Neymiş, "Anadolu İhtilâli" imiş; hadi canım siz de!.. İhtilâl'in "askeri-siyasi-ekonomik-sosyal-kültürel" yanlarını ve "getireceği köklü değişimi" göz önüne almadan Türk Futbolu'nda "Anadolu İhtilâli'nden söz etmek", bir fanteziden öteye geçmez ve zaten geçmiyor, geçemiyor!.. Efendim "sporda, futbolda ihtilâlden söz ederken, hiç 'askeri ve siyasi taraf" düşünülebilir mi" diye sormayın; sporun da, futbolunda hem siyasi, hem askeri tarafları vardır; "siyaseti yönetimler ve yöneticiler, askeriyeyi sporcular başka olmak üzere teknik adamlar, hakemler vs. temsil ederler!.." Bakınız, "böyle bir analizi ön plâna çıkararak", futbolumuzda, "ekonomisiyle, sosyolojisiyle, kültürüyle, siyasi ve askeri gücüyle Anadolu İhtilâli'nin gerçekleşmesinin çok zor olduğunu" anlatmak için sayfalar dolusu yazı yazmak mümkün de, ben daha "pratik" ve "kolay anlaşılır" iki örnek vereyim, yeter: Eğer hakemlerimiz, "istikrarlı bir şekilde", yani "bir-iki maçta istisnai olarak değil" de, "her zaman", mesela "Volkan Şen'i oyundan ihraç ettikleri şekilde" ve de "benzer vücut dilleri" ile dahası, "adil ve eşitlikçi kartlar göstererek", Alex'leri, Baros'ları, Quaresma'ları, Emre'leri, Ayhan'ları, İbrahim Toraman'ları oyundan ihraç ettikleri gün, "futbolumuzda Anadolu İhtilâli gerçekleşmiş" demektir; şimdi söyleyin bana, "öyle günlerin gelmesi", bu siyasetçilerle (yöneticilerle), böyle askerlerle (hakemlerle) mümkün müdür?.. İşte bir "taze" örnek daha; şimdi göreceğiz bakalım; Beşiktaş İnönü Stadı'nın etrafını savaş alanına döndüren ve de kan dökülen olaylar ortada iken, "yönetim (siyaset), mazeret ve bahane üretmekten öteye ("Kanun çıkmadı" diyerek başladılar bile) ne yapacak?.." Aslında ülkede "Şiddet Kanunu" da, "istenirse" yeterli olabilecek hukuki alt ve üst yapı da, spor disiplini ile ilgili talimatlar da var ama, "bunları cesaretle uygulayacak" yönetimler, yöneticiler nerede?.. Şimdi, geçen yıl "Diyarbakırspor'a verdiğiniz" cezanın yarısını verebiliyor musunuz, Beşiktaş'a; hayır; öyleyse nerede Anadolu İhtilâli?.. "Efendim, Diyarbakır'da olaylar saha içinde olmuştu, maçı hakem tatil etmişti"; yıllardır, "aynı mazeret" ile, stat dışında "onca vahim olayı yapanları" federasyonlar, disiplin kurulları "af gibi" cezalarla geçiştiriyor; ama disiplin talimatlarına "stat dışı olayları caydıracak" üç satırlık bir "ceza maddesi" ilâve etmiyor; sonra da şikâyet ediyorlar; "Ne yapalım, Şiddet Kanunu çıkmadı!.." "Koro hâlinde küfürlü tezahüratlar, Üç Büyükler'i incitmeye başlayınca", yönetmelikleri değiştirip, "caydırıcı cezaları Kaf Dağı'nın arkasına gönderenler" acaba kimlerdi?.. "Mevcut" Şiddet Kanunu'ndaki "yetkilerini kullanmayan" ve kanunu adeta "süs" hâline getirenler kimler; nerede valiler, savcılar, hakimler, nerede "onları göreve davet etmesi gerekirken susup oturan" federasyonlar, kulüpler ve birlikleri?.. Sanıyor musunuz ki, "kanun yenilense", bir işe yarayacak; "Trafik Kanunumuz" yok mu; kim sallıyor kanunu ve kim "Hoh de" den öteye uyguluyor?.. Pazar günkü İnönü Meydan Muharebesi'nin "asıl" sorumluları bellidir; İstanbul'un Üç Büyüğü'nün taraftarlarının, "bitmeyen polisiye dizi hâline gelmiş" stat içi ve stat dışı olaylarına "hak ettikleri cezayı vermemek için" her türlü mazeretin ve bahanenin arkasına saklananlar!.. Neymiş; "Anadolu ihtilâli imiş", güldürmeyin beni, olsa olsa, o da "puan cetvelinde sezonluk darbe", işte o kadar!..