Evet, hakem maçı kötü yönetti!.. FIFA'nın "en iyi Türk hakemi" dediği Selçuk Dereli'nin maça çıkarken kafasına koyduğu "Aman maçı 11 - 11 bitireyim de, ligdeki şampiyonluk yarışına öyle ya da böyle bir olumsuz katkıda bulunmayayım" düşüncesi, tam tersine "bir sonucu ortaya çıkardı" ve aslında "adam sayısı bakımından 9 - 9 ya da 8 - 8 bitecek bir mücadele", Lugano'nun "aptalca" gördüğü kartla "10 - 11" tamamlandı; sakatlar hariç!.. "Seyircisi" bakımından "Fenerbahçe'ye verilecek ceza" hariç ve hele hele maç sonrası açıklamaları sebebiyle Aziz Yıldırım'lara, Ali Koç'lara, Mahmut Uslu'lara verilecek cezalar hariç!.. Hakem "kötü" niyetli miydi?.. Onu söylemem mümkün değil, "kötü" niyetli olsa "Mercimek'in attığı golü, yardımcı hakeme bakmaz, sayar" ve işi baştan bitirdi!.. "Hakemi aldatmaktan" Delgado'ya çıkardığı sarı kartı, "aynı hareketi yapan" Fenerbahçeli oyunculara ve mesela Alex'e de çıkarırdı!.. Hakemin derdi, "şampiyonluk yarışı yapan iki takımı lig maçlarına 11 - 11'i muhafaza ederek göndermekti", ne yazık ki, "bu inadı" onun sonu oldu!.. Elbette, Mercimek "iki sart karttan kırmızı ve Mehmet Sedef de iki sarı karttan kırmızı görerek" ihraç edilebilirdi. Ama, Mehmet Sedef'in "ilk sarı kartı" hatalıydı ve Fenerbahçe'de de "maçın daha başlarında sarı kart görmesi gereken" birkaç futbolcu vardı; onlara kartlar ancak "maçın sonlarında çıktı!" Bütün bunlar bir yana, sahada "nerede ise 8 tane yüzde yüz golü kaçıran, atamayan" bir takım vardı!.. Bu golleri de Selçuk Dereli mi attırmamıştı, yoksa Halûk Ulusoy mu?.. At ikisini, maç birden olsun 3 - 0, zaten dağılmış Beşiktaş'ı "yarım düzinelik et"; bitir işi!.. "Onca golü atamayan" futbolcularını unut, maç sonu "Hırsızlar, şerefsizler" gibi "sporu tümüyle kirleten" sözleri uluorta söyle; olacak iş mi?.. Kendine hâkim olamıyorsan, "maç sonu kameraların karşısına çıkma"; 24 saat geçsin, sonra konuş!.. Ya da "kendine hâkim olan" bir yöneticiye yetki ver, sadece o konuşsun, eleştirilerini "spora uygun" sözlerle yapsın!.. Aziz Başkan'ın da, Ali Koç'un da, Mahmut Uslu'nun da yaptığı "spor adına" ayıptır!.. Mutlaka ceza görmelidirler ve göreceklerdir!.. Yeter; bu ülkeyi ne zannediyorlar; Fenerbahçe Cumhuriyeti mi?.. Ne işi var Murat Özaydınlı'nın devre arasında sahanın ortasında? Hakemlerden biri ile konuşma ve kameralara poz verme hakkını ona kim vermiş?.. Futbol ve spor "sorumsuz" ve "ağızlarından çıkanı kulaklarının duymadığı" yöneticilerden kurtarılmadıkça, bu kaos bitmez ve şiddet devam eder; Mahmut Uslu'sundan, Adnan Polat'ına, Celâl Kolot'una kadar!.. "Kulüpçü ve holigan" yazarlar da bayram eder; zira "fanatik" taraftarlar tarafından baş tacı edilmeyi sürdürürler, reytinglerini de katlarlar!.. Olan da spor ve futbola olur!. >> Gücün zafiyeti!.. "FIFA bu işe ne karışır" diye fetva verenler, TV ekranlarında nutuklar atanlar, spor sayfalarında yazılar döşenenler, öylesine mahcûp oldular ki, sesleri sedaları çıkmıyor!.. FIFA'dan gelen "yazılı uyarı", onlara, dünya futbolunda işleyen düzenin "ne kadar dışında ve FIFA'nın hangi çizgide olduğundan nasıl habersiz olduklarını" ortaya koyuverdi. Ne yazık ki, hâlâ "Efendim, FIFA, Türkiye'de olanları nereden bilecek, ülkeyi jurnalleyenler var" diyen yetkililer de var!.. FIFA'ların, UEFA'ların internet sitelerinde "Dünyanın dört bir yanında biten bir maçın bir-iki saat sonrasında, o maç hakkında yorumlar yapıldığını" bilemeyen, dünyadaki "iletişim teknolojisinin hangi noktalara geldiğini" göremeyen, "Yunanistan'dan, İran'a, Portekiz'e kadar" bir çok ülkenin "benzer uyarılar" aldığını, "ortada bir jurnalleme olayı olmadığını" anlamak istemeyen ilgililer var!.. Futbol Federasyonu'nun üzerine "tanklarla toplarla gidilmesinin bir faydası oldu"; Futbol Kanunu mutlaka değişecek ve "siyaset" futbolun dışına "mümkün olduğunca açık seçik kanun maddeleri ile itilecek; siyaseti futbola sokan ve yoruma açık maddeler de tasfiye edilecek!.." FIFA'nın uyarısı