Spor cinayeti!..

A -
A +
Bugün tam da "Galatasaray yazılacak" gündü; "Fenerbahçe'ye zeminsiz / zamansız / lüzumsuz / bulunmaz bir pas vererek, sarı-kırmızılı kaleye gol atmasını hazırlayan" o "Galatasaray'a hiç yakışmayan ve de acemice gece yarısı deklarasyonunu yayınlayan" Yönetim Kurulu'ndan başlayarak, "Türk futbolcusunu, Anadolu takımlarını ve de Türk teknik adamlarını küçük gören" Mancini'nin "Antalya fiyaskosunu", Antalya maçına kadar "Galatasaray ve Mancini için destanlar yazan" ve de "Sistemini oturttu" diyecek kadar "aculluk gösteren" Galatasaraylı ve özellikle "Galatasaray TV'li" yorumcuların şaşkınlığını, Drogba'nın "gerçek yüzünü görmeye başladığımızı", dahası "biraz da mizah karıştırarak" İtalyan Hoca'nın "mazeretinin (!) devam ettiğini, ona Telles'leri, Burdisso'ları, Hajroviç'leri, Veysel'leri ve diğer yeni gelenleri tanıyabilmesi için zaman verilmesi gerektiğini(!)" yazacaktım, ama "spor için, sporumuz için" bütün bunları "bugünlük çöpe atmamı gerektirecek" bir başka olay çıktı önüme; bir "spor / sporcu sağlığı" cinayeti!..
Hem de, "bu cinayetten tam bir hafta önce" 8 şubatta Uluçmarket'te çıkan "Hipokrat Yemini'ne ihanet edenler" başlıklı yazımda yazdığım cinsten!..
Spor ve sporcu sağlığı konusunda, saha kenarındaki spor hekimlerinin, kulüp yönetimlerinin, teknik adamların hatta "bizzat" sporcuların umursamazlığını, hata ve yanlışlarını anlattığım yazımda, "aynen" şu cümleler vardı:
"Uluslararası Spor Hekimliği Ahlak (Etik) 5'inci madde şöylediyor; Spor Hekimi, sporcunun sağlığını bozacak yanlış girişimlerin nelere mal olacağını, ilgili kişilere ve sporcuya izah eder. Sporcunun sakatlığı ve ağrısı geçmemiş olmasına karşın, oynatılması için yapılacak (yapılan) baskılara karşı direnir."
Evet, "bu satırlardan sadece bir hafta sonra" Mısır'dan "acı haber" geldi; "Luksor kentinde düzenlenen Afrika Kupası'na katılan Türk sporcu Seyithan Akbalık (21), müsabaka esnasında yere yığıldı. Akbalık, kaldırıldığı hastanede müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Tekvando Federasyonu Genel Koordinatörü Ramazan Erçin, 'Genç arkadaşımızı kalp krizinden kaybettik' dedi."
Genç spor şehidinin (Kimse "Nereden çıktı bu şehit sözü" demesin, ben öyle kabul ediyorum) babası Erdal Akbalık (43) ise "Oğlumun kalbinde ritim bozukluğu (Aritmi) vardı ama doktorlar spor yapmasına engel olmadığını söylediler, Mısır'a gönderdik" açıklamasını yaptı. 
Aritmi ve "tekvando gibi ağır bir sporun yarışmacı sporcusu", bir arada olur mu?..
Genel Koordinatör Erçin; "olacağını" şöyle açıklıyor; "Afrika Kupası 2016 Rio Olimpiyatları'na katılma bakımından puan kazandıran önemli bir kupaydı ve Akbalık da en başarılı sporcularımızdan biriydi."
Seyithan'ın dedesi Kerem Tarakçı (72) ise, gözyaşları içinde şunları söylemişti; "Giderken yanımıza geldi, helalleştik. Başarı diledik. Güle güle gitti. Şampiyonluk bekliyorduk, Allah bizden aldı."
Peki, "Allah aldı" ama, çok merak ediyorum; acaba "doktorlarımız" ve Türk Tabipler Birliğimiz ve elbette "yeni" Spor Bakanımız "bu spor cinayeti için" ne diyor?..
Basınımızın "ne dediği" belli; birkaç gazetede "bir / iki sütunluk bir haber", o kadar; zaten, Emre'nin küfrü, Burak'ın dirseği, Fırat Aydınus'un düdüğü varken; "bu da haber mi?.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.