Sorumlu Polat'tır, bedelini ödemelidir!..

Çok ayıp edilmiştir! Nankörlük edilmiştir!Galatasaray Tarihi'ne "kapkara" bir leke sürülmüştür! Gaflet vardır, dalâlet vardır, rezalet vardır; sorumlusu da, suçlusu da bellidir!.. Basketbol'daki "Cemal Nalga", Florya Metin Oktay Tesisleri'ndeki "U 17 Fenerbahçe maçı" ve "Kazım Kazım'ın transferi" skandalları derken, Adnan Polat ve yönetimi, "bunların hepsini unutturacak" çok çirkin ve "kabul edilemez" bir olayın altına daha imza atmıştır; bunun bedeli "özür dilemek" ile, "sorumlu (!) aramak", dahası "Bunu yapanlar Galatasaraylı olmazlar" demek ve de "Onları bir daha stadımıza almayacağız" masalına sarılmakla ödenemez!.. Galatasaray camiasının, Galatasaray taraftarının "öfke", hem de "haklı olan" öfkesini, "yeni stada sarılarak" ve "onu açarak" geçiştirip, "koltuğunu koruyacağını" ve "Galatasaray tarihine geçeceğini" sanan Adnan Polat, kazdığı kuyuya düşmüş ve ne yazık ki, beraberinde "Galatasaray'ı da düşürmüştür!.." Futbol başta, sportif faaliyetlerde "harcanan onca paraya rağmen" peş peşe gelen "çok kötü" sonuçların hesabını veremeyeceğini ve camiaya "Adnan Sezgin inat ve ısrarının sebebini" anlatamayacağını anlayınca, "stada ve onun açılışına bel bağlayan" ve aylardır her söze "Stat yapıyoruz" diye başlayıp, "stat yüzünden başka işlerle ilgilenemiyoruz" diye bitiren, stadı, sadece "kendine" ve lütfedip ara sıra da yönetimindeki "bazı" arkadaşlarına bağlayan Polat'ın, "15 Ocak gecesinde o stadın bayram yeri yerine, cenaze evine dönmesindeki sorumluğu" ortadadır!.. "Koltuğunu kurtarmak için" içi de, dışı da tamamlanmamış "bir stadı alelacele açmak" istemiş ve sonunda, "Sürüne sürüne de olsa açacağım, onlara bırakmayacağım" dediği stadın açılışı, sadece Galatasaray tarihi için değil, "bütün" kulüplerimizin tarihleri için "ibret alınacak" ve "unutulmayacak" acı bir örnek olmuştur!.. Ne demiş şair: Erişir menzil-i maksûduna aheste giden, Tiz-i reftar olanın pâyine dâmen dolaşır!.. İlahi adalet, "hak etmediği" bir "paye" peşinde "acele eden" Adnan Polat'ın, ayaklarına eteklerini dolaştırmış, ne yazık ki bunun bedelini Galatasaray "ödemek zorunda kalmıştır"; üstelik daha da "bedel olarak ne ödeyeceği" belli değildir!.. Bana stattaki bir arkadaşımın telefonda anlattığı şu: "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, stada gelmeden saatler önce, Ali Kırca ve yanındaki 'ismini hatırlamadığım' bir hanım konuşur ve anonslar yaparlarken, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın adları geçtiğinde tribünlerden tatsız tepkiler geldi. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi, ama uyanan olmadı!.." O arkadaşımın haklı olduğunu, çok geçmeden hepimiz acı bir şekilde öğrendik; acaba, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "stada gelmekten aniden vazgeçmesi", bu havadan haberdar edilmesinden miydi, bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, başta Polat olmak üzere, statta bulunan ama "olacakları" göremeyen, sezemeyenlerin gafleti de, Galatasaray Başkanı'nın aylardır sürdürdüğü yanlışlara, hatalara eklenince, "kontrol edilemeyecek bir ateşin yanması için" iş bir kıvılcıma kalmıştı. Erdoğan Bayraktar, Polat ve ekibinin aylardır sürdürdüğü ve ancak Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül'ün "sert müdahalesiyle uyandıkları" ve ondan sonra "Başbakan Erdoğan'ın ve asıl stadı yapanların hakkını teslim etmeye çalıştıkları", ama geç kaldıkları "Galatasaray'ın içine dönük" propaganda kampanyasına, açılışta cevap vermeye çalışınca, olanlar oldu. Zaten "Polat'a ve yönetimine öfkeli olduğunu", Ali Sami Yen'deki "son" Süper Lig maçında göstererek, daha o günden "Felâket geliyor" sinyalini veren taraftarın önemli bir bölümü "açılış" skandalına imza atarak, perdeyi indirdi!.. Adnan Polat, daha "o gece" istifa etmeli ve bu lekenin sorumluluğunu üstlenerek gitmeliydi; yapmadı, yapamadı; Galatasaray camiası "onun yapamadığını yapmalı", artık uykudan uyanarak, bu başkanın ve yönetiminin Galatasaray'a bundan sonra vereceği zararlara "Dur" demelidir!.. O kara gecenin "asıl sorumluları", ellerinde davetiyeleri ile "tahsis edilen yerlere oturan" ve de kim oldukları bilinmeyen (!) birkaç yüz ya da bin kişi değildir; bu çirkin olayın baş sorumlusu ve yardımcıları bellidir ve olanların bedelini "asıl" onlar ödemelidir!..