Suçlular ayağa kalksın!..

A -
A +

Hiçbir işi ciddiye almıyoruz!.. İşte bu yüzden Halil Mutlu gibi "dünya çapında" bir sporcumuz "dopingli" etiketiyle karalanmak üzere!.. Avrupa Şampiyonası'nda "3 altın alan" şampiyonumuzun madalyaları da, sporculuk hayatı da tehlikede!.. Bitmedi; Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda 3000 metrede Türkiye rekoru kırarak "gümüş madalya" alan Tezeta Dangersa'nın da "ilk doping testi" pozitif çıktı; çok acı!.. Bütün dünya diyecek ki; "Halil Mutlu gibi bir sporcusu da doping yapıyorsa, varın Türkler'in öteki sporcularını hesap edin!.." "İlk numunelerde" çıkan "pozitif" sonucun, "ikinci numune" testinde "değişeceğini" sanmıyorum; inşallah "binde bir ihtimal gerçekleşir de, değişirse", düğün bayram ederim!.. İki sporcumuzda da "yasak olan aynı maddenin çıkması", işin içinde "bir komplo olabileceği" ihtimalini de akla getiriyor; ama nasıl ispat edilebilir ki? Durum çok açık; eğer Türk sporu, "Süreyya gibi, Halil gibi" çok büyük sporcularının "doping testleriyle başlarının belâya girmesini önleyemiyorsa", işte başa dönüyorum ve diyorum ki; "Hiçbir işi ciddiye almıyoruz!.." Söyler misiniz bana; "bu çocuklar kimlerin elinde" bu tuzaklara düşüyorlar? Bu "çok acı" tablonun sorumluları kimler? Elbette "önce federasyonlar, sonra hocaları, sonra doktorları ve en sonunda da kendileri!.." Yooo... Unutmamak gerek ki, "spor teşkilâtımız" da sorumlular arasında!.. Kimse bana "bazı federasyonların özerkliğinden ya da imtiyazlı olduğundan" söz etmesin!.. Spordan sorumlu bakanlık ve spor teşkilâtı, her zaman ama her zaman "mâli ve idari denetim yetkisine sahiptir"; ama "bu yetkinin bugüne kadar kullanıldığını görmedim, işitmedim!.." "Bu federasyon özerk, ben karışmam" dediniz mi, sporda en büyük suçlar olan "dopingin de, şikenin de, şiddetin de devam etmesine göz yumuyorsunuz" demektir ki; bu da "suça doğrudan iştirak sayılmasa" bile, "suçta sorumluluk payınızın olduğu" kanaatinin yaygınlaşmasına yol açar ki; en büyük tehlike de budur!.. Türkiye Büyük Millet Meclisi "Sporda şiddet" ile ilgili "özel yasa" çıkardı; ne oldu? Hiiiç!.. Her stadda, her hafta "olmayan yok!.." Başkanlar, yöneticiler, TV'lerde, gazetelerde, "taraftarı birbirine kırdırmak için" yarışıyor; çıkarılan "özel yasa" paspas ediliyor ve "herkes" seyrediyor!.. Tribünlerde küfrün bini bir para, üstelik "yasak olduğu hâlde" stad hoparlörlerinden ve "kulübün resmi görevlileri tarafından" taraftarlar tahrik ve teşvik ediliyor; federasyonlarda "tıss" yok!.. "Futbol" derken, "tribün olayları" basketbole sıçradı; "nerede ise olaysız maç" oynanmıyor; tam bir rezalet; federasyonlar "kanseri aspirinle tedavi etmekte ısrarlı"; kulüplere, takımlara "sinek vızıltısı" cezalar veriliyor; işte o kadar!.. Bu federasyonların, bu federasyonların kurullarının, "kendileri seçtiren" ve kendilerinin arkalarında duran" başkanlara, yöneticilere, kulüplere "dişe dokunacak cezaları veremeyeceğini" yıllardır "bağıra bağıra söylüyoruz"; her gördüğümüz yetkiliyle konuştuğumuzda "Haklısınız" diyorlar; ama "düzeni ve sistemi değiştirmeye" kimsenin niyeti de, cesareti de yok!.. Onun içindir ki, "lig şampiyonluğunun kutlanması" sırasında "dökülen kanlar", bilmiyorum, aslında biliyorum da, söylemek istemiyorum; "kimlerin eteklerine kadar bulaştı?" Süreyya'ya, "aylar boyu sürüncemede bıraktıktan sonra" ancak ceza verebilen, sonra da bu cezayı "yarıya indirerek" dünya sporunda "Türkiye'deki sistem" konusunda tereddütler uyandıran, hele hele "hakaret etmedik kimse bırakmayan" Yücel Kop'a "hâlâ ceza kesemeyen" ve "onu konuşturmaya devam eden" bir çarkın, şimdi Halil Mutlu'ları, Teresa Dangersa'ları da göz göre göre "ateşe attığını" bilmem fark edebilecek miyiz? Temenni edelim ki; "Türkler yapar, üstünü de örtmeye kalkar" kanaatini yaygınlaştıran "bir tutum ve vurdumduymazlığın" cezasını Halil Mutlu gibi bir dünya devi çekmesin!.. Çok yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.