Önüne gelen "istediği gibi", sorumsuzca, lâfın nereye nasıl gideceğini, nerelerde hangