Aylardır para, pul yok!.. Verilen hiçbir söz tutulmamış!.. "Özhan Canaydın kazanmasın" diye, Riva Projesi, aylar öteye ertelenmiş!.. "Özhan Canaydın kazanmasın" diye, "açılan yardım kampanyalarına para yatırılmaması için" eski başkanlar devreye girmiş... "Ümitle bekleyen" futbolcular, her defasında "ümitsizliğe düşmüş", verilen çekler bile karşılıksız çıkmış!.. "Hiç olmazsa, Genel Kurul'dan sonra" ümidiyle bekleyen futbolcular, bu arada dünya futbol tarihinde az görülen bir şekilde "şampiyonluk yolunda" bir eli yağda, bir eli balda olan "70 - 80 milyon dolarlık" büyük rakipleriyle "at başı" mücadeleyi sürdürmüşler!.. Genel Kurulu, "kazanmasın" diye her şey yapılan Özhan Canaydın kazanmış... Hem de bütün Galatasaray camiasının "İyi bir kabine kurdu" dediği bir ekiple kazanmış!.. Futbolcu mutlu; "Nihayet derdime çare bulunacak!.." Amma... Futbolcu bakıyor ki; "değişen" hiçbir şey yok!.. Karşısında hâlâ "muhatap" yok; "Şöyle olacak, böyle olacak" diyen bir yetkili yok!.. Genel Kurul yapılmış, seçim yapılmış, kazanan kazanmış, mazbatalarını almış; nerede "görev taksimi?.." Adeta "ağırdan ağırdan" alınıyor ki; "Futbolcu iyice çatlasın!.." Diyelim ki; "Galatasaray'ın kredibilitesi bitmiş!.." Diyelim ki "Özhan Canaydın'ın 70 milyon dolara varan şahsi kefaleti tükenmiş!.." El insaf, "yeni seçilen" anlı ve de şanlı yöneticiler, koca koca "iş adamları" birer bankadan "Riva Projesi yürürlüğe girdiğinde geri alma" kaydı ile "birer milyon dolar" kredi alsalar; "aylardır ümitle bekleyen futbolcuların problemi tamamen çözülecek"; ama nerdeee?.. Umurlarında mı futbolcular?.. Nasıl olsa; "Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz!!!" "Böyle" diyenlerin utanmaları gerek!.. Futbolcu "banka kredisi ile ev almış"; banka krediyi ödemesi için sıkıştırıyor; neyle ödeyecek?.. Futbolcu, "iş kurmuş", mal almış, karşılığında "kulübün verdiği çeki vermiş"; çek karşılıksız çıkmış, "futbolcunun nakit parası yok"; evi barkı "haciz tehdidi" altında!.. Gene de "aylardır" canını dişine takarak oynuyor; ama "bu defa" öylesine sıkışmış ve sıkılmış ki, Teknik Direktöre gidip "Hocam, psikolojik olarak fena durumdayım, maç çok önemli, bir hata yapabilirim, ben bu hafta yokum" diyor!.. İşte bu andan itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda yazılı olan "Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir" ibaresi rafa kaldırılıyor, dünya ekonomisinin "önünü açan" liberalizmin, pazar ekonomisinin "en ilkel ve kirli" şekli olan "vahşi kapitalizm" egemen oluyor; "zorunlu" olan her şeye para bulunuyor ama, "emeğin karşılığına yok"; üstelik "hoşgörü de yok"; sanki futbolcu köle; vur Allah, vur!.. Futbolcu, önce hocası, sonra yönetimi tarafından "hemen" harcanıyor; adeta arenada aslanların önüne silâhsız atılıyor!.. İşin garibi, "futbolcuyu bu çok haklı tutumundan dolayı en fazla eleştirenler" de, "onun gibi emeğiyle para kazananlar"; ailelerini "emeklerinin karşılığını alarak" geçindirenler!.. Neymiş; "Ayıpmış, Galatasaray'da parası kalır mıymış; bugüne kadar kimin kalmışmış!.." Hadi, FIFA'daki dosyaları unutalım, "futbolu bıraktıkları halde" hâlâ "Galatasaray'dan alacaklı olanları" da bir yana bırakalım; ama "ülkesinden binlerce kilometre uzakta" tam bir "lejyoner gibi" oradan oraya koşturarak, "yapabileceği en iyi şeyi icra edip" futboluyla "para kazanan" insanlara "bunca ay beklettikten sonra", Ggenel Kurula "Beni yeniden seçerseniz, meseleleri çözeceğim" vaadi ile "yalvar yakar" gelip, yeniden seçilen bir Başkan'ın ve kabinesinin "sanki problemden haberleri yokmuş gibi", iş başına geldikten sonra "Futbolcuların alacaklarına da bir çara bulacağız, arıyoruz" anlamına gelen bir tutum sergilemesini bir yana bırakıp, "futbolcuyu suçlamaya başlamak" ne anlama geliyor?.. Hele hele şu görüntüye bakın da, gelin isyan etmeyin: "Adnan Polat bağış kampanyasına katılanlara ödül töreni düzenleniyor" ve "plaketler" veriliyor!.. "Güzel" bir jest de, "acaba öncelik" bu mu olmalıydı?.. Aylardır kan ağlayan "Zehir içip 'kızılcık suyu' diyen", diyebilen "futbolcuları" unutan "patronlar", görev bölümü bile yapmadan "patronları ödüllendiriyorlar"; çok yaşasınlar, emi?.. İyi ki, Galatasaray'da sporcu, futbolcu değilim; zira "bu kafa", bunca yılın "milliyetçisi" Öcal Uluç'u bile sonunda "dünyada komünizmin köküne kibrit suyu serpilirken" komünist yapardı; yazıklar olsun!..