Ekranın karşısında, gözlerim nemlendi… 2024 Paris Paralimpik Olimpiyat Oyunları’nda “50 metre erkekler yüzme yarışını” seyrediyordum… Polonyalı ve Alman rakiplerini son atağı ile geçerek altın madalya kazanan Umut Ünlü “yumruğunu kaldırarak” zafer işaretleri yapıyor, sesinin bütün gücüyle haykırıyordu. Bu ikinci altın madalyasıydı…
Türkiye, paralimpikte, “olimpiyat madalya rekorumuzu’ kırarak, 6’sı altın, 10’u gümüş, 12’si bronz toplam 28 madalya” kazanmıştı…
Daha önce tamamlanan 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’ndan, “altınsız” olarak “3 gümüş, 5 bronz madalya” ile dönmüştük…
Evet, gözlerim nemlenirken, 2022’de kaybettiğimiz Yavuz Kocaömer’i hatırlıyordum, “ülkemizde “engelli sporun babası” ünvanlı Kocaömer’i…
Olimpiyatlar öncesi “kurulan komisyonların masalarında ‘engellilere bir sandalye bile’ verilmediği” o acı günlerde… “Yaptığı mücadeleyi ‘onunla beraber yaşayan ve yazan’ bir spor yazarı” olarak” verilen bu ünvanın “ne kadar haklı olduğunu” ve O’nu unutmam mümkün değil.
Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği, Federal Alman Spor Teşkilatı Başkan Danışmanlığı da yapan Kocaömer, hayatını “engellilere ve engelli sporuna” vakfetmişti.
Bir yazısında kendisini şöyle anlatmıştı: “Ben aslında Frankfurt ile İstanbul arasında yaşayan bir iş adamıyım. 22 sene bedensel engelli abimle yaşadım. 1996 senesinde Perihan Savaş Hanımefendi kimse talip olmadığı için Türkiye Engelliler Spor Federasyonu Başkanlığı’na getirildi. Rahmetli kocası Yılmaz Zafer son 18 ay yatalaktı, onu çok sevdiğim için aradım, ‘Bana bir görev verir misin Perihan?’ dedim. Eksik olmasın beni asbaşkan yaptı. Sonra başkan oldum. Sonra baktım devletle çok yavaş yürüyor işler, ayrılıp Türkiye Engelliler Spor Yardım Eğitim Vakfı’nı kurdum. 2002’de 35-40 arkadaşımla birlikte Türkiye Millî Paralimpik Komitesi’ni kurduk. Böyle de devam ediyorum, bu benim yaşam biçimim.”
Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi (TMOK) Fair Play Komisyonu’nun amatör spor branşlarını bünyesinde barındıran, olimpiyatlara en çok sporcu gönderen ve fair play değerlerini benimsemiş spor kulüplerini ödüllendirmek amacıyla başlattığı “Şeref Bayrağı” organizasyonunda birinci Fenerbahçe Kulübü oldu.
TMOK, “Şeref Bayrağı”na Los Angeles 2028 Olimpiyat Oyunları’na kadar sahip olacak kulüpleri duyurdu. Yurt çapındaki 1364 spor kulübünün 2021-2024 yılları arasında değerlendirilerek, Türkiye çapındaki 54 kulüp, yarışmaya aday olarak seçildi. Fair Play Komisyonu’nun bu adayların faaliyetlerini değerlendirerek verdiği karar sonucunda 16 kulüp finallere kaldı. Fenerbahçe Kulübü, birinci olarak altın yıldızlı bayrağın sahibi oldu. Ayrıca sarı lacivertli kulüp, önceki “Şeref Bayrağı”nı da aldığı için bayrağında iki yıldız taşımaya hak kazandı. İkinci olan İBB Spor Kulübü gümüş yıldızlı bayrağı, ENKA Spor Kulübü de bronz yıldızlı bayrağı aldı.
Utanmalılar GS yöneticileri… Gönderdikleri “işe yaramayan” yabancı futbolculara ödedikleri “milyonlarca ve milyonlarca avroluk tazminatları” basketbollar, voleybollar, atletizmler, yüzmeler başta, “ülkemize ilk getiren kulüp olarak ‘futbolun ötesinde’ bu branşlara harcasalardı, “Şeref Bayrağı alan” üç kulübe rakip olamazlar mıydı?..
Transfer ayına, “Bir bek, Torreira’nın yanına bir orta direk lazım” hedefiyle başlanıldı. Sonra Zaha’lar, Tete’ler, Keremler gönderilince” bir de “kanat” gerekti. Transferin biteceği gün geldi; “bir bek” alınabildi. Roma’daki Zalewski perişanlığı da gösterdi ki, “Dursun Özbek ve ‘anlı şanlı’ üç transfercisi” bir Erden Timur etmedi.
Yüzünüz kızarmalı… “Galatasaray gibi bir kulüp” bu duruma düşürülür mü; “büyük rakiplerinizin taraftarları” alay ediyor; haksızlar mı?
Mourinho kafayı “hakemlere taktı”, galiba “hakemlere takışı” başkan Ali Koç, bu sezonluk Mourinho’ya devretti.
Ünlü hocamız “sahalarda Galatasaray’ı geçmek zor, masalarda hakemleri yenmek daha kolay, önce onları yenelim” diye düşünmeye başladı ki, üst üste “bu yönde açıklamalar” yapıyor. Bakalım hedefine ulaşabilecek mi?..