Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin Antalya'daki Eğitim Semineri'nde konuşmacı olacaktım, tam "yola çıkacakken" geçirdiğim bir kaza sonunda" Seminer yerine Acil Servis'e gittim. Yara bere, çatlak, kan vesaire, "ilaç ve istirahat" ama, hele de öksürür, tıksırırken bolca kaburga sancısı; ne var ki gene de Allah'a şükür, çok daha beteri olabilirdi, ucuz atlattım!..
Seminerde konuşma konum, "şiddet" idi, "orada söyleyemediklerimi" bugün okuyucularımla ve spor kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
"Şiddet", elbette "bilimsel olarak" söylüyorum; "Big Bang / Büyük Patlama" ile "bir-iki saniye içinde "kainatı oluşturan" bir olgudur; hâlâ da, yüzlerce milyar yıldızları ve onların gezegenleriyle birbirlerine çarpan ve onca yıldıza ve gezegenlerine "kıyameti yaşatan" galaksilerin "değişmeyen olgusudur!.."
Güneşimizin bin misli yıldızları gezegenleriyle beraber yutan karadeliklerin dehşeti ve şiddeti de kainatın karanlık dehlizlerinde sürüp gitmektedir, neredeyse 14 milyar yıldır!..
"Şiddet / Dünya ilişkisi" de, "Şiddet / Kainat" ilişkisinden farklı değildir; Dünya'nın Güneş'ten kopuşundan beri geçen 4.5 milyar yıl, ""şiddetin dünyamıza nasıl egemen olduğunun" sayısız örnekleriyle doludur!..
Kainattaki her atomda, Dünya'daki her canlının DNA'sında "şiddet vardır" ve olacaktır!..
Şiddete, "inanç penceresinden baktığımızda" da, "farklı bir görüntü" yoktur, ne yazık ki insanlık tarihi "din adına yapılan katliamların acı örnekleriyle doludur" ve hâlâ da "bu dindirilemez olgu" , Mahşer'in 4 Atlısı'ndan hem de "açık ara" birincisi olarak, hükmünü icra etmektedir, hem de Dünya'nın dört bir yanında!..
İşte "böyle bir olguyla mücadele etmek" durumundadır, Dünya ve "konumuz olan sporda şiddete gelirsek" bizler; bütün spor severler, gerek ilgili ve yetkili, gerek seyirci ve taraftar olarak hepimiz!..
Ciddi ve topyekun bir mücadele olmaz, "hâl hatır, iltimas, kulüpçülük" mücadele zeminini kayganlaştırırsa ve bizler buna müsaade edersek, bugüne kadar yapılan binlerce toplantı, yüzbinlerce konuşma ve yazı nasıl boşa gittiyse, gene "aynı şey olacak" ve bir arpa boyu ileriye gidilemeyecektir!..
"Doğa'nın Frankenstein'dir" şiddet ve onu yok edemesek de "geriletecek" tek "güçlü" silâhımız vardır; "Adalet!.."
Eğer, spor teşkilatımız, federasyonlarımız, sporcular, yöneticiler, teknik adamlar ve kulüpler ile ilgili kararlarında "adaleti sağlayamamışlarsa", ki sağlayamamışlardır!..
Eğer hakemler, saha içi kararlarında adalet terazisini "çifte standarda ayarlamışlarsa" ki, ayarımız ne yazık ki, budur!..
Eğer şiddet başta spor suçlarıyla ilgili idari ve cezai kararlara "çifte standart hakim olabiliyorsa" ki, bugüne kadar gördüğümüz tablo, tam da bu şekildedir!..
Durum çok açık; "Adalet yoksa", elbet de "güven de yok olacaktır; sonuç belli; "kontrol edilemeyen" güç, "adaleti kendi sağlamaya kalkar" ve şiddet sahaya, sokağa iner; ilkel "ihkak-ı hak" uygulamaları gündeme oturur!..
Bakınız, ülke çok kritik bir süreçten geçerken bile, vatandaşın her gün izlediği tabloya; siyasetçilerimiz birbirlerine "hangi sözleri" reva görüyor; ortada!..
Gün geçmiyor ki, Meclis'te, komisyonlarda sille, tokat, tekme milletvekillerimiz birbirine girmesin!..
Her gece hemen hemen her TV ekranında saatlerce süren sözüm ona tartışma programlarında ünlüsü ünsüzü gazeteciler, yorumcular birbirine hem de neredeyse bazıları "köprü altı üslubu ile" söylemediklerini bırakmıyor!..
Kulüp başkan ve yöneticileri "taraftarı ve kulüp üyelerini kendi cephelerinde tutabilmek için", yerli-yersiz "en çirkin ima ve nitelemeler" ile "düşman oluşturup", şiddeti tahrik ve teşvik ediyor!..
Spor basınımız reyting ve tiraj uğruna "buna çanak tutuyor!.."
Biz dönüp, "bu zincirin sadece son halkasını yargılıyoruz"; üstelik "kulüplere bir şey olmasın" telaşı içinde "birkaç kendini bilmez" diyerek!..
Çıkardığımız özel kanuna rağmen, sahaya inip futbolcu tekmeleyeni de, "3 gün sonra bir basket maçında kahraman edası ile resim çektirerek" cümle aleme tivit etmesine "yeşil ışık yakan" bir uygulama ile de, kanunla alay ediyoruz!..
"Adalet buysa", şiddete devam!..