Kutlanması gereken "sadece ve sadece" Bursaspor'dur; kulübüyle, camiasıyla, "muhteşem" taraftarı ile, teknik direktörü, onun yardımcıları ve futbolcularıyla, başkanıyla, yönetimiyle Bursasporlulardır; başkaları değil, hiç değil!.. Kimse, hatta "Fenerbahçe ile berabere kaldığı için bizzat Bursasporlular dahil" o dramatik maçta "Onur başta birkaç futbolcusuyla direnmeye çalışan" Trabzonspor'u "bu başarıya ortak etmeye kalkışmasın"; elbette "aldığı beraberlikle katkısı oldu" ama; "ortak" değil; zira kupa zaferinden sonra "günlerce süren" bir kutlama girdabıyla Fenerbahçe maçına gelen bordo - mavililer, ligin final maçında "10 gol yemedilerse", bu sadece ve sadece "Fenerbahçeli futbolcuların beceriksizliğinden, şanssızlığından" ve de futbol tabiriyle "topun o gece Fenerbahçe'yi sevmemesinden, hem de hiç sevmemesinden" kaynaklandı; Trabzonspor'un "takım olarak şanlı direnişinden değil!.." Onun için, "şampiyonluk yarışı yapan takımlar içinde hakem hatalarından en az yarar ama en fazla zarar gören ekip" unvanıyla ve de "gerçekten tarih yazarak" yarım asır sonra Anadolu'ya şampiyonluğu ve elbette "Süper Lig'de ilk şampiyonluğu" getiren Bursaspor'a ve Bursasporlulara helâl olsun!.. Evet, "Süper Lig'in ilk Anadolu şampiyonudur" Bursaspor!.. "Şampiyonluk kadar" önemli ve de "şampiyonluğun da temeli" olan bir gerçek var; "takım olmanın", dahası; "teknik adam olmanın", bitmedi; "taraftar olmanın", dahanın da dahası; "camia olarak bütünleşmenin ve yönetime destek vermenin" derslerini bütün Türk kulüplerine ve özellikle de "Üç Büyüklere vermek!.." İşte ben "asıl bu ders için" alkışlıyorum, yeşil-beyazlıları ve de elbette bu başarıda "aslan payını Ertuğrul Sağlam hoca ile talebelerine veriyorum"; sağ olasın Hocam ve alınlarımızdan bin defa öpüyorum, benim Bursasporlu futbolcu kardeşlerim!.. İnanıyorum ki, bu büyük, bu destansı başarınızı sürdüreceksiniz; Avrupa'da da, Türkiye'de de, durmak yok, hedef; "Daima daha ileri!.." *** İnanamıyorum; bunların hiç mi yüz kızarmaz?.. Pazartesi sabahı "sporyazarlari.com" sitesinde "Fenerbahçe-Trabzonspor maçı ile ilgili" onca "yorum okudum" gazetelerimizde çıkan; mesleğim adına utandım!.. Ali Sami Yen Stadı'nda "bir içkili vatandaşın lâf atması ile başlayan" ve iki kişi arasında çıkan bir yumruklaşmada, "münferit" bir düşme olayını, ağızlarına, kalemlerine dolayarak, "Galatasaray'ın neden ağır şekilde cezalandırılmadığını" günlerce yazanlar, "Galatasaray'ın Stadı kapanmalı", hatta "Maç tatil edilmeli ve Galatasaray hükmen yenik sayılmalıydı" demeye getirenler, Pazar gecesi Şükrü Saracoğlu Stadı'nın tribünlerindeki yangına ve stat dışındaki savaşa "tepki olarak" bir-iki cümle yazmaya bile gerek görmediler; olayları görmediler (!), duymadılar (!), kim bilir belki de korktular!.. Maç sonrasında protokol tribününü ve sahayı "bira şişesi ve taş yağmuruna tutan", "gazetecilere saldıran", dahası "Fenerbahçe tarihinin en büyük başkanı" dedikleri ve "Aziz Başkan'a bu unvanı vermelerinde baş rolü oynayan" Şükrü Saracoğlu Stadı'nın "tribünlerini ve koltuklarını cayır cayır yakan", TV'lerin naklen yayın araçlarını taşa tutan yüzlerce, binlerce sözüm ona taraftara "Bu yaptığınız nedir, bu görüntüler Avrupa TV'lerine malzeme olmayacak mı? Buraya Şampiyonlar Ligi için gelecek olan takımlara ne anlatacağız?.. Yaptığınız ayıptır, yanlıştır, yazıklar olsun" diyen, diyebilen "bir tane Fenerbahçeli yazar - çizere rastlamadım!.." "Gözümden kaçan" ya da "sitenin yazılarını almadıkları arasında olanlar" varsa, "onlardan özür dilerim" ama "bu çifte standart", Türk Spor Medyası'nda "köşe başlarını tutanların" ve de "kamuoyu oluşturanların", pazartesi günü maç yorumunda "Spor medyamız Galatasaraylıdır" diyen, diyebilen Ercan Saatçi başta olmak üzere, "kimi kolladığını" açık açık göstermiyor mu?.. "Efendim, haberlerini verdik ya, resimler var, görüntüler var" diyenleri görür ve duyar gibi oluyorum; "Yok onları da vermeseydiniz bari"; ben "haberlerden değil, yazan - çizen yorumculardan söz ediyorum", durmadan ve adeta "kendilerine verilmiş yüce bir görev gibi" Hıncal Uluç'a, Erman Toroğlu'na lâf çakıştıranların "Önce aynaya bakmaları ve ne hâlde olduklarını görmeleri" gerekmiyor mu?.. "Tencerelerinin dibi" o kadar kara ki, kimse "onlarla yarışamaz!.." *** Fenerbahçe-Trabzonspor maçının hakemi Yunus Yıldırım'a "ayrı bir paragraf açmam gerek"; bugüne kadar "onu eleştirdiğim hem de ağır şekilde eleştirdiğim zamanlar oldu"; ama o çok kritik ve dramatik maçta ve o "ezici" atmosfer altında "Pazar gecesinin yıldızı olmak" müthiş bir başarı idi; sezon boyu "ligin üzerine yapışan hakem hatalarının biriktirdiği tortuyu 94 dakika sonunda çöpe atmayı başardı"; onu ve yardımcılarını kutlarım!..