Çok kişi artık inanmaya başladı ki, "bu" Zat sadece kulübünün başından "gitmedikçe", sporumuzda huzurun, barışın, dostça rekabetin "avdet etmesi" mümkün değil; dahası, "onu gördükçe", Ünal Aysal gibi başkaları da, "ona özeniyor"; sonuç ortada!..
"Başarı grafiği" düştüğü ya da "başının sıkıştığı" zamanlarda, "hedefe birilerini, bazı kuruluşları, bazı kurumları" koyuyor; "düşman oluşturuyor" ve böylece "taraftarı arkasında, yanında tutmaya çabalıyor"; her zaman yaptığı bu!..
Koca Fenerbahçe'de, bir hukukçu, bir spor hukukçusu, bir "Talimat / Kanun / Anayasa okuyucusu / yorumcusu" yok mu; yoksa "var" da, Başkan'ına "doğruları, gerçekleri söylemeye, onu uyarmaya korkuyor" mu?..
"Şike / Örgüt Davası" başladığından beri, "Fenerbahçe'yi kendisine ve yargılanan birkaç arkadaşına kalkan yaptı"; tutmadı!..
O tutmayınca, "askerlik konusunda bir türlü kendini aklayamadığı o büyük açığına", dahası, "tapelerdeki ona, buna onca çirkin küfürlerine rağmen", bu defa da ağzından "Atatürk'ü, Atatürkçülüğü düşürmüyor", Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı, onca kurum ve kuruluşu, onca siyasi partiyi ve sivil toplum örgütünü, milyonlarca Türk vatandaşını "yok sayarak" çıkıp "Atatürkçülüğün son kalesi Fenerbahçe'dir" diyebiliyor ve "Onu" da kendine kalkan yapmaya çabalıyor!..
"Spora ve Fenerbahçe'ye bunca hizmet vermiş biri" olarak bu defa "inşallah" aklanır da, ama ya "gene" tutmazsa; acaba, "gene" çıkıp, "İşte Atatürkçü olduğumuz için bizi mahkûm ettiler" mi, diyecektir?..
Aslında "suçlanan" Fenerbahçe değildir, "suçlanan sadece kendisi ve birkaç arkadaşıdır"; bu ülke "faşist ya da komünist bir diktatörlük değildir" ki; "toplu suçlama ve toplu mahkûmiyet olsun!.."
İşte bu zat, bu defa da "o talimatlara, o kanunlara, o Anayasa'ya rağmen", çıktı; hedefe "Havuz'u ve Federasyon'u koydu"; hem de "Havuzu dağıtırım" diyerek, herkese meydan okudu, "tehditler yağdırdı!.."
Aslında, "yeniden yargılanma davası başlarken", bu "şiddetli" açıklamalar "tribünlere gelmeyen, 1 milyon üye kampanyasına sıcak bakmayan" taraftarı, "arkasında toplama" planıydı; ama, bıraktım "hukukçu, spor hukukçusu olmayı", sadece ve sadece "o talimatları, o kanunları, o Anayasayı bir kere okumuş olanları" bile güldürecek sözlerdi!..
Federasyonu "yok sayarsan", o talimat ve kanunları, hatta Anayasa'yı "yok sayarsan" ve de "olmaz" ya diyelim ki, izin verdiler; iyi de, "Havuzu dağıtmakla" Anadolu kulüplerini "yok etme" adımını atmış olmuyor musun?..
"Yok etmeye çalıştığın" kulüpler, sana "seninle oynadıkları maçları satma hakkını" verirler mi?..
Böyle bir "ayrışıma sebep olduktan" sonra, "kaç maçın naklen yayınını tek başına satabileceğin" ortada değil mi; böyle bir ortamda, sözünü ettiğin "yüz bilmem kaç milyon dolarları, avroları" kimden ve nasıl alacaksın; daha takımının formasına "istediğin rakamları veren sponsorları" bulamamışken, tribünlerin bomboşken, TV başların bomboşken, dekoderler iade edilirken?..
Hodri meydan; hadi boz bakalım Havuz'u, bozabilecek misin?..