Mübarek sanki "Bıçakçı" değil, "Nalıncı Keseri" federasyonu!.. "İyi niyetli, eşit, adaletli" keseceğine, "iltimaslı, istediğine göre ve ayrıcalıklı" kesip duruyor!.. Bu defa tam da "suçüstü" yakalandı!.. Şimdi, anlı - şanlı federasyonumuzun, birkaç ay içinde "iki olaya" yaklaşımına ve "yönetim anlayışındaki" hazin tabloya bakınız: Olay bir: Haber Türk'te, sevgili Kemal Belgin'li, İsmet Tongo'lu, Atıf Keçeli'li bir ekibin Tuğrul Yenigün başkanlığında, ülkenin "en ağırlıklı, en korkulu ve önemli" kuruluşlarından biri olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun müfettişlerinin yaptığı uzun araştırma ve incelemeler sonucu hazırladığı bir rapor ve bu raporun içindeki "belgeler"e dayanan ve "birkaç hafta süren" programlarla ortaya attığı "çok önemli iddialar" var ve bu iddialar futbolumuzun gündemine bomba gibi düşüyor. Belgeler arasında, "Devletten kaçırılıp" ve tam da "şampiyonluk yarışındaki bir takımın kulübünün, şampiyonluk yarışındaki en büyük rakibinin bir maçı sırasında, karşılaştığı ve kaybettiği bir takımın kulübüne el altından gönderdiği" iddia edilen "paraların dağıtım listesi" var.. "Teşvik primiydi, değildi" tartışmalarıyla ülkede kıyamet kopuyor... Bıçakçı Federasyonu, "İddialara derhal el koyuyorum, müfettişlerimi görevlendirdim, ortada teşvik primi varsa, yapanlar hakkında gereken yapılacaktır" diyeceğine, birdenbire "nalıncı keseri" oluyor, önce "olay ve iddialar hiç yokmuş gibi davranıyor"; kulaklarının üzerine yatıyor, gazeteciler sıkıştırmaya başlayınca, "kem küm" etmeye çalışıyor, bakıyor olmuyor, Federasyon Başkan Vekili'nin ağzı ile eveliyor, geveliyor: "Bakıyoruz" da... "Hukuk Kurulu'na sevk ettik" de... "Hukuk Kurulumuz iddiaları ciddi görürse, bir dosya hazırlayacak" da... "O dosyaya göre bir karar vereceğiz" de... "Soruşturma açabiliriz" de... Sonuç?.. Aradan bunca zaman geçti, "o konunun" ne olduğunu, ne yapıldığını bilen, duyan var mı? Tam bir uyutma taktiği... İkinci olay: Bu defa sahnede Star TV ve sevgili Serhat Ulueren var ve ekranda da "müthiş" iddialar: "Bugün" Vestel Manisaspor'da oynayan Cafer Aydın , "2000 - 2001 sezonunda şu takımda oynarken bize teşvik primi verildi, 10 - 15 bin doları teknik direktörümüzün evinde aldık" diyor!.. "Zamanın" bir yöneticisi de "olayı doğruluyor!.." Oooo!... "İlk olay" sırasında önce "mışıl mışıl uyuyan", sonra da "herkesi mışıl mışıl uyutan" Bıçakçı Federasyonu, bu defa, "nalıncı keserliğini" bırakıp, hem de "hemen" keskin, "çok keskin bir bıçak" oluveriyor!.. "Yıldırım hızı" ile olağanüstü toplantılar, basın toplantıları, birbiri ardına açıklamalar; "Soruşturma açtık, komisyon kurduk, Hukuk Kurulu'nu devreye soktuk... Bizim federasyonumuz teşvik primini de şike sayar, gereken yapılacaktır!.." Buyurun "ibretle" bakın... Bir olayda, "ortada" Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gibi bir kuruluşun "müfettişlerinin raporları ve belgeleri" varken federasyon ne yapıyor, pardon "ne yapmıyor?.." Diğer olayda "ortada bir futbolcunun iddiaları" varken, "aynı" federasyon ne yapıyor, hem de "hemen" ne yapıyor? "Bu farklılık" ile ilgili olarak "mantıklı" bir açıklama yapabilmemiz için, olaylara "farklı" iki pencere açmamız gerek: Birinci pencere; yani "ilk olaydaki uyutmacılık" için "en mantıklı" açıklama "şu": Bu olayda "iddiaların ve belgelerin ucu Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a kadar uzanabilirdi"; bundan "korkuldu"; zira "Bıçakçı Federasyonu'nun kurucularının başında" Aziz Yıldırım geliyordu; bu yüzden "hafıza - i beşer nisyan ile malûldür" sözünü doğrulamak istercesine "kulakların üzerine yatıldı!.." İkinci pencere; yani "ikinci olaydaki hızlılık ve uyanıklık" için "en mantıklı" açıklama ise "şu": Hedefte, son haftalarda "Federasyonu fena hâlde hırpalayan" Cemal Aydın ve onun başkanı olduğu Ankaragücü ile, "yolların ayrılması için bahane arandığı ve ama henüz bulunamadığı" iddiaları ayyuka çıkan Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal vardı; bu yüzden "yıldırım hızı ile hareket edildi!.." Siz bakmayın, "Ersun Yanal'ın arkasındayız, o yıpratılmamalı" denilerek "Federasyon tarafından korunuyormuş gibi" gösterilmeye çalışılmasına!.. Bugün "timsah göz yaşları" dökenler çok iyi biliyorlar ki: Sonunda "hiçbir şey çıkmayacak olsa" bile, Cemal Aydın da, Ersun Yanal da, altını çiziyorum, kim bilir ne kadar sürecek bir soruşturmadan sonra, "dosya kapanana kadar hedefte kalacak", haklarında günlerce, haftalarca "yeni" açıklamalar yapılacak, "yeni kişiler" bulunacak ya da kendiliklerinden ortaya çıkacak, onlar da konuşacak, "aldık, almadık, o aldı, bu aldı" iddiaları ortaya atılacak, bütün bunlar yazılacak, çizilecek, tartışılacak ve "hedeftekiler" iyice yıpranacaklar; ki, yıpranma başladı bile!.. Ve "ne gariptir" ki; "ikinci" olayda "teşvik primini aldıkları iddia edilenler" belli de, "nedense" o primi "kimlerin verdiğine dair" en ufak bir "işaret" yok; ne "iddiayı ortaya atanların" açıklamalarında, ne de "derhal" soruşturma açanların "basın toplantılarında!.." Sanki, "Mars'tan uzaylı bazı canlılar gelmiş" de, onlar vermiş!.. Ey spor kamuoyu... Ey futbol camiası... Ey Millet Meclisi'nin "şike ve şiddeti araştıran komisyonunun" üyeleri... Ey spordan sorumlu bakanımız M. Ali Şahin... Ey Gençlik ve Spor Genel Müdürümüz Mehmet Atalay... İşte size Futbol Federasyonumuz'un "olaylara nasıl baktığını, işleri nasıl algılayıp, nasıl yaptığını" çok iyi anlatan iki olayı alt alta yazdım!.. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "ucu nereye dokunursa dokunsun" talimatına rağmen, "anlamamakta ısrar ediyorsanız", siz de "dibek dövücünün 'hınk' deyicisi durumundasınız" demektir ki, futbolumuz da, sporumuz da "şiddet ve şike girdabında" gitti gider; yazık!..