Sizler de böyle yaparsanız!..

A -
A +

TV ekranlarında "bilgi yarışma programlarını" eskiden büyük bir keyifle ve zevkle dinler ve bu arada "bir yığın şey öğrenirdim"; hani derler ya "öğrenmenin yaşı yoktur" diye, işte o misal!.. Sonra, "o güzelim yarışma programlarını seyretmez oldum", neden?.. "Öğretmenler" yüzünden!.. "Ne alâka" demeyin!.. Çünkü, "tam alâka!.." Zira "o yarışmalara öğretmenler de katılır oldu" ve sonunda "düşünce" sistemim de ala bora oldu!.. Orada "öğretmenim" diyerek oturuyor; ilk okul öğretmeni de değil, lise öğretmeni!.. Ve de mesela "Suat Hayri Ürgüplü'nün başbakan mı, cumhurbaşkanı mı olduğu" sorusuna cevap verebilmek için kukumav kumrusu gibi düşünüp duruyor; dahası da var ve de "yanlış" cevap veriyor!.. Bir, derken iki, derken beş, derken on örnek TV ekranında karşıma çıkınca, "Yok arkadaş" dedim; "Daha fazla aklımı, beynimi, düşünce sistemimi alt üst edemem. Gece kabuslar görmek istemiyorum; bizim çocuklarımız, torunlarımız bunlara mı emanet" ve de "Bilgi yarışmalarını seyretmemeye başladım"; oh, dünya varmış!.. Sevgili okurlarımın çoğunun, "yazımı buraya kadar okuma sabrını göstermişlerse", elbette "bir spor yazısında bu satırların ne işi var" diye düşünecekleri tahmin ettiğim için, konunun bu kısmını daha fazla uzatmadan, işin "spor" kısmına geçeceğim: Geçen günlerin bir gecesinde TV kanalları arasında "zaping yaparken", adını vermemin gereğinin olmadığı bir kanalda, "adlarını vermemin gereksiz olduğu" ama ülkemizin en büyük gazetelerinin üç tanesinin spor müdürünün katıldığı bir programa rastladım, tam başka bir kanala geçecektim ki, "Tuncay" sözlerini işittim; "Acaba bir gelişme mi var, Tuncay'ın durumunda" diye, durdum!.. Evet, "Tuncay konuşuluyordu" ve sevgili müdürlerim, "İngiltere'deki yabancı oyuncu kısıtlaması sebebiyle Tuncay'ın talibinin olmadığını ve bu yüzden büyük bir ihtimalle Türkiye'ye döneceğini" söylüyorlardı; bu konuda adeta ittifak vardı!.. Sonra "bir yerlerden bir uyarı geldi"; uyarıda deniliyordu ki; "İngiltere'de yabancı oyuncu yasağı ve kısıtlaması yoktur!.." Ekranda buz gibi bir daha esti ve "acı" tablo ortaya çıktı; benim anlı ve de şanlı ve de sevgili spor müdürlerimden bir tanesi bile "İngiltere'de yabancı oyuncu transferinde durumun ne olduğunu" bilmiyordu ve "Tuncay'ı konuşuyorlardı!.." Bir tanesi bile programa gelmeden, bir stajyer muhabire "Şu İngiltere'de yabancı transferi durumu nedir, İngiliz Federasyonu'nun internet sitesine gir ve öğren, bana da notlarını ver" dememişti!.. Evelemeler, gevelemeler, dudak bükmeler ve de bir tanesinin "Birkaç yıl önce durum böyleydi, şimdi değişip değişmediğini bilemiyorum" sözlerine "Evet. Evet." destekleriyle "konuya nokta kondu" ve TV ekranı karşısındaki yüz binlerce izleyici, Türk spor basınının "İngiltere'deki yabancılar ve Tuncay'ın transferi" konusundaki "bilgi sıkıntısı ve kısıntısı" ile karşı karşıya kalarak, uyumaya gitti!.. Bummm!.. Zaten "aynı" pozisyona birinin "ofsayt" ötekinin "değil", birinin "penaltı", ötekinin "değil" dediği "anlı ve de şanlı" eski uluslararası hakemlerimizin ve de hakem hocalarımızın yorumları yüzünden bir, "spor yazarı" diye ekrana çıkarılıp, birbirlerine hitapları dahil, herkes için sohbeti "köprü altı edebiyatı ağzı" ile etik olarak dibe vurduran "yorumcular" yüzünden iki, "seyretmemeye gayret ettiğim" spor(!) pardon "futbol" programlarına, şimdi de "spor müdürlerimizin" böylesine "hazırlıksız" katıldıklarını görünce, "futbol programlarının büyük çoğunluğunu seyretmeme kararımın ne kadar haklı olduğunu" bir defa daha düşünmek bir spor insanı, bir gazeteci, bir spor yazarı olarak ne kadar acı!.. Türk spor kamuoyunun, spor medyası için, "Müdürleri böyle ise, sen gerisini düşün" diye düşünmeye başladıklarını "düşünmemek" mümkün mü; sizler söyleyin "o programa katılan" sevgili müdürlerim, sizler söyleyin; "mümkün mü?.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.