım; "bu saçma sapan teklif üzerinde" mi "kafa yormak" gerek, yoksa "bu saçma sapan teklifin açık açık ortaya koyduğu" siyasi partiler - demokrasi ekseninde ortaya çıkan "acı gerçek" üzerinde tartışmak mı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.