Sinek vızıltısı!..

A -
A +

Eskiden "böyle" değildi; "çirkin olayların kahramanları", basında yerden yere vurulur, tepkiler Fizan'dan duyulur, "benzerini başkalarının yapmamaları için" tam bir "caydırıcılık" cephesi kurulurdu; yazar-çizerleriyle, yetkilileriyle, kamuoyuyla!.. Nereden nereye geldik; şimdi "sanki şerbetli gibiyiz", her şeyi ama her şeyi "sinek ısırması kabul edip", birkaç yazı, birkaç sözle "sinek vızıltısı" tepkisi gösteriyoruz!.. Bakınız, Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, "görevini yapan" spor muhabiri Erhan Telli kardeşimize "kendisi yetmezmiş gibi", korumalarını da öne çıkararak adeta "meydan dayağı atmaya" kalkışıyor, arkadaşımız tokatlanıyor, tartaklanıyor; "kendi gazetesi hariç", hemen hemen hepimiz koro halinde; "Tısss!.." Bu ne demektir, yarın "bu saygın vatandaşın ya da benzeri başka saygın vatandaşların başka arkadaşlarımızı, bu defa tekme yumruk dövmelerine yeşil ışık yakmaktır"; yazıklar olsun!.. Bitmedi, ya "benim" anlı ve de şanlı Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Merkezim ne yapıyor; hımmm, "bu defa" beklenmeyen bir şey yapıyor ve "alkışlanacak" bir tepki ortaya koyuyor; peki ama "aynı" Genel Merkez, daha 10 gün önce İzmir'de bir maç sırasında iki futbolcunun "görev yapan" hem de "bayan" bir "kameraman" meslektaşımıza "kendilerine yasaklanmış, gazetecilerin görev yerinde" çekirdek yiyerek "onca hakareti yaptıkları zaman" neredeydi ve ne yaptı?.. Efendim diyecekler ki; "TSYD İzmir Şubesi bildiri yayınladı"; evet ama, "kınama" sözünün bile bulunmadığı bu "suyuna tirit" bildiriyi Genel Merkez "kendi sitesine bile koymadı!.." Dahası var; İstanbul'daki olaya tepki "İstanbul Şubesi'nden değil, Genel Merkezden gelirken" neden İzmir'deki olay "sadece" Şubeye bırakıldı?.. Bu belki de bininci defadır ki, "İstanbullulara sahip çıkan" Genel Merkez, Anadolu'ya gelince neden "üvey evlât ve taşralı" muamelesi yapar?.. Basımızın "gereken tepkiyi ortaya koymadığı ikinci olay" da "bunca yılın başkanı" Ali İpek'in, Bursaspor mağlûbiyetinden hemen sonra soyunma odasında ortaya koyduğu "bin defa, milyon defa kınanacak, manşetlere taşınacak" çirkin tavrıdır!.. Zaten "kıl payı ve son saniyede kaybedilmiş" bir maçın bütün üzüntüsünü yaşayan teknik heyete ve futbolculara söylenen ve "bir bölümünü sütunuma almak istemediğim" o sözler, değil böyle bir zamanda "hiçbir zaman" bir spor adamının söylememesi gereken sözlerdir!.. Sözlerinin sütunuma alabileceğim bölümü şöyle; "Hepiniz artistsiniz, Hocanız dahil!.." Bir meslektaşım, Ali İpek döneminde "Denizlispor'a geldiklerinde artist (!) olan" hocaların adlarını sıralamış (kendisine teşekkür ederim); Giray Bulak (2 kez), Kenan Atay, Nurullah Sağlam (2 kez), Faruk Hacıbegiç, Güvenç Kurtar (2 kez), Mehmet Kulaksızoğlu, Tuncay Özbek, Ali Yalçın, Mesut Bakkal, Özhan Çetin, Erhan Altın ve de Ümit Kayıhan!.. Doğrusu ya bu kadar artiste, bir de "ünlü" rejisör gerekmez mi?.. Elbette gerekir; acaba "o rejisör" kim ola ki?.. Siz hiç aynaya bakmaz mısınız, Ali İpek Başkan?.. Yazıklar olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.