Sistemin helikleri!..

A -
A +

Neden "göremiyorlar?.." Daha doğrusu, "gördükleri hâlde çalamıyorlar?.." Daha da doğrusu, "gördükleri ve çalamadıkları hâlde, nasıl Türkiye'nin en iyi hakemleri olmaya devam ediyorlar?.." Dahasının da daha doğrusu; "gördüklerini çalamadıkları hâlde, nasıl gözlemciler tarafından da, futbol medyası tarafından da maçları sızıltısız yönetmiş başarılı hakemler olarak ilân ediliyorlar?.." Evet, Fırat Aydınus'tan ve Bülent Yıldırım'dan söz ediyorum!.. 24 saat ara ile "ligin sonucuna doğrudan etki edecek" iki önemli maçta, "arka arkaya" adeta "aralarına kopya kağıdı konulmuş gibi", sahadaki futbolcuların Sistemin helikleri!.. hemen hemen hepsinin, tribünlerdeki ve TV başındaki seyircilerin büyük çoğunluğunun "açık açık gördüğü" İbrahim Toraman-Mehmet Topal ve de Emre Belözoğlu-Ozan İpek pozisyonlarında "penaltı düdüğünü çalmayan, çalamayan" hakeme ben "hakem" demem; demiyorum da; onlarla beraber, "ona yardımcı olmak üzere sahaya çıkan" öteki hakemlere de!.. Aynı hafta, başka bir maçta "hakemin çok hatalı olarak verdiği penaltı ve kırmızı kart kararlarını" yardım ettikleri hakeme değiştirten "öteki" hakemler var; ama ne yazık ki, Fırat Aydınus'un da, Bülent Yıldırım'ın da yardımcıları, herhalde "yardım ettikleri" kadar "penaltı körü" ya da düşünce bazında "gördükleri hâlde ikaz etmeyecek kadar" yardımcılık ettikleri hakemlere benziyorlar!.. "Neden", evet neden?.. Hepsi biliyorlar ki, "büyük takımların maçlarında, hem de kritik maçlarında", böylesine "birilerini kızdırıp ayağa kaldıracak kararlar verdin" mi, eğer kararın "doğru kabul edilmezse", büyük ihtimalle "en az bir hafta manşetlerden inmez, yorumlardan düşmez", büyük kulüplerin başkan ve yöneticilerinin, dahası kalemşorlarının "ağzında sakız olur" ve daha kötüsü "ağır abi" kulüp başkanlarının istekleri doğrultusunda "kara listelere alınırsın!.." Ama "gördüğün hâlde çalmazsan", dahası, "gören yardımcıların da ikaz etmezse", hele hele "mağdur olan taraf, hâlinden ve sonuçtan memnunsa ve pek ses çıkarmazsa", nihayet "üç-beş kişi satır aralarında yazar"; mesele orada kalır; işlem, "eyyam tarafından" tastamam!.. Ve asıl facia şuradadır; "Böyle gelmiş, böyle gider!.." Herkes bilir ki, Fırat Aydınus da, Bülent Yıldırım da, "bu hareketlerin benzerleri, Avrupa'da yönettikleri maçlarda olsa" hiç tereddüt etmeden "penaltı çalacaklardır!.." Türkiye'de işletilen sistem "onları bu hâle getirmiştir"; onun için "Avrupa'da alkışlanırlar", Türkiye'ye gelince, iş karışır; "çalmadıkları ya da çaldıkları düdükle, maç sonucuna doğrudan etki eden hakemler için", durum vaziyetine göre, yani "kimin lehine, kimin aleyhine olduğuna bakılarak" hüküm verilir!.. Hatta "uluslararası düzeyde yıllarca hakemlik yapmış" ve şimdi de "hakem yorumculuğuna soyunan" anlı ve de şanlı arkadaşlarımızın bazıları da, mesela bir gün öncesi için "Hakem, bariz penaltıyı yedi" derlerken, bir gün sonrasında "Hakem sonucu etkilemedi" diyecek kadar, "sisteme uygun" yazılar yazar, ahkâm keserler!.. Federasyon başkanlarını "Galatasarayofil", federasyonları "Fenerasyon", MHK'yı "Maviboncuk Haksızlıkları Kurulu" ve hakemleri de "Helik (Duvar örülürken, büyük taşların arasına konan küçük taşlar)" hâline getiren sistemdir bu sistem ve görüyorum ki, "kimsenin de, bu sistemi değiştirmeye niyeti yoktur!.." Yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.