Bu genç çocuğu ne oldu? Dokununca düşen, kafa topu alamayan, çok sık sakatlanan biri var karşımızda… Fizik olarak zayıf görünse de asıl problem kafada bence...
Lafı uzatmadan, ukalalığa kaçmadan, "olanı anlatarak" Galatasaraylı Semih'in ve Semih gibi sporcuların "nasıl kurtarılacağına dair" bir önerim olacak!..
"Anlatmak için", herkesin anlayacağı ve de unutmayacağı bir örnekle yazıma başlayacak ve "Smyrnalı / İzmirli" hemşerimiz olan Milattan önce 8'inci asırda yaşamış "İlyada ve Odysseia" destanlarının derleyicisi ve yazarı İyonyalı ünlü şair Homeros'tan bir alıntı yapacağım. Elbette, konuya eğilmiş yazar-çizerler beni kandırmamışsa:
"İthaca Kralı Ulysses Truva savaşlarına katılmak için ülkesinden ayrılır. Giderken oğlu Telemakhos'u arkadaşı Mentor'a emanet eder; kendisi dönene kadar koruması ve yetiştirmesi için. İthaca'ya ancak 20 yıl sonra dönebildiğinde, 20 yaşındaki Telemakhos, Mentor tarafından 'kral olmaya hazır hâle gelecek şekilde' yetiştirilmiştir, her şeyi ile."
İşte size, "mentorluk" mesleğine adını veren insanlık tarihinin "bilinen" ilk mentoru; hem de Homaros'un anlatımıyla!..
"Mentor" nedir; girin Google'a "mentor kimdir ve mentorluk nedir" diye yazın ve tıklayın; "bilim kolu olarak" 1900 yılların ikinci yarısında kabul görmeye başlanan "bu meslek için" yüzlerce yazı, doküman ve tarif bulacaksınız; "koçlukla mentorluk farklarını" da anlatan yazılarla beraber!..
Ama "Homeros'un Mentor'u", bu mesleğin ne olduğunu "en ünlü örneği" ile en kısa ve en kestirme şekilde "hayattan" veriyor; Mentor "savaştıran" değil, zira o "koç", çok açık ki, "savaş için yetiştiren" kişidir!..
İşte sporda da, Teknik Direktör'ün, Koç'un görevi ile Mentor'un görevi bu kadar "keskin bir hat ile" ayrılmıştır; "yarışmacı" koç ya da teknik direktör, hele hele futboldaki gibi "en az 24 talebesi varsa", onları ancak "yarışmaya" hazırlamaya çalışır; "yetiştirmeye" değil!..
Örnek çok, ama ben "en çarpıcılarından birini" vereyim; işte Galatasaraylı Semih!..
"Ne oldu bu çocuğa" sorusunu herkes soruyor; sadece Türkiye'nin değil, hatta Avrupa'nın da "en gözde stoperlerinden biri haline gelme yolunda görünürken", iki-üç yıldır "düştüğü durum" içler acısı!..
Çok açık olarak görüldü ki, bu süreçte Galatasaray Takımı'nın başına gelen giden onca "ünlü" hoca, "bu sorunu çözemedi"; neden?..
Nedeni açık; "onca kulvarda yarışan onca iddialı bir yarışmacı kadronun, onca maçlık bir sezonunda", teknik direktör, "tek er eğitimi yapamaz"; dahası "sporcunun ancak tek er eğitimi ile giderilecek zihinsel, psikolojik, sosyolojik ve sportif eksikleri ve sporcuyu iddialı yarışmalara beyinsel olarak hazırlayacak altyapıyla da sürekli olarak uğraşamaz; vakti yoktur!.."
İşte "mentorun görevi budur"; ama ne yazık ki, "Ben odaklı" hocalarımız, "mentor" olayına "dudaklarını bükerek bakmışlardır" hep; "Benim beceremediğimi, onlar mı becerecek?.."
Evet, "onlar becerecek"; zira "bilim böyle diyor"; bilimi uygarlığa katan ülkelerde sadece "sporda değil", iş aleminden, eğitim ve öğretim dünyasına, hatta siyasetten, aile hayatına kadar her yerde "mentorlar" var. Araştırmalar, onların, elbette "gerçek ve bilimsel anlamda mentorlar iseler", gerek "kişisel", gerek "kurumsal" danışman olarak, "kişilere de, kurumlara da neler kazandırdıklarını ve de kazandırdıkları ile de nelerin kazanıldığı" ortaya koyuyor.
Ey Dursun Başkan, ey Mustafa Hocam, bakın açıkça yazayım; Semih'e "gerçek bir mentor bulun"; çok değil, haftada 3-4 gün sadece "2 saat" Semih o mentorla buluşsun; bakın "milyon avrolar ödeyerek alacağınız" bir stoperin yerine "gerçek Semih'in kısa süre sonra sahada olacağını" nasıl göreceksiniz!..
Dahası, o bitik, o dokununca yerlere düşen, hava topu alamayan, sık sık sakatlanan ve de "adeta futbolu unutmuş görünen" Semih, Avrupa Şampiyonası Finalleri'nde Fatih Terim Hoca'nın takımının en güvenilen stoperlerinden biri olacağını" da gösterecektir!..
Ne dersin, Mustafa Hocam; deneyebilir misin?..