Dünyanın her tarafında, basının "yanlış bir duyum" sebebiyle yaptığı haber hataları vardır ve "böyle habere dayalı" yorumların olması da olağandır!..
Burdisso ile ilgili "böyle" bir haberin yapılması ve "Galatasaray üzerine yorumlarda bu habere dayanan bir-iki cümleye yer verilmesi" üzerine, bizlere "gazetecilik dersi vermeye kalkışan" Galatasaray sözcüsü Şükrü Ergün bakın ne demiş; "Türkiye'de gazeteciliğin nasıl yapıldığı hakkında bize çok acı bir gerçeği gösteriyor!.."
Anlaşılıyor ki, spor yazarlarına önce "Dürüst olun", sonra "Aptalca sorular sormayın", daha sonra da "Eğitimsizler, terbiyesizler" deme küstahlığını gösteren Galatasaray Teknik Direktörü Mancini, "bu cüreti" Galatasaray yöneticilerinden alıyor!..
Şimdi, bizim de sayın Sözcü'ye "birkaç" sorumuz olacak:
"Sıradan ve küçük" bir haber" ve de "iki satırlık" bir yorum, "Türkiye'de gazeteciliğin nasıl yapıldığı hakkında bize çok acı bir gerçeği gösteriyor" ise, "Futbol Federasyonu tarafından, Galatasaray Kulübü yönetiminin yayınladığı bildirideki vahim iddianın, UEFA'nın belge ve bilgilerine dayanılarak çok sert şekilde yalanlanması", Türkiye'de "Galatasaray gibi bir kulübün nasıl yönetildiği hakkında bizlere çok ama çok daha acı bir gerçeği göstermiş" olmuyor mu?..
Günlerdir, "UEFA'nın "finansal fair play denetimi" konusunda "Galatasaray'ı, Avrupa Kupaları'ndan men edebilecek gelişmelerin yaşandığını" ortaya koyan haberleri "Normal bir denetim, problem yok, hatta raporlarıyla teşekkür bile ettiler" sözleriyle yalanlama yarışına çıkan Başkan Ünal Aysal'ın ve sözcüsü Şükrü Ergün'ün, "gerçekleri söylemediği" ve UEFA'nın "yazılı olarak" Galatasaray'ı "Problem var, savunmanızı yapın" diye uyardığı ortaya çıkmadı mı?..
Dahası, "bu acı durum" ortaya çıkınca, Galatasaray Yönetimi, "gerçeklerin yazılıp, tartışılmasını önlemek için hedef saptırmak amacı" ile, bu defa "UEFA'dan gönderilen ve bir nüshası da Federasyon'a yollanan yazının, kulübe gelmeden, Futbol Federasyonu tarafından basına sızdırıldığı" iddiasını ortaya atmadı mı?..
Bu iddiayı "Asılsız ve kabul edilemez" diyerek reddeden Futbol Federasyonu Sözcüsü Mete Düren'in, "UEFA Kulüp Finans Kontrol Birimi tarafından bahis konusu yazının 31 Mart 2014 tarihinde ilgili kulüplere e-mail ve faks yoluyla gönderildiğinin bilgisi yazıyla beraber Türkiye Futbol Federasyonu'na iletilmiştir. Dolayısıyla yazının varlığından Türkiye Futbol Federasyonu ve ilgili kulüpler aynı anda haberdar edilmişlerdir" açıklaması, Galatasaray yönetimini ne duruma düşürmüştür, sayın Sözcü farkında mıdır?..
Bitmedi; Düren "Galatasaray Spor Kulübü'nün daha önce de benzer bir ithamda bulunduğunu ve federasyonumuzun o dönem bahse konu edilen belgenin Galatasaray Spor Kulübü'nden alınmış olduğunu kanıtladığını, bu vesileyle tekrar hatırlatmak isterim" derken, "Galatasaray'ın nasıl yönetildiğini" ortaya koymuyor mu?..
Bakınız, "bütün bunlar olurken", Galatasaraylıları ciddi boyutlarda "endişe içinde bırakan", kulübün yarınları adına çok önemli olan "UEFA denetimi" ile ilgili olarak, "sözcü" Ergün ne demiş:
"Bu bir sürpriz değil. 2013 yılında oluşan kur farkından dolayı bütçe dengesinin bozulduğuna dair SPK bildirimimizde de bu durum mevcut. Biz bunu UEFA'ya kendimiz bildirdik. Onlar da 'Ne yapacaksınız?' dediler. Biz de sermaye artışı ile problemin ortadan kalkmış olduğunu söyleyeceğiz. Hiçbir sorun yok. Bir bardak suda fırtına kopartılıyor. Durumun açıklanmasını istediler. Her hangi bir problemin olmaması lâzım."
Yani, "olmaması lâzım"; ama, "olabilir de"; emin değilsiniz, öyle değil mi sayın Sözcü?..
Bitmedi; "problem olmaması" durumunda bile, sorulması gereken "çok önemli" bir ayrıntı ile ilgili bir soru var; "Ya daha önce çıktığı gibi, Sermaye artırımında bir problem çıksaydı ve artırım gerçekleşmeseydi"; ne olacaktı?..
Galatasaray'ı "bu duruma düşürmeye" ve "Galatasaray'ın yarınları üzerine Rus Ruleti oynamaya" hakkınız var mı?..
Hayret!..
Mancini, derbi öncesi "Fenerbahçe liderliği hak ediyor" demiş!..
Halbuki, "Galatasaraylıları alıştırdığı gibi", mesela "Fenerbahçe yüzde 80 daha şanslı" demesi gerekmiyor muydu?..
Yoksa, "mağlubiyet hâlinde" çıkıp da "Liderliği hak eden bir takıma kaybettik" mazeretinin alt yapısını mı oluşturuyordu, bu sözlerle?..
"Cin gibi" adam, vesselam!..
Farkın farkını fark etmek!..
Birkaç gün önce Galatasaray'ı 25 sayı fark (77-52) ile yenen Fenerbahçe, Euroleague'de İspanya Ligi'nde de, Euroleague grubunda da 7'nci vaziyette olan ve de "gruptan çıkma şansını çoktan kaybeden" Laboral Kutxa'ya 22 sayı fark (95-73) ile yenildi ve "Benden bu kadar, Avrupa Ligi'ne paydos" dedi.
Önce "Galatasaray adına utanç verici", sonra "Fenerbahçe adına utanç verici" sonuçlar ve ne yazık ki, bu "utanç tabloları" sezon başından beri, hem kendi ligimizde, hem Avrupa Ligi'nde devam edip gidiyor; onca anlı ve de şanlı koçlara, yığınla transfere, tribünleri dolduran taraftara rağmen, tablo ortada!..
"Balık baştan kokar" ama, ne yazık ki, "koku", basketbolumuzda "her tarafı sarmış"; Federasyondan, kulüplere, basketbol branşlarından, basketbol medyasına kadar!..
"Baştan" başlayalım; elin oğulları giderken Mersin'e, basketbolumuzun en tepesindeki kuruluş bizi götürüyor tersine!..
Daha "yabancı oyuncu kota ve rotasyonu" halledilememişken, bu problem, Basketbol Federasyonu'nun "dünyaya ters kararları yüzünden" Türk takımları aleyhine işler ve "kendi ayağımıza sıkılan kurşun" rolünü üstlenirken, "adı var, sanı sahalarda yok" anlı ve de şanlı koçlara da "mazeret", yok yok, "bahane üretme fırsatı" veriyor!..
"Efendim, rakiplerimizde oynayan yabancı oyuncu sayılarına bakın, bir de bizdeki kısıtlamalara" mazereti elbette "doğru ve mantıklı" bir mazeret, ama "ortaya rezil oyunların ve utanç verici skorların çıkmasının bahanesi olacak" kadar da değil!..
Ne yazık ki, Zeljko Obradovic ve Ergin Ataman başta, koçlarına "doğru dürüst hesap soramayan" kulüplerimiz, dahası yıllardan beri, "Türk Basketbolu'nu eğri yöneten" Turgay Demirel Federasyonu'nun önünde de neredeyse "esas duruşta çakılınca"; işte geldiğimiz durak, "kulüp" basketbolumuz için "burası!.."
"Milli" basketbolumuz daha da kötü durumda; "bir" finale "parayı bastırarak", o da "başkalarının bastırmaması" ile "bize açılan" kapıyı, 'büyük başarı gibi göstererek" gidebiliyoruz, ancak!..
İşte "Milli takıma basketbolcu yetiştirmek için yabancı kotasında kısıtlama yapmaya mecburuz ve yapıyoruz" diyerek, kulüp basketbolumuza çelme takan bir Federasyonun, "milli takımımızı indirdiği" durak da bu!..
Bu "acı" tablodan utanarak, evlerinden çıkmaması gerekenler, hâlâ "baş pehlivanlar gibi" meydanlarda nasıl "peşrev yapıyorlar" şaşıyorum!..
Aslında şaşırmamak gerek; zira sporumuzu yöneten teşkilat ile "halk adına denetim yapması gereken" spor medyamız da, tam tersine "bu peşreve davul / zurna ile eşlik ettiklerine göre" neden şaşırıyoruz ki?..
Kurumsallaşma!..
Günlerdir, hatta haftalardır yazılıp çiziliyor; "Mancini, hatta Ünal Aysal için son şans Fenerbahçe derbisi. Bu derbiden de kötü bir sonuç çıkarsa, ne Mancini kalır, ne Aysal!.."
Buyurun yandan yakın; işte "Aysal'ın kurumsallaştırdığı Galatasaray!.."