Galatasaray maça çıkmadı, Fenerbahçe şampiyon oldu; ama, çok ortada ve belli ki, ne kupayı "salonlarında binlerce taraftarlarının önünde kaldırma hakları ellerinden alınan" sarı-lacivertli basketbolcular ve teknik adamlar, ne de "oynanmadan kaybettirilen" sarı-kırmızılı oyuncular ve teknik adamlar , "bu acı tablodan memnun!.."
Benim gibi çok kişi inanıyor ki, bu Basketbol Federasyonu, yıllar yılı Türk basketbolunda barışı, sevgiyi, saygıyı, fair play'i "ilk" sıraya oturtacağına, "Böl parçala yönet, elinden geldiğince mavi boncuk dağıt, güçlüyü kolla, güçsüzü görmezden gel" sloganını beslemek için elinden geleni yapan bir başkana ve ne yazık ki, "ona yeşil ışık yakan" bir yönetime sahiptir!..
Onun için "oynanmayan maç ile ilgili olarak akla gelen ve cevabı aranan soru şudur; Galatasaray başkanı ve yönetiminin, "bugüne kadar" seyrettikleri ve hatta "pek de seslerini çıkarmadıkları" bu Federasyon'a karşı, "birdenbire" bu kadar celallenmesinin "acaba" gerçek sebebi nedir?..
"Mancini'nin ayrılması" ile ortaya çıkan "kurumsallaşmasız yönetimsizlik" eleştirilerini gündemden çıkarmak mı?..
Yoksa, "Geldim, geliyorum" uyutmaları sonunda, "Ben kulübümde mutluyum, 10 yıl daha kalmak isterim" diyerek, "Shakhtar Donetsk'i, Ukrayna'nın içinde bulunduğu ortama rağmen, Galatasaray'a tercih edeceğini" ve de "Türkiye'deki sevdalılarının kulakları çınlasın, "bir defa daha ne mal olduğunu" ortaya koyan Lucescu'nun "cascavlak" ortaya bırakmasıyla düşülen "kurumsallaşmasız yönetimsizlik" paniğini halının altına süpürme gayreti mi?..
Dahası, UEFA'dan gelen mali fair play cezasının, hem yeni hocanın seçiminde "pahalı adam", hem "satılmamaya başlayan" kombinelerin ortaya koyduğu "mutlaka yeni ve büyük bir-iki transferin yapılması" gerçeğinin önüne dikilmesi yüzünden dillere dolanan "kurumsallaşmasız yönetimsizlik" eleştirilerinin üzerine şal örtme fırsatı mı?..
Bitmedi; "onca" profesyonele "onca" büyük paralar ödenirken, "Ribery" skandalının "Hajroviç" adı ile yeniden sahnelenmesi dolayısıyla yoğunlaşacak "kurumsallaşmasız yönetimsizlik" eleştirilerini de göstermemek cinliği mi?..
Örnekleri burada keseyim, "bütün bu örnekler için" yapılan, yapılacak olan eleştirilerin üstü örtülmek isteniyorsa, hiç ümitlenmesinler, Galatasaray camiası "bu sorunları halının altına süpürtmez!.."
Yoook, eğer bu çok büyük "feda", gerçekten, evet gerçekten "ilkeli, dik duruşlu , uzun vadeli bir mücadelenin düğmesine basılması ise", Galatasaray başkanı ve yönetimi, çıkılan yolda "hiç kıvırtmadan, taviz vermeden" yürümeye devam etmeli, "Bu Federasyon'un istifasına kadar", üstelik "Bu Federasyon'un yıllardan beri gitmesini isteyen" bütün kuruluşları ve kişileri de yanına alarak, planlanmış, hesaplanmış adımlar atmayı sürdürmelidir!..
Bu arada, aynaya bakmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan "hâlâ konuşmaya, ateşe benzin dökmeye devam" edenleri, onca yıldır "Türk sporunda huzur bırakmamak için" ellerinden geleni yapanları da "teşhir ederek", hem sporumuzun "idari ceza kurullarında", hem ülke hukukumuzun "ceza mahkemelerinde" sonuna kadar kovalamalıdır!..
Evet, Galatasaray başkanı ve yönetimi, bu davada "ciddi ve ilkeli ise", açıklamalarında altını çizdikleri gibi, gerektiğinde, hatta gelecek sezon "basketbol takımlarını liglerden çekmelidir!.."
O zaman göreceğiz bakalım, bugüne kadar, "nedense" devletin spor teşkilatı dahil herkesin seyrettiği bu "dokunulamayan" Federasyon, yanında kimleri bulabilecek; dolup taşan salonların tribünleri neye dönecek ve de sponsorlar bugüne kadar yağdırdıkları paraları vermeye devam edecek mi?..
İşte onun için, "sahaya çıkmamaya 'hayır' diyen" ben, "ligden çekilmeye 'evet' diyorum"; evet, evet, evet; zira, mücadele "öyle" değil, "böyle" olur!..
Kim gelmeli?..
En son söyleyeceğimi, en önce söyleyeyim; "kaşarlanmış Schuster yerine, elbette ki genç ve başarıya aç Thomas Tuchel tercih edilmelidir!.."
Sonrasına devam edeyim; eğer "ille de Alman" isteniyorsa, iyi ki, Hitzfeld olmadı, Löw "mırın kırın" etti!..
"Daum" mu, Allah göstermesin, adını duyunca, tüylerim diken diken oldu!..
Galatasaray'ın Juup Derwal ile başlayan "Alman arşivinde" bakın "başka" kimler var; Sigfried Held - Karl Heinz Feldkamp - Reiner Hollman - Reinhard Saftig - Michael Skibbe!.."
Derwall, sadece Galatasaray'da değil, Türk futbolunda çığır ve ufuk açtı!..
Diğerleri arasında "sadece" Feldkamp "büyük hoca idi" ve "Galatasaray'a büyük başarılar kazandırdı"; diğerleri; fosss!..
Eğer, "Thomas Tuchel" ile anlaşılamazsa, işte o zaman "Advocaat" ile konuşulmalı!..
Tabii, "İlle de yabancı" diyen bir başkan, son anda bir sürpriz yapıp, Türk hocaya dönmezse!..
İşte gerçek acı!..
"Merhabalar Öcal Bey. Ben Kerim Elyaz, 16 yaşındayım. Hüseyin Seymen amcam benden size bahsetmiş. İzmir Belediyespor Kulübü'nde 11. 01. 2014 tarihinde lisans çıkarıp atletizm takımında spora başladım. 18-19 Ocak 2014 tarihlerinde İstanbul'da Türkiye Şampiyonası'nda 60 ve 200 metrelerde yarıştım. 22-23 Mart 2014 tarihinde 100 ve 200 metrelerde İzmir birincisi oldum ve 12-13 Nisan tarihinde Ankara'da 100 metre ve 3 adım atlama yarışında Türkiye birincisi oldum ve Paralimpik Milli Takımı'na seçildim. 27 Mayıs-2 Haziran tarihlerinde İtalya'nın Grosseto şehrinde Uluslararası Atletizm Turnuvası'na katıldım. 100 metre ve 3 adımda birinci oldum. 14-28 Ağustos 2014 tarihinde İngiltere'de yapılacak Avrupa Şampiyonası'na katılmayı hak ettim."
Bu mesajı okurken içim "cızzz" etti; internete girdim; "Grosseto Paralimpik Grand Prix Yarışmalarında, Türk atletlerin ne yaptıklarını araştırdım", ne Atletizm Federasyonumuzun sitesinde, ne Paralimpik Komitemizin sitesinde tek kelimeye rastlayabildim!..
Halbuki ve gördüm ki, "elin oğulları", o yarışmalarda "başarı kazanan engelli sporcuları için" destanlar yazıyor, haberler ve röportajlar koyuyorlardı!..
Biz ise yüzlerce atletin katıldığı bu yarışmalarda başarı kazanan Türk atletleri için, Kerim Elyaz'ın öğrencisi olduğu İzmir Karşıyaka Hamdullah Suphi Tanrıöver Ortaokulu'nun sitesinde bir fotoğraf ve "Öğrencimiz birinci oldu" başlıklı bir küçük haber koyabilmiştik; o kadar!..
Bu mudur teşvik?
Ve bu ne vefasızlıktır?..