ile, "imzacıların açtığı" davadaki "bilirkişi raporu" aynı günlere rastladı. "Bilirkişi", müfettişlerin "imzalar tamam" raporları nın "tam aksi" bir rapor hazırlamıştı ve rapor "Yeterli imzanın toplandığına dair kanıt yoktur" diyordu!.. Futbol Genel Kurulu konusunda "yetkisiz" müfettişlerin tespitine dayanarak, "Genel Kurul toplanmalıdır" diyenler, bir defa daha "fena hâlde yanılmışlardı", üstelik herkes bilmeliydi ki; "bu çok açık durum" FIFA tarafından "anında not edilmişti!.." Siyaset ve siyasete bağlı bürokratlar tarafından "kötü yönetilen" süreç, medyadaki "Aziz Yıldırım'a sadık" merkezlerin ve kişilerin bütün yaygaralarına rağmen, hem idari, hem de hukuki olarak her geçen gün Ulusoy'u güçlendiriyor!.. Ne var ki, federasyonda ve kurullarında "görünür hâle gelen" yönetim zafiyeti, Ulusoy'un elini gün geçtikçe zayıflatıyor!.. Türk futbolunu yıpratan şifre de bu çelişkide saklı!.. >> Şaşkın vatan evlâdı!.. Bilmem ki, soyadı "Usta" olan İbrahim Bey'in, bugüne kadar gördüğüm "en acemi Futbol Federasyonu üyesi olduğunu" söylesem, haksızlık yapmış mı olurum? Kendilerini anlatırken "14 tane vatan evlâdı" diyen, sonra da "ortaya" yaptığı ve "özür dilediği" ikinci açıklamasında da, adeta "Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyler" sözüne nazire yaparcasına "Ben imza toplayan delegeleri kastetmedim" dediği "vatan hainleri" suçlaması için "mantık" insana şu soruyu sorduruyor: Kim "imzacıları kastettiğinizi" söyledi ki, "Onları kastetmedim" dediniz; yoksa "kendiniz" mi?.. Şaşıyorum, Federasyon Başkanı Halûk Ulusoy, "futbolun içinde ve başında geçen" bunca yıla rağmen, "Federasyon heyetine aldığı insanlar" konusunda nasıl "böylesine" hatalar yapar; üstelik de "ağzından çıkanların nerelere varacağını bile hesaplayamayan" bu üyelere "medyaya konuşma hakkı ve izni" verir?.. Mahkemenin tayin ettiği bilirkişinin "imzacıları" ve "Yeter sayıda imza toplanmıştır" diyenleri fena hâlde mahcup ettiği bir günde, böylesine "gaflar yapan" üyeleri gördükten sonra, "Haziranda seçim olmalı ve devam edecekse Ulusoy mutlaka kabinesini yenilemeli" şeklindeki düşüncemin pekiştiğini görüyorum; "aksi hâlde" futbolumuzu "vatanını seven böyle evlâtların nereye götüreceği" ortada değil mi?.. >> Kimden başlamalı? Gerets, her zamanki gibi "futbolcularının yetersiz olduğunu" işaret eden ve "kendisini temzize çıkaran" bir açıklama yapmış ve demiş ki: "Avrupa düzeyindeki takımların seviyesine çıkabilmek için kalitelerimizi yükseltmemiz gerek." "Kaliteyi yükseltmek gerek" sözünde çok haklı olan Gerets'e bir sorum var: "Trömsö'yü elenmek için", Galatasaray'ın kadrosu mu yetersizdi, yoksa teknik heyeti mi?.. Sorunun "daha" açığı: Galatasaray'da "kaliteyi yükseltmeye" futbolculardan mı başlamak gerek, yoksa hocadan mı?.. >> Ortada!.. Spordan sorumlu bakanımız Mehmet Ali Şahin, "Ben bugüne dek milli görev kabul etmeyen sporcu görmedim. Fakat Süreyya neye güvenerek koşmam diyor, anlamadım" demiş. "Neye güvendiği" ortada!.. Bugüne kadar "bu konuyu yüzlerine ve gözlerine bulaştıran" bir genel müdürlükle, bir federasyon var ortada!.. Ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranacak bir şey yapabildiler!.. "Yetki sende ise", bugüne kadar "herkese meydan okuyan" bu "söz dinlemez" ikili konusunda gereğini yap!.. "Yetki sende değilse", sus otur, polemiğe girme, "bu ikili" ne istiyorsa yerine getir!.. Genel Müdürlük de, federasyon da "ne onu, ne ötekini" yapabildi; ikili de "Bize kimse dokunamaz" havası içinde rest çekmeye, meydan okumaya devam etti!.. Hâlâ da devam ediyor!.. Derhal "tedbirli olarak" ceza kuruluna verir, ceza kurulu kararına kadar "dış yarışmalara da katılmalarını yasaklarsın" olur biter!.. Bir daha kimse de çıkıp, "genel müdürlüğü, federasyonu ve bütün yetkilileri küçük düşüren tavırların, sözlerin sahipleri" için "neye güveniyorlar anlamıyorum" sözleri etmez!.. Bu kadar basit!.. OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder