Fatih Terim'i kapının önüne koyabilmek için elinden geleni ardına koymayan bir Başkan ve ona ses çıkaramayan bir yönetimle Galatasaray'ın geldiği yer, işte budur!"
Ünal Aysal'ın elemanı" Prandelli'nin, "Ünal Aysal'ın personeli" Mancini'nin yolunda yürüyerek, Galatasaray Futbol Takımını getirdikleri noktanın sorumlusu da, suçlusu da bellidir!..
"TV ekranlarında ve gazete sayfalarında Hoca'nın arkasında kaldığını görünce", Fatih Terim'i "kapısının önüne koyabilmek için elinden geleni ardına koymayan" bir Başkan ve "ona ses çıkaramayan" bir yönetim ile Galatasaray'ın geldiği yer, işte, "takımın iskeletinin yarısı sakat" Arsenal önünde "maçın ilk yarısında göz göre göre yaşanan" rezalettir!..
"Olanlara", hiç kimse şaşırmasın; "her şeyi para ile halledeceğini zanneden" bir Başkan'ın, getirdiği İtalyan Hocalar için, "mani-cini ve de "para-delli" esprilerinde "gerçek payı olduğu", Galatasaray Kulübü'nün Scouting ve Performans Analizi Genel Sorumlusu Emre Utkucan'ın hem de GSTV'de yaptığı "dehşet verici" açıklamalarla ortaya çıkmamış mıdır?.. Nedir, geçen ocak ayındaki transferlerin, nedir Pandev'lerin, Dzemaili'lerin transferlerinin içyüzü; bu transferler kimlerin, hangi menajerlerin yüzünü güldürmüştür?..
Hâlâ, "Ünal Aysal da, Ünal Aysal" diye çırpınanlara, ekranlardaki, gazetelerdeki, kulislerdeki Aysal bülbüllerine, "Kapısına gider yalvarırım" diyenlere, Suada (Yani kendisine adeta peşkeş çekilen Galatasaray Adası) İşletmecisine hayran olanlara soruyorum; "üst üste gelen şampiyonlukların, alınan kupaların, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamanın; Real Madrid'i bile yenmenin, İngiltere'de Arsenal'i de yenerek Emirates Kupası'nı getirmenin altında imzası olanları", yöneticileriyle, teknik adamlarıyla kapının önüne koyup, şimdi "AysalTV hâline getirilmiş" ekranlarda "bu şampiyonluklar, bu başarılar, bu kupalar ile övünmek" ne anlama geliyor?..
Şaşıyorum, çok Galatasaraylının "Başkan olsun" dediği Ali Dürüst'ün hâline; sanki, "Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarına, kulübün ikinci başkanı ve futbol yöneticisi olarak katılmasını bile çok görüp", kendisine ve "çok başarılı" arkadaşlarına "Hadi güle güle, işiniz bitti" emrivakisini yapan Aysal değil; Onun peşinden koşturup duruyor!..
Ya Abdürrahim Albayrak; daha 15 gün önce "kendisini herkesin alındığı Galatasaray uçağına almayan, aldırmayan" kimler?..
Onlaradır şu sözlerim; bir bakınız, Ünal Aysal'ın "Galatasaray Başkanlığı'na gelişindeki" tanınırlığına ve de "şimdiki" tanınırlığına!..
Bir bakınız, "Ünal Aysal'ın tanınırlığını zirveye vurduran", futbol takımını başarıdan başarıya koşturan o "sizlerin de başında geldiğiniz ilk yönetici ve teknik adam kadrosuna" ve de "sizlerden sonra getirdiği yönetici ve teknik adam kadrosuna" ve de "o kadronun Galatasaray'ı futbolda getirdiği noktaya!.."
Kim kazandı; Avrupa'da da, Türkiye'de de adına ün üstüne ün katarak "Aysal", şimdi "birdenbire (???)" gidiyor, kim kaybetti; "Galatasaray", sorunlar ve "onca gelire rağmen" borçlar "dağ"; kasa "boş", bitmedi; "onca transfere rağmen" takım "boş!.."
Tribünler bile "bomboş"; yooo "Passolig" diye bahane göstermeyin, Galatasaray'da "Passolig kartı alanların sayısı" 80-90 bin, nerede o "kartlı" seyirci; neden tribünlerde yok; hani, "taraftar, Başkan'ını çok seviyor ve gitmesini istemiyordu?.."
Ey, "Çoğu çoluk çocuk 100-150 kişinin görüntülerini yayınlayarak" günlerdir "Galatasaray taraftarı Başkan'ın kalmasını istiyor" diye kampanya yapan GSTV'ciler, "bu tablo" hiç mi yüzünüzü kızartmıyor?
Tekrar soruyorum; "yeni Başkan ve yeni yönetim seçilince", onların yüzüne nasıl bakacaksınız; yoksa sizler de "Galatasaray'ın değil de, Ünal Aysal'ın personeli olduğunuzu göstere göstere" Galatasaray'a veda edip, onun holdingine mi taşınacaksınız?..
Son sözüm, "bütün" Galatasaraylılara, ünlü bir "Latince" söz; "Qui tacet, consentire videtur / Sessiz kalan onaylıyor demektir!.."