Şampiyonları kutlarım!..

A -
A +

Tabii "öncelikle" Göztepe'yi... Ve... "Bu gece" Türkiye Birinci Ligi'nde şampiyonluk kupasını alacak olan takımı!... Kim mi!.. "İmkânsıza yakın bir ihtimal olarak görülen çok büyük sürpriz gerçekleşmezse", elbette Fenerbahçe... Fenerbahçe "imkânsız gibi görünen" o kendi açısından sürprizi gerçekleştirirse Galatasaray!.. Koca bir yılı, acı - tatlı olaylarla geçirdiler... Yendiler, yenildiler. Sevindiler, ağladılar... Sonunda "mutlu sona" bileklerinin, ayaklarının, kafalarının, terlerinin hakkıyla ulaştılar! Kaybedenler, taraftarı, yöneticisi, futbolcusuyla elbette üzülecek! Ama neticede spor bu ve şampiyonluk kupası bir tane!. Biz "kazanmayı" herşey, kaybetmeyi Dünya'nın sonu olarak gördükçe, futbolumuzda, hatta sporumuzda "rekabetin kirlenmesi ve kirletilmesi" devam edecek! Bu arada, "şampiyon olamasa" da "Birinci Türkiye Ligi'ne yükselen" Diyarbakırspor'u da "kutlanması gereken takımlar" arasında saymamız gerek! Yıllardır çektikleri çileye bu defa son verdiler ve "bir daha düşmeyeceğiz" sözü vererek, yıllar sonra "yeni adıyla" Süper Lig'e hoş geldiler! Sefalar getirdiler!. Süper Lig gemisinin bir kamarası boş!. Bakalım "o kamaranın biletini" kim alacak? 8 yolcu adayı var, ama ne yazık ki kamara tek! Yooo... Türkiye Üçüncü Ligi'ni gruplarında şampiyon bitirenleri unutmadım! O gayya kuyusundan İkinci Lig'e çıkma başarısı gösteren takımlar, her türlü takdire lâyık!. Yokluklar, imkânsızlıklar içinde ulaşılan başarıya yapılacak tek şey "şapka çıkarıp" alkış tutmak!. Ve de "hepsine ikinci ligde başarılar" dilemek! Kambersiz düğün olmaz!. Evet, "Uluçmarket" olur da, "Galatasaray'sız Uluçmarket olur mu?" Ortaya garip bir durum çıktı! Divan Kurulu Başkanı Duygun Yarsuvat, koca Galatasaray'da bugüne kadar hiç rastlanmamış bir olaya imza attı! Tuttu; "Duygun Yarsuvat Kurulu'nu topladı!" Bu kurulda "komiteler kurdurdu!." Ve de "Faruk Süren'i kurtarma" mücadelesine bir başka koldan girişildi!. Herkes şaşkın, birbirine soruyor: "Yahu, sayın Duygun Yarsuvat Divan Kurulu Başkanı değil mi? Neden Divan Kurulu'nu toplamadı da komiteler kurulacaksa, Divan Kurulu'ndan kurdurmadı da, böyle bir usülü ve üslübü seçti?" Yönetim Kurulu... Genel Kurul... Divan Kurulu... Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de "Duygun Yarsuvat Kurulu..." Ve bu kurulun kurduğu altı komite!.. Hangi kanunda var? Galatasaray Tüzüğü'nde var mı? Galatasaray'ın geleneklerinde var mı? Galatasaray kaç başlı oldu? Bu komiteler hangi yetki ile çalışacak? Duygun Yarsuvat Kurulu'na davet edilenler için "hangi kriterler kullanıldı?" Divan Kurulu Başkanı'nın "böyle bir ayrım yapma yetkisi var mı?" İşte Galatasaray camiasında herkesin birbirine sorduğu sorulardan bir demet! Acaba bütün bu çabalar Faruk Süren'i kurtaracak mı? Süren'in ekibinin "en az üçe bölündeği" ve bu üç grubun arasındaki uçurumun her geçen gün büyüdüğü saklanamaz hale geldi! "Şampiyonluğun kaybedilmesi", beklenen sonu çabuklaştıracak! Büyük bir sürpriz olur, bu gece Galatasaray şampiyonluğu yakalarsa bile, beklenen son değişmez ama, zaman alır! Zira halledilmesi çok zor bir problem var!. Parasızlık!.. Bu yönetim "taze para bulamıyor!." Dünya Tarihi'nde belki de örneği olmayan bir erozyona meydana çalışıyor! İnanılmaz rekorları gerçekleştiren kadrodaki hemen hemen bütün futbolcular "canları kadar sevdikleri ve büyük hizmetler verdikleri" Galatasaray'dan kaçmak istiyor!. Gidenin yerini dolduracak futbolcuların alınması çok zor, zira taze para da yok, kredi de!. Giden futbolcular