Avrupa Kupaları'nda takımlarımız için "yeşil - kırmızı ışık" haftası, "beklediğim" sonuçlarla kapandı!.. Fenerbahçe ve Beşiktaş turu geçtiler; Galatasaray yenildi, Trabzonspor ve Kayserispor elendi!.. İşte, hafta içinin görüntüsü: Fenerbahçe: "Kolay" rakibi karşısında sadece "10 dakika iyi oynayan" ve hemen farka ulaşan bir sarı lacivertli takımın, "dördüncü torbadan gireceği" grupta "çok daha güçlü rakipler önünde ne yapacağı" sorusu bütün bir maç kafaları meşgul etti!.. Tek teselli, Deivid'in şeytanın bacağını kırarak gol atmasıydı!.. Beşiktaş: Siyah-beyazlı ekip, "kolay geçeceği turu", kötü futboluyla zora soktu; özellikle defanstaki bozgun "gruplarda devam ederse" ne olur, ortada!.. Tigana, hâlâ "takım iskeletinde ve futbolunda istikrarı sağlayamadı;"yazık!.. Galatasaray: Sarı-kırmızılılar, Liverpool'dan puan çıkaramadılar ve ikinci yarıdaki inanılmaz direnişe ve futbola rağmen, İngiltere'den "büyük dahili yaralar" ile döndüler!.. "Bu yaraları açan" Teknik Direktör Gerets'di ve Galatasaray'ın hocası, "hedef şaşırtması yaparak", fitilinin ateşlenmesine kimsenin mani olamayacağı bir bombayı takımın içine bıraktı; "kendi hatalarının tartışılmasını önlemek için" inanılmaz bir kıvırmayla "mağlûbiyeti tecrübeli futbolcuların üzerine yıkıverdi" ve takımı geçen yıl şampiyon yapan ağabeyleri, "onları yok etmek için fırsat arayanların" önüne fırlatarak, takım içinde tam bir savaş başlattı!.. Görülecektir ki, Hoca'nın ilân ettiği bu savaş, Galatasaray'ı tamamen bitirecektir; "Benden sonra tufan olsun" diyen bir Hoca'ya hâlâ arka çıkanlar bilmem ki, durumdan vazife çıkarıp, gereğini yapacaklar ve utanacaklar mı, yoksa "yanlışta" ısrar mı edecekler?.. Israr ederlerse, bilinmelidir ki, olacakların baş sorumluları Özhan Canaydın ve Adnan Polat'tır; hesabı onlar verecektir; haberleri olsun!.. Trabzonspor: Bordo-mavililer, turu Trabzon'da kaybetmişti ama gene de İspanya'da "büyük bir sürprizi gerçekleştiriyordu"; hakem "nizami golü vermeyerek" Trabzonspor'un hakkını yedi; yazık oldu!.. Ne var ki, Ziya Doğan Hoca'nın talebeleri, lig için "iyi sinyaller vermeye devam ettiler"; yolları açık ola!.. Kayserispor: Anadolu'nun sarı - kırmızılıları ise "biraz tecrübeli olabilseydiler", turu geçerlerdi; Ertuğrul Sağlam'ın futbolcuları "UEFA'da tur atlayabilme yükünü" kaldıramadılar; tecrübeli ve güçlü rakiplerine "istediği sonucu alma" imkânını verdiler!.. Erken gelen golle ele geçirilen "1 - 0'lık turu geçme" fırsatını "80 dakika koruma" gayretinin turu geçme hakkını Hollanda'ya götüreceğini anlayamadılar, "beraberlik golü ile" konsantrasyonları tamamen bozuldu ve iş bitti!.. *** Avrupa Kupaları'nda kalan 3 takımımız, Türk Futbolu'nun üç büyükleri!.. Ne var ki; şu anda oynadıkları futbol büyük değil ve böyle devam ederse, bundan sonra işleri zor, hem de çok zor!.. > Koltuğu hazmedemeyenler!.. Bak... Bak... Bak... "Evine, bahçesine almayacağı kişiler, onu eleştiriyormuş." Kim söylüyor, bunları?.. Beşiktaş'ın anlı ve de şanlı Başkanı!.. Şimdi biz de çıkıp "Ne yazık ki, 'kendisi dahil', evimize, bahçemize almayacağımız bir yığın insan için, 'görevimiz gereği' hemen her gün yazı yazmak durumunda kalıyoruz, bizlere yazık değil mi? Bu işkence çekilir mi?" desek, ne olacak?.. Bu nasıl bir kafadır?.. Dahası var; "bu kafaları" çekmek zorunda kalmak ne acı!.. Hey gidi günler hey, "ben gazeteciliğe başladığımda ve uzun yıllar boyu devam ettiğimde", Beşiktaş başta "büyük kulüplerimizin başkanlık koltuklarında", kimler vardı, kimler geldi, geçti; şimdi kimler var ve "başkanlıklar" kimlerin elinde?!.. TV ekranlarında, gazete sayfalarında "onları gördükçe, söylediklerini dinledikçe ve okudukça", eskilerle kıyaslıyorum da, "dünün okkalıları yanında, bugünün dirhemlilerini görmek" beni Türk Kulüpçülüğü adına çok ama çok üzüyor!.. "Kulüp başkanları olmasalar", karşılaştığımızda kaçına "Merhaba" derim, bilemiyorum; zira ben, Yıldırım Demirören gibi "baba parası ile zengin olanlardan değilim"; kapımı çalan herkesi, "Tanrı misafiri" olarak evime, bahçeme alıp ağırlarım!.. Bütün bunlar bir yana, "spor basınına hemen her gün bu hakaretler yağdırılırken" benim Türkiye Spor Yazarları Derneğim, onun anlı şanlı başkanı olmak üzere, yöneticileri acaba ne yaparlar?.. Yoksa "onlar" spor basınından değiller mi?.. > Yarın başarı olmaz!.. Kız voleybolcularımız "inanılmaz" işler yaptılar ama "inanılmaz" bir iş daha yapıp, herkesi şaşkına çevirdiler!.. Rusya'dan, İtalya'ya, kimleri fileye dizmediler ki?.. Tam "Voleybol tarihimizde yeni bir tarih yazılıyor" diyorduk ki, grubun sonuncu olan en zayıf ve iddiasız takımına yenilerek, "tarih yazma fırsatını" ertelediler; yendiğimiz Rusya'yı grup birincisi yapıverdiler!.. "Gene de başarılı olduk" sözünü söylemeyeceğim; sporumuzda "yarım kalmış binlerce başarı öyküsü var"; artık "yarım başarılara karnımız tok"; başarı tam olmalı; tam!.. Bugün İtalya'yı "gene yenerseniz" ve finale kalırsanız, bilesiniz ki, millet olarak alınlarınızdan öpeceğiz!.. > Tahterevalli!.. Eskiden greko - romeni beceremezdik, serbestçilerimiz rakiplerine minderleri dar ederdi!.. Şimdi bakıyorum, grekocular başarılı, serbestçiler giderek düşüyorlar!.. Neden?.. Neden, "ikisini beraber" beceremiyoruz?.. "Bir bilen" varsa, çıkıp bize anlatsın!.. Neden?.. > Sergen çekirdek yiyor!.. Etimesgut Şekerspor'da Sergen, Ahmet Dursun ve Ahmet Yıldırım kadro dışı bırakılmış!.. Alınan kötü sonuçların faturaları "bu futbolculara kesilmiş"; iyi de "onca parayı bu futbolculara kaptıran" başkan ve yöneticilerde, "bu oyuncuları aldırtan" hocalarda hiç mi suç yok?.. Bu "gezginci profesyoneller", herkes tarafından bilinir ve tanınırken, "onlara onca parayı verip", sonra da "süresiz kadro dışı bırakmak" neyin nesi oluyor?.. Bilmem ki, Şekerspor sahada oynarken, tribünde "çekirdek yiyen" Sergen, içinden kahkahalarla nasıl gülüyordur!.. Anlaşılıyor ki, kulüplerimizin çoğu Allah'a emanet; büyük - küçük fark etmiyor!.. Başarı ve ayıp!.. Türk satrancında büyük işler oluyor!.. Karadağ'da yapılan Yaş Grupları Avrupa Şampiyonası'nda Kübra Öztürk "16 Yaş altı grubunda şampiyon oldu" ve Türkiye'ye satrançta "ilk" Avrupa Şampiyonluğu'nu getirdi; kutlarım!.. Dile kolay, Ankara Mamak Lisesi öğrencisi olan 15 yaşındaki Kübra, 32 ülkeden 62 sporcu arasında, hem de Rus rakibi Olga Girya'yı da yenerek 7.5 puanla sıralamanın en tepesine oturdu!.. Türkiye büyük bayanlar üçüncüsü de olan Kübra için "geleceğin büyük ustaları arasında yer alacak" demek, sanırım "kehanet" olmaz!.. Satranç Federasyonu ile Türk Satrancı'na sponsorluk yaparak büyük destek veren Türkiye İş Bankası yöneticilerine de, bir Türk vatandaşı ve satrancı seven bir spor yazarı olarak teşekkür ediyorum; nice büyük başarılara!.. Ama, "gazeteci" olarak mensubu olduğum Türk medyasının "süregelen" bir ayıbını da "üzülerek" yazmam gerek: "Böyle" bir "akıl" sporunda, "böyle" bir başarıya imza atan bir Türk kızının bıraktım sütün sütun röportajlarını, "küçücük bir resmini ya da birkaç saniyelik görüntüsünü" ne gazetelerimizde, ne TV'lerimizde görebildim; çok ama çok yazık!..