Kulübünün başkanlık odasını, "Halûk Ulusoy'u yıkma merkezi hâline getirmeye çalışan" bir başkan ile karşı karşıyayız!.. Ne yazık ki, "Türk Sporu'nun başında olan siyasi irade" de, bu başkana yardım ve destek için elinden geleni yapıyor; FIFA'nın "Türkiye'nin futbol faaliyetlerini askıya alma" riskini de göze alarak!.. Gülüyorum; Kulüpler Birliği toplantısından "Genel kurul kararı çıkmayınca", birdenbire gazetelere "bir mahkeme kararı fakslanıyor"; bilmem kaç yıl önce "o zamanki Ulusoy Federasyonu'nda yolsuzluk yapan" bir federasyon üyesiyle ilgili bir "mahkûmiyet" kararı!.. Aslında karar "temmuza yani 4 ay önceye ait" ve o tarihlerde medyamızda bol bol da yer almış!.. Şimdi bu karar, "gazetelerin spor sayfaları aracılığı" ile ve hatta "Ulusoy'u sarsan karar" başlıklarıyla "yeni imiş gibi" piyasaya sürülüyor!.. Çok merak ediyorum; "bu bayatlamış eski haber, yeniymiş gibi" bütün gazetelere kim tarafından servis ve "bu iş" nasıl organize edildi?.. "Ulusoy'u yıkmak için" nelerden medet umulduğunu gösteren ne ilk örnekti bu haber, ne de son örnek olacak; bakalım daha neler göreceğiz!.. Ya "Fenerbahçe'nin Kulüpler Birliği toplantısına alınmamasının" kamuoyuna "büyük skandal" diye takdim edilmesine ne demeli?.. Siz, aylar boyu bütün uyarılara, "Yapma - Etme" ricalarına karşılık, tam aksine Kulüpler Birliği'ni hiçe sayacak, Birliği "küçük görecek", saygı duymayacak, toplantılarına katılmayacak, aidatlarınızı yatırmayacak, "Biz bu Birlikte yokuz, neden para yatıralım" açıklamalarını yapacaksınız, Birlikte olduğunuz sürede bile toplantılara başkan yardımcılarını gönderecek ve böylece bütün başkanlara kamuoyu önünde "Sizler benim eşitim değilsiniz, sizin eşitiniz benim yardımcılarımdır" mesajını vereceksiniz; sonra da "toplantıya alınmayınca", Birliğin sekreterliğinin yaptığı bir "davet hatasından" yararlanarak, Birlik Başkanı'nı "istifaya davet edecek", hatta "Başbakan'a çıkarak bütün olanları anlatacağım" diyecek kadar işi büyüteceksiniz; bu nasıl bir tavırdır, duruştur, dönüşümdür?.. Aslında, "sekreteryanın davet hatasını", adeta söz birliği etmişçesine "Skandal ve Fenerbahçe'ye komplo" şeklinde haber yapan spor yazarı arkadaşlarımızın size "şu" soruyu sormaları gerekiyordu: Türk futbolunun, kulüplerin hayati meselelerinin görüşüleceği toplantılara gelmiyor, "Biz Birlik'te yokuz' diyordunuz, iş 'Genel Kurul toplansın mı, toplanmasın mı' sorusuna cevap aranacak bir gündemle toplanmaya gelince, 'Ben de varım, o toplantıya geleceğim' diye ortaya çıkmanız büyük bir çelişki değil mi?.. Asıl büyük skandal bu değil mi?.." Ve de eklemeleri gerekirdi: "Hem de 'gene' toplantıya 'Ben katılmayacağım, vekilim gelecek' diye Nihat Özdemir'in adını bildirmeniz, Birliği ve orada kulüplerini temsil eden başkanları hâlâ küçük gördüğünüzü göstermiyor mu?.." Bakınız açık söyleyeyim; Kulüpler Birliği Başkanı Özhan Canaydın o kadar "nazik" bir adam ki; "İstifa etmeli" açıklamanıza "hak ettiğiniz cevabı" vermedi!.. Soruyorum; "O varsa biz yokuz" diyen Cemal Aydın, Yıldırım Demirören, İlhan Cavcav, Ali İpek haksızlar mı?.. Elbette Kulüpler Birliği'nde Fenerbahçe de olmalı; olmalıydı!.. Ama Kulüpler Birliği'ni "Fenerbahçe'siz bırakan" kim?.. Söyleyiniz bakalım Aziz Başkan'ım, kim?.. İşte orada gazete arşivleri duruyor!.. Bu soruya, "gazete arşivlerini tarayarak" Aziz Başkan'ın, Nihat Özdemir'in "Birlik toplantılarına Fenerbahçe'nin de katılması için yapılan çağrılara verdikleri cevapları" alt alta yazarak kolayca cevap bulması gereken "spor yazarı arkadaşlarım", nedense "bazı" merkezlerden dağıtılan "tekel haberleri" yeğliyorlar; çok yazık!.. 25 Kasım'da Aziz Başkan, Birlik'ten "özür dileyerek" savunmasını yapmalı ve Fenerbahçe için "dönüşü olmayan" bir kararının alınmasını önlemelidir!.. Fenerbahçe büyük kulüptür ve Birliğe güç verir!.. Birliğin bugünkü üyeleri de "Aziz Başkan'ın ayrı, Fenerbahçe'nin ayrı" olduğunu değerlendirmeli ve Aziz Başkan'ın "geçici", Fenerbahçe'nin "kalıcı" olduğunu görmelidirler!.. Aziz Başkan "özür dilemez ve savunmasını yapmaz" ise, çıkacak karar "kesin ihraç" olmamalı, "bugünkü Fenerbahçe yönetiminin görev süresi ile sınırlı kalacak" bir "üyeliği askıya alma" kararı çıkarılıp, uygulanmalıdır!.. Mantıklı olan da budur!..