Kızıyor, öfkeleniyor, tahammül edemiyor, "kendine yakışmayan" tavırlar alıyor, sözler söylüyor, mizansenler kuruyorsun; ama olmuyor da olmuyor!.. Türk Milli Takımı, "senin yönetiminde" yıllardır "kişiliğini, kimliğini, kadrosunu, futbolunu" aradı, aradı ve hâlâ bulamadı!.. Böyle giderse bulamayacak da!.. Zira, "bunca yılın Fatih Terim'i", hâlâ ve hâlâ "kendini ispata çalışıyor" ve bu yüzden "garip garip" kadrolarla, "garip garip" taktiklerle arıyor da arıyor!.. "Tutsa", Dünya âleme ve bu arada "kendisini gönderen" İtalyan'lara dönüp diyeceksin ki; "Gördünüz mü, Fatih Terim'i?.." Türk Milli Takımı "son defa göreve geldiğinden beri" elinde adeta oyuncak oldu; "torba" kadro, "çorba" oyun!.. Avrupa Şampiyonası Finalleri'nde, "rakiplerin en büyük kalecileri dahil yaptıkları hatalar" sonucunda "son dakikalarda kazanılan maçlar" ile yakalanan "yarı final" bile, Milli Takımımızın "ne olduğu belli olmayan" futbolunu, "vatan - millet Sakaryacılar - skorcu yazar - çizerler - saf romantikler hariç" kimsenin gözlerinden kaçıramamıştı. İşte "Fatih Terim'li sürecin bu 'olumsuz' genel manzarası" Dünya Kupası elemelerinde de devam ediyor; Ermenistan maçı; "kötü" futbol, Belçika maçı; "hiç" futbol!.. "Şapkadan tavşan çıkarmaya çalışmasan", tertipte de, taktikte de "normali yapsan", Türk Milli Takımı "bu futbolsuzluk girdabına kapılmayacak"; kuracağın "bir iskelet kadro ile" çok muhtemeldir ki; "tıkır tıkır futbol oynayacak" ama nerdeee; benim "sevgili" hocam "bununla tatmin olur" mu; herkese "vay beee" dedirtecek üst üste "düşeşler" arıyor; matematikteki "ihtimaller hesaplarını" alt üst etmek istiyor; olmuyor da olmuyor!.. Ben "kimi oynattın, kimi oynatmadın, neden öyle oynadın da, böyle oynamadın" ukalalıklarına girmem; onu "ûlemamıza bırakırım"; ama maç sonrası açıklaman üzerine, "çok basit" bir iki sorum olacak: "Ben korkak futbol oynatacağıma, bu işi yapmam" diyorsun, ama "90 dakika önündeki bomboş 50 - 60 metrelik kulvarda, ancak o da ite ite gidip gelen" Çağlar'ı oyunda tutup, "böyle bomboş bir kulvarda, üstelik rakip skoru koruma gayreti içinde kendi ceza alanına çekilmişken, Arda ile beraber rakibi perişan edecek" bir oyuncu olan Uğur Boral'ı yanında oturtuyorsun; neden?.. Yoksa "Uğur Boral geriye çabuk dönemiyor" diye mi, korktun?.. "Kurtarıcı" diye oyuna aldığın Mevlût, "bu kaçıncı denemen" bir türlü olmuyor, "maya tutmuyor"; Türkiye'de "bunca" hücumcu var; "Mevlût inadın ve ısrarın" neden?.. "Ben bilirim" histerisini herkese kabul ettirmek için mi?.. Hocam, bilesin ki, "futbol" inatlarla, şapkadan çıkarılan tavşanlarla, "Ben bilirim" gösterileriyle, "torba" kadrolarla "çorba" taktiklerle oynanmaz, oynansa bile "istikrarlı bir başarı çizgisine oturmaz"; Avrupa Şampiyonası bunun en iyi örneğidir!.. "Orada" yakalanan başarı "büyük şanstı!.." Çok iyi bilirsin ki; papaz her zaman pilâv yemez!.. Şimdi "o süreçteyiz" ve ne yazık ki; "İspanya'yı geçeriz" derken, şimdi "Acaba Belçika'yı, Bosna Hersek'i geçebilecek miyiz?" korkusu içindeyiz!.. Sayende!..