Türk futbol Milli Takımı'nı "Avrupa Şampiyonası finallerine götüren" son iki maç ile ilgili görüşlerimi, "yarınki" Uluçmarket'e bırakıyorum. Zira "maçın üzerinden" ikinci bir 24 saatin daha geçmesini ve "yazarken" duygularımın, düşüncelerime hakim olmamasını istiyorum!.. "Duygu günü" geçti, şimdi "gerçek" zamanı!.. *** Günlerdir "Süreyya Ayhan'ın başına gelenler" ile ilgili haberler ve yazılar okuyoruz, yorumlar dinliyoruz!.. Son söyleyeceğimi başından söyleyeyim; "başına gelen yeni bir şey yok", her şey ortadaki "başına ne geldiyse", başından beri vardı!.. Hocası ve kocası Yücel Kop'tur, bugünlerin hazin ve acı tablosunun baş sorumlusu!.. "Hocasına ve kocasına sonuna kadar inanmak ve güvenmek" yüzünden, "uyarıları" dinlememekle, "uyarı yapanları" kendisine "düşman" zan ve ilân etmekle bu acı ve hazin sona "ikinci" sorumlu olarak Süreyya da katılmıştır!.. Ve elbette "daha işin başında" olayların ve gidişin vahametini anlayamayan "zamanın Federasyon Başkanı" Mehmet Yurdadön ile, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da "bu acı ve hazin sonda" sorumluluk payları "büyük" olan iki yetkilidir!.. "Bu sorumlular", gerekli ve yeterli tedbirleri alacaklarına, yıllardır "milleti bir hayal peşinde koşturmuş", ülke sporunun zaten "kıt olan" mâli imkanlarının "önemli" bir bölümünün "gerçekleşmeyecek" bir hayal için har vurup harman savrulmasının kahramanları olmuşlardır!.. Bunca yıldır "doping" denilen, "şiddet ve şike ile beraber" sporun "en büyük" üç suçundan biri olan illetin pençesinde kıvranan, kıvrandırılan bir sporcunun dramını izleyip duruyoruz, ama sadece izleyip duruyoruz; "bu dramı sonlandıracak" hiçbir şey yapmadık, yapamadık!.. Ürettiğimiz hep lâf oldu; lâf ve de lâf, sonra gene lâf!.. Aslında yetkililerin elinde öylesine "belgeler", öylesine "yetkiler" vardı ki, öyle ya da böyle, yani "olumlu ya da olumsuz" bu iş çoktan bitirilir; Süreyya da, Türk sporu da, ülke de bu duruma düşürülmezdi!.. Beceremedik!.. Belki de "son 10 yılın" dünyada "en büyük" olabilecek "kadın atletini" el birliği ile yok ettik!.. Elhâk, "kendisi" de bu bitişe çanak tuttu, sadece ve sadece kendisine "uçurumun kenarında perende attıran" hocasına - kocasına inandı; gitti gider!.. Şimdi kalkmışlar "Bize tuzak kuruldu, komplo yapıldı, içeceğimize, yiyeceğimize doping maddesi bulaştırıldı; zira koşmamızı istemiyorlardı" diye feryat ediyorlar!.. Hadi canım siz de!.. Aynada bakın, "kimlerin sizlere tuzak kurduğunu" çok iyi göreceksiniz!.. Bu tuzağı hazırlayan da sizlerdiniz, çalıştıran da sizlerdiniz ve sonunda "o tuzağa düşen" de sizler oldunuz: Takdir- i ilâhi!.. Bari "bundan sonra" susun!.. Öte yanda "affı ilâhiyi", bu tarafta da "sporcu affını" bekleyin; tabii "bu yaştan sonra" "sporcu affını bekleyecek" zamanınız ve "fizik gücünüz" kalmışsa!..