2006'yı geride bıraktık, 2007 yeni ümitlerle, yeni heyecanlarla, yeni istek ve beklentilerle geldi; hoş geldi sefa geldi!.. Bu vesile ile, milletimin, okuyucularımın, spor camiasının, bütün meslektaşlarımın hem mübarek Kurban Bayramı'nı, hem de yeni yılını kutlar, sağlık, mutluluk ve huzur dolu nice yıllar ve nice bayramlar dilerim. Sporumuzda yeni yıla girdiğimiz şu günlerde, 2006'dan kalan "önemli" problemler var. Bunların başında "Futbol Federasyonu'nun durumu" geliyor!.. 2006'dan kalan bu problemle ilgili olarak 2007'yi kucaklayan soru şu: Futbolumuza, "siyasetin emrindeki belediyelerin emrine girmiş görünen bazı kulüpler" artı Aziz Yıldırım artı Levent Kızıl artı birkaç gazetenin "koyu" Fenerbahçeli müdürü artı "önemli bölümü Fenerbahçeli olan" bir avuç spor yazarı ve futbol yorumcusu artı yorumculuk yapan birkaç eski hakem mi hakim olacak ve dediklerini yaptıracak yoksa futbolun "gerçek" sahipleri olmaları ve karar mekanizmasına "hür" iradelerinin hakim olmasını sağlamaları gereken futbol delegeleri mi?.. Bu soruya hemen eklenecek üç soru daha: Levent Kızıl kimdir ve "Türk futbolunu peşinden sürükleyecek" gücü var mıdır, varsa bu gücü kimden almaktadır?.. Türk futbolunun yarınını, "federasyon kavgasına neredeyse sözlü holiganizmi getirecek kadar taraf olan" Levent Kızıl'ın "dizayn etmesine izin verilir" ve "bunun önüne geçilemezse", yarınlarda Türk futbolunda nelerin olabileceğini düşünmesi ve "imza toplanması gerçekten gerekiyorsa" bu imzaların toplanmasına "asıl" öncülük etmesi gereken "aklı selim sahipleri" neden susup oturmaktadır?.. Levent Kızıl'ın toplayacağı bir genel kurulun Türk Futbolu'nda "birlik ve beraberliği sağlayacağını düşünebilmek" nasıl bir olgudur?.. "Hemen" cevap bulunması gereken bu soruları, futbol kamuoyundan "kaçırılmak istenen" gerçekleri ortaya çıkaracak şu sorular izlemektedir: Neden "birileri" insanı kahkahalarla güldürecek bir acûllukta "21 gün içinde genel kurulun toplanmasını bekliyoruz" diyecek ve adeta "gerdeğe girmek için sabırsızlanan ve ter ter tepinen heyecanlı damat" misalini hatırlara getirecek kadar acelecidirler?.. "Yangından mal kaçırmak" ve "Baskın basanındır" görüntüleri vermek kimlere yarar sağlayacaktır ve "böyle" toplanan bir genel kurulun, Türk futbolundaki bölünmeyi daha da derinleştireceğini görememenin getireceğini zararları kimler gözlerden kaçırmak istemektedir?.. Türk futbolunda iktidar değişse bile, "böyle" bir metot ile iktidara gelenlerin, daha ilk günden başarısızlığa mahkûm olacaklarını göremeyecek kadar "tarih ve sosyoloji cahili" olmaları nasıl mümkün olmaktadır?.. Haziranda "mâli genel kurul" vardır; o genel kurula kadar UEFA seçimleri bitecek ve Halûk Ulusoy'un da "O aday olursa aradan çekilirim" dediği Şenes Erzik "aday olmak için" düşünme ve çalışma süresi kazanacaktır; futbolda adeta "kan davası hâline getirilen" bugünkü bölünmeyi ortadan kaldırabilecek, futbolu siyaset bataklığından çıkarabilecek "tek kişi" olarak görünen Erzik'in "devreye girmesi" neden istenmemektedir?.. Bütün mesele birbirine bağlı "şu" iki soruda düğümleniyor: Türk futboluna, aylardan beri siyasetin istediği hedefe dönük "İmzaları delegeler toplasın" şeklindeki talimatı sahiplenip "İmzalar tamam" diyen ama "imzaların tamam olması için" adeta dua ve bayram ettiklerini gösteren bazı spor sayfası sorumlularının da desteğine rağmen "imzaları bir türlü tamamlayamayanlar" mı hakim olacak, yoksa "hür" iradesini Türk futbolunun geleceği ve yararı yönünde kullanabilen genel kurul delegeleri mi?.. Türk futbolu gerçekten "özerk midir" yoksa özerkliği lâfta bırakacak bir "bağımlılık" zincirinin içine hapsedilmiş midir?.. Önümüzdeki bir - iki hafta içinde sadece bizler değil, bütün dünya görecek; bekleyelim!. > OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder