"Sus" dediler, sustum!..

A -
A +

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "gene" zor durumda!.. Fenerbahçe mi, Ortega mı, Lorant mı, Lorant'ın gidip, sıranın kendilerine gelmesini dört gözle bekleyenler mi, taraftar mı, üyeler mi, dernekler mi, gruplar mı, spor medyasındaki Fenerbahçeli yazarlar mı, yok yok "sadece" spor medyasındaki değil, "magazin dahil" bütün bir medyadaki "futbol bilir" yazar-çizerler ve üst düzey yöneticiler mi? Kime bakacağını, kime danışacağını, kimi dinleyeceğini, kime kızacağını şaşırdı, "Aziz" başkan!.. Sağlığını ver... Paranı ver... Mesaini ver... Her şeyini ver... Gene de yaranama... Her gün bir TV'de, bir gazetede "istifa et" yazılarıyla, yorumlarıyla karşılaş... "Ortağı olduğun şirketin en gizli iş ilişkileri" ortalığa dökülsün; olacak şey mi? Ne oluyor; "Fenerbahçe medyası" kronik hale gelen "teknik adam beğenmeme" hastalığının krizlerine tutulmuş, "kelle istiyor!.." Çok değil son 10-15 yıla bakmak yeter; Fenerbahçe'nin hocalığına kimler geldi, kimler geçti!.. İçlerinde "Fenerbahçe'yi şampiyon yapanlar dahil", bir tanesi ama bir tanesi, bu "ûlema şurası"na yaranabildi mi, kendini beğendirebildi mi? Her birine bir kulp takıldı, sonunda "nerede ise kuyruklarına teneke bağlanarak" kapı dışarı edildi!.. Geçen gün "Fenerbahçeliler'in çoğunlukta" olduğu bir dost meclisinde "Fenerbahçe ne yapmalı" konusu tartışılıyordu, bir teklif yaptım: "Ben, Aziz Başkan'ın yerinde olsam, toplarım Fenerbahçe medyasının önde gelenlerini, Can Bartu'dan Selçuk Yula'ya, Hasan Pulur'dan Ercan Aktuna'ya, Mehmet Yılmaz'dan Abdullah Çevrim'e, Altan Tanrıkulu'ndan Selim Soydan'a, Hüsnü Çil'den Ömer Çavuşoğlu'na, Necati Bilgiç'ten Gürcan Bilgiç'e, Kenan Onuk'tan Alaaddin Metin'e kadar ne kadar Fenerbahçeli yazar - çizer varsa... Onlara derim ki; 'Oturun, tartışın, ücretini parasını hiç düşünmeyin, bir teknik direktör adı verin, onu alıp getireyim ve takımın başına geçireyim.Siz de rahat edin, ben de edeyim, taraftar da etsin'... Otursunlar, seçsinler bir hocayı getirsin başkan!." Teklifim "bir anda" herkesi memnun eder gibi oldu, taaa ki, "yaşlı" bir dostun konuşmasına kadar: "Sevgili Öcal... Sen bizi bilmezsin... Bir defa, bunların çoğu bir araya gelmez... Gelseler dahi, karşılarındaki duvarın rengi konusunda bile anlaşamazlar... Birinin 'ak' dediğine öteki 'kara' der!.. Diyelim ki anlaştılar, bir isim buldular, adamcağız da bastırdı parayı getirdi... Daha beşinci maçına çıkmadan Lorant'tan beter etmezlerse, benim de adım Ahmet değil!.." İtiraz edecek oldum; "Yahu... Etmeyin eylemeyin... Bunların hemen hepsini tanıyorum... Aklı başında insanlardır... Fenerbahçe'yi çok severler... İşi de bilirler..." demeye çabaladım... Ama... Sonunu getiremedim.. Fenerbahçeli dostların biri oradan, biri buradan, biri karşıdan, biri arkadan bombardımana geçtiler!.. Söylediklerinin özetliyorum: "Ahmet Bey doğru söylüyor... Sen Galatasaraylısın, bizi bilmezsin... Bilmediğin işe de burnunu sokma... Biz kendi kulübümüzü de, yazarlarımızı da çok iyi biliriz... Fenerbahçeli olmanın tadı da burada... Bir teknik adamla dört yıl birlikte yaşanır mı? Biz kolay kolay futbolcu da, teknik adam da beğenmeyiz... Her yıl yeni takım, yeni hoca... Hatta çok zaman bir yılda birkaç hoca... Bu saydığın arkadaşların eski yazılarını hatırlamıyor musun; Rapaiç için 'Hagi'den iyi', Revivo için 'Avrupa'nın gözdesi' anlamlarına gelen yazıları yazmamışlar mıydı, bak şimdi neler yazıyorlar? Yarın da Ortega için neler yazacaklarını göreceğiz. Bugün için gündemde Lorant'ın gitmesi var, hele o bir gitsin; gerisi Allah kerim..." Sustum ve içimden "İyi ki Aziz başkanın yerinde değilim" dedim!. ocaluluc@beko.net

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.