Yoo!.. Yazımın başlığına koyduğum "Sindirildik" sözü, bazı kişileri ya da bazı köşeleri, hatta çok az olmakla beraber bazı sayfa ve ekranları nitelendirmiyor! "Sindirildik" sözünün nitelendirdiği, işaret ettiği ve daha açıkça söyleyelim" itham ettiği" kesim açık: "İstisnaları bir yana koyarsak" spor medyası!.. Dün, çok zaman olduğu gibi "yürekli" bir kalemin "yürekliler sayfalarında" yazdığı gerçekler tüyler ürpertici idi! Sevgili Ali Sami Alkış, belgeleri ve bilgileri konuşturduğu yazısında, "spor medyamızın ne hale getirildiğini" ortaya koyan "önemli" bir örnekleme yapmıştı!.. Bir büyük kulüp başkanı, 2001 yılının Mart ayı sonları ile Nisan ayı başlarında, "bugünler için kurduğu gizli planı" örnek bir gazetecilik çalışması yaparak öğrenen iki genç spor yazarının, gazetelerinde manşet olan haberlerini "dehşetengiz bir kulüp bildirisi" ile yalanlamış, Türkiye'den Şekip Hazar ve Milliyet'ten Yusuf Kobal kardeşlerimi, tıpkı Samsun'da sevgili Gürcan Bilgiç'imize yaptığı gibi nerede ise "vatan haini" ilân etmişti! Hazar'ın da, Kobal'ın da ne "art niyetliliği" kalmıştı, ne de "Fenerbahçe düşmanlığı!.." Ama "geçen günler", Hazar'ın ve Kobal'ın "doğruları, sadece doğruları yazdığını" ortaya çıkarmış, camiasına, spor yazarlarına, kamuoyuna "gerçeklerin tam tersini yaymak isteyenlerin ise", Aziz Yıldırım ile "onun yönetimindeki arkadaşları olduğu" anlaşılmıştı!.. Aslında "bu durum", sadece Aziz Yıldırım'a ve Fenerbahçe'ye mahsus bir durum değildi! Galatasaray'da da, Beşiktaş'ta da, hatta mesela Mehmet Ali Yılmaz devrinde Trabzonspor'da da "durum buydu!.." "Doğruları, yazılması istenmeyen doğruları, zülfiyare dokunan doğruları yazan" spor yazarları, yalanlanıyor, devam ederlerse "önce müdürlerine", sonra "daha üst düzey yöneticilerine, mesela genel yayın müdürlerine", ondan da sonuç çıkmazsa "patronlarına" şikayet ediliyor, gene sonuç alınamazsa "bu defa çalışma ve haber alma hürriyetlerine engeller konuyor", antrenmanlara, kulüp tesislerine "alınmama cezası" uygulanıyordu! Sevgili Şekip Hazar'ın başına, sevgili Engin Atay'ın başına "bu tip cezalar", başka gazetelerde çalışan arkadaşlarıyla beraber sık sık geliyordu! Hatta zaman zaman "tesislerden topyekûn kovulma olayı", geçen hafta içinde olduğu gibi, spor yazarlarına reva görülebiliyordu!.. Şimdi, "Fenerbahçe Kulübü yönetiminin içinde, yöneticilikle fanatikliği ve amigoluğu ayıramayanları bir yana bırakarak", mesela Atilla Kıyat Paşa'ya ve daha da önemlisi "gazeteci" Uğur Dündar'a soruyorum: "1 Nisan'da kulüp bildirisi ile kınadığınız, ağır şekilde suçladığınız, yalancı dediğiniz, art niyetli ve yıkıcı dediğiniz" Şekip Hazar'dan ve Yusuf Kobal'dan "özür dilemeniz" gerekmiyor mu? Yoksa, spor medyamızın "büyük çoğunluğunun uğradığı" bulaşıcı bir hastalık olan "hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür" virüsünün "spor medyamızdaki bazı kişilere tesir etmediğini hâlâ anlamadınız mı? "Sindirildiği açıkça belli olan", bu olayla da bir defa daha ortaya çıkan her gün "yeni yeni olaylarla da pekişen" spor medyamızdaki bu "açık sansüre karşı" sesi soluğu çıkmayan "Gazeteciler Cemiyetleri'ne, Basın Konseyleri'ne" ve onların "anlı - şanlı yöneticilerine" bilmem ki ne demeli? Üç büyük kulüp, onların başkanları, yöneticileri, teknik adamları, "gazetecilere adeta 'uşak muamelesi' yapar hale geldi", görmeniz, tepki göstermeniz için, bilmem ki daha ne yapılmalı? Yazıklar olsun!..