Beşiktaş'ın beyefendi kaptanı öyle bir Aziz Yıldırım portresi koymuş ki ortaya, alkışlamamak mümkün değil…
Çok geriye gitmeye gerek yok, "sadece" şu bir yıl içinde "kendiminkiler dahil" yüzlerce "Aziz Yıldırım eleştirisi okudum", spor basınımızda. Ama "samimi olarak söylemeliyim" ki, "beni en çok etkileyenini" futbol tarihimizin "en beyefendi" ve de "en beğendiğim" sporcularından biri olan "Beşiktaş'ın efsane kaptanlarından" Sabri Sarıalioğlu dün yazdı!..
Evet, o kadar "etkilendim" ki, bugün Aziz Başkan'ın "Türkiye Kupası" için de, "Fenerbahçe Stadı'nda amigo Sefa'nın ölümü dolayısıyla gereğini yapmayan taraftar gruplarına tepki gösteren" Fenerbahçeli taraftar grubu için de söylediği "Asarım, keserim" açıklamaları ile ilgili görüşlerimi yazacaktım, sevgili Sanlı'nın "Aziz Yıldırım parmak sallıyor, kulak çekiyor" başlıklı yazısını okuyunca vazgeçtim!..
İzin verse de, vermese de "onun 5 paragraflık yazısını" sütunuma alıyor ve altına imzamı da atıyorum:
"Aziz Yıldırım hep parmak sallıyor, kulak çekiyor, suçluyor, tehdit ediyor. Lig havuzundan çıkıyordu, çıkamadı. Türkiye Kupası'ndan ayrılıyordu, ayrılamadı. Amatör şubeleri kapatıyordu, kapatamadı.
'Küfür eden taraftarı tribüne almayacağım' dedi, zayıf kaldı. Kulüpler Birliğine bağırdı, çağırdı sesini kimseye duyuramadı.
Menajerlerden şikâyet etti, daha düne kadar menajerlere çuvalla para ödedi. Benzer pek çok konuda bol keseden attı, ne yazık ki tutturamadı. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır.
Aziz Başkan kendi çalıyor, kendi oynuyor. Aslında kendisi de inanmıyor söylediklerine. Haydi, çekil bakalım ligden, kupadan. Milyonda bir de olsa var mı böyle bir olasılık? Koskoca Fenerbahçe camiası buna izin verir mi? Başkan yağmasa da gürlüyor. Peki, çevresindekiler kendisini hiç mi uyarmıyor? Dinler mi onları?
Bu arada Başkan'ın bir konuda hakkını teslim edelim. Ağzını açtığı, gözlerini kıstığı anda hakemlerimiz 'Yıldırım' çarpmışa dönüyor. Ya gelirse hakem koridoruna. Ya kendilerini şikâyet ederse Merkez Hakem Komitesi'ne. Ya Yıldırım yüzünden uzun süre maç alamazlarsa. Ya Pereira pasta kesemezse. Evet, evet Başkan'ın hakemler üzerinde muhteşem(!) bir etkisi var. Bravo!"
Şimdi sazı ben elime alayım ve diyeyim ki; bu kadar sakin, bu kadar doğal, bu kadar net ve bu kadar "kolay anlaşılır" bir Aziz Yıldırım anlatımı ile Kaptan, doğrusu ya "bana göre", onu sevenlere de, sevmeyenlere de, korkanlara da, korkmayanlara da, ama özellikle de Fenerbahçe'nin büyük bir bölümü ile hakemlere "yakın bir geleceğe dönük" etkili bir mesaj veriyor, sanki:
"Gücü biten ve elinde sadece 'Fenerbahçe Başkanı kalkanı kalan' bir Aziz Yıldırım, sarı-lacivertli kulübün başında çok fazla kalamaz, hele bunca para döktükten sonra şampiyonluğu Beşiktaş'a kaptırırsa ve hele hele hakemlerimiz onun hâlâ 'üzerlerinde süren' büyüsünden kurtulabilirlerse!.."
Asıl soru şu; "Azizsilin etkisinin tümüyle yok oluşu", sporumuza "Kulüpler Yasası çıkmasa bile" bir ferahlık ve rahatlama getirmez mi?..
Büyük Ali!
Hey gidi hey, "1956'larda dünya futbolunun en güçlü iki takımından biri olarak gösterilen Puşkas'lı Macaristan'ı İstanbul'da 3-1 yendiğimiz maçta sağ bek oynayan" ama rahmetli Gündüz Kılıç'ın "sağ bekten gol kralı santrfor yaptığı" bir futbolcuydu Galatasaraylı "Büyük" Ali!..
Biz yaştakiler çok seyretti, alkışladı ve yazdı; "Galatasaray'ın üç şampiyonluğunda imzası olan" B. Ali'yi!..
Futbolumuzda ve Galatasaray'da "iz bırakanlardandı"; örnek bir sporcu, sessiz, sakin bir spor adamı idi; aramızdan da neredeyse "sessiz sedasız" ayrıldı. Nur içinde yatsın!..