da, gelecek olanlar da "Süren'e ve Süren yönetime güven duymuyorlar, duymayacaklar!" Galatasaray'a futbolcu satmak isteyen her kulüp, "Senet - çek kabul etmem, peşin para" diye diretecek! Zira, Galatasaray ne futbolcu paralarını, ne de bonservis bedellerini doğru dürüst ödeyebiliyor! Medyadaki ve kulüpteki Sürenofiller ise, hâlâ böyle bir yönetimi savunma ve "ortadaki batak tabloya mazeret üretme" yarışı içindekiler! Tamam... Tamam... Süren'i koruyun, kollayın, savunun ve mazeret üretmeye de devam edin; bir yere kadar anlayışla karşılayabiliriz!. Amma... Söyler misiniz bana: Bu gemi, gelecek sezon engin denizlerdeki dalgalarla nasıl savaşacak? Daha doğrusu "karaya oturan Galatasaray gemisi" nasıl yüzdürülecek? Nerede para? Nerede kredi? Nerede güven? Nerede destek? Söyleyin bakalım; nerede? Ya averaj kalkmalı, ya sistem değişmeli!. Birinci Türkiye Ligi'nde Galatasaray - Adanaspor maçından önce "çirkin kafalılar" ne senaryolar üretmiş ve neler söyleyip yazmışlardı! Sonra, bir çok maçta benzer iddialar ortaya atıldı!. Birinci Türkiye Ligi'nde "böyle iddialarla haftalar doldurulabiliyorsa", siz varın gerisini hesap edin! İkinci... Üçüncü... Türkiye Ligleri'nde neler olmaz, neler söylenmez, neler yazılmaz? İşte önümde bir faks duruyor! Bartın'dan bir okuyucum çekmiş!. İnşaat Mühendisi Yusuf Taşkan!. Türkiye Üçüncü Ligi'nde bir "averaj oyununu" anlatıyor! "12-0 biten" bir maçın etrafında kümelenen senaryoları... Ben kulüp ve takım ismi yazmak istemiyorum!. Ama bilen biliyor, Futbol Federasyonu çok iyi biliyor!. 12-0'dan yararlanan var, zarar görer var, göz göre göre 12 gol yiyen var!. Var da... Var... Sayfalar dolmuş... Yazılar, kupürler, belgeler... "Spor adına yüz kızartıcı" iddialar!. Ortada bir gerçek var; Federasyon Türkiye Ligleri'nde averaj hesaplarına son verecek bir sistem getirmeli! Ya averajı kaldırmalı, puanları eşit olan takımları birbirleriyle oynatmalı ve "galibi, güçlüyü, hak edeni, şampiyon olacağı, düşmeyeceği böyle ayırmalı!." Ya da "averaj sistemini" yeniden düzenleyerek, UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nde uyguladığı statüye benzer bir statüyü yönetmeliklere koymalı!. Yani "eşit puanda", genel averaja değil, "birbirleriyle oynadıkları maçlardaki puana ve averaja bakmalı!." Sevgili okuyucum Taşkan'ın bu yöndeki önerisine yürekten katılıyorum! Neden medya ve mesela benim gazetem böyle bir kampanya başlatmaz? Neden Federasyon hiç olmazsa "gelecek sezondan itibaren, averaj şikelerinin önüne geçecek" böyle bir düzenlemeyi yapmaz? Teklif bizden, düşünmek ve gereğini yapmak onlardan!.. Tehditten yılmayız!.. Bugüne kadar çok denediler!. Bugünlerde de, "faks ve mektuplarına kendi imzalarını atamayacak kadar korkak" bazı kişiler, denemeye çalışıyorlar!. Yok, "bilmem nereli Beşiktaşlılarmış!." Yok, "bilmem nerenin Beşiktaş dernekleriymiş!." Belli ki "aynı kaynaktan" gönderiliyorlar!. Küfrün, tehdidin bini bir para!. Ne hakla Beşiktaş yazıyor muşum ve de ne hakla Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili'yi eleştiriyor muşum? Küfürler, tehditler bizi yıldırmaz, doğru bildiklerimizi yazmamızı önlemez! Biz, "inandıklarımızın altına imza atacak kadar medeni cesarete sahibiz" ve yazdıklarımızın arkasında duracak kadar da meslek ilkelerine bağlıyız! "İmzasız" mektuplar yazacak, fakslar gönderecek kadar da "korkak" değiliz! Madde bir: Serdar Bilgili ve yönetimi "büyük vaadlerle" Beşiktaş'ta işbaşına geldiğinde "Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı hakeden" bir takım devraldı! Şimdi durum nedir? Bıraktım Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı, UEFA Kupası'na katılmak hakkı bile hangi durumda? Madde iki: Serdar Bilgili'nin devraldığı takım ligde şampiyonluğu kıl payı kaçırmıştır; şimdi şampiyondan kaç puan geride? Madde üç: Serdar Bilgili kulübü devraldığında "borç var mı idi, varsa ne kadardı?" Ve... Şimdi kulübün borcu ne kadar? Madde dört: Serdar Bilgili "seçimi kazanmasını sağlayan" büyük Beşiktaşlıları, hangi sebeplerde küstürdü? Kimi neden kırgın devam ediyor, kim neden çekip gitti? Bu nasıl başkanlıktır? Diğer maddeler: Madde madde saymaya ve yazmaya devam etsem, bugün Uluçmarket'in tamamını bu konuya tahsis etmem gerek, buna hakkım yok! Ama "Kokainci bir teknik direktörün bulunmasından", ipli - idamlı büyük gaflara kadar, Beşiktaş gibi bir büyük kulübün başkanına yakışmayacak hataların baş aktörünü eleştirmiyecektik de ne yapacaktık? "Bu büyük hataları yapanı" eleştirmezsek, "başka hata yapanları" eleştirmeye hakkımız olur mu? Biz, "bir kulübe bağımlı vakanüvisliğini yapmayız!." Biz, gazeteyiciyiz ve spor yazarıyız! Kimse "bu iki grubu" birbirine karıştırmasın! Ve de "bizleri, onlardan sanmasın!." "Onlar, kendilerini bizden zannetmek için" ellerinden geleni artlarına koymuyorlar ama?.. Biz, onları hiç bir zaman "bizden kabul etmiyoruz ve de etmeyeceğiz!" Biz gazeteciyiz, onlar değil! Biz spor yazarıyız, onlar değil!. Biz, "biziz!." Onlar, "onlar!." Bu böyle biline ve ona göre hareket edile!. Yanıldım!.. Bitmek üzere olan sezon içinde, sezon başı tahminlerimde yanıldığım bir kaç konu oldu!. En büyük yanılgım, "Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe'de sezonu tamamlayamayacağı" yönündeki tahminimde oldu! Bence "sezonun en büyük sürprizi bu olaydı!." Fenerbahçe camiasını biliyorduk! Fenerbahçeli yorumcuları çok iyi tanıyorduk!. Mustafa Denizli'nin kişiliğiyle ilgili düşüncelerimiz de bunlara eklenince, diyorduk ki; "Uzun sürmez..." Koca bir sezon, üstelik Fenerbahçe camiasında hiç değişiklik olmadan, Fenerbahçeli yorumcular beklediklerimizi yaparken ve Denizli kişiliğinde değişime uğramadan, koca bir sezon geçti; hem de başarı için "en üst basamağa adım adım gelindi!" "İmkânsız gibi görünen" bir olay gerçekleşti! Önce, alkışlarım Mustafa Denizli'ye!. Sonra da, "imkânsızın gerçekleşmesinde" en büyük rolü "sessiz sedasız oynayan" Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a!. Temennim "bu birlikteliğin devam etmesidir!" Yıldırım iddialı bir kişidir! Denizli de öyle!.. "El ele", neden Şampiyonlar Ligi'nde de "büyük hedeflere yürümesinler?" Fenerbahçe camiası bunu sağlamalıdır; yoksa bunca emeğe yazık olur! Yürekler acısı!. Koca Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın basketbol takımlarının düştüğü hazin duruma bakın!. Yarı final hakkını bile alamadan, tribünlere çıktılar!. Yıllardan beri yazıp geliyoruz; "Ticari futbol, öteki spor branşlarını ezip geçiyor!. Tedbir alan yok... Herkes seyrediyor... İşte üç büyük kulüp bile yavaş yavaş birer futbol kulübü haline gelmeye başladı, kötü son yaklaşıyor!." Camialar seyrediyor, medya seyrediyor, spor teşkilatı seyrediyor! Çare için çaba yok!. Gitti gider!. Yarın "müessese kulüpleri" de, Tofaş gibi "pes ederse" asıl gümbürtüyü o zaman duyacağız!. Yazık!. Gözleri kulüpçülükten ve ticari futboldan başka birşeyi görmeyen "at gözlüğü takmış" yöneticilerin elinde kulüplerimiz ve sporumuz ne hale geldi? Ve de yarınlarda ne hale gelecek? El birliği ile iftihar edebiliriz!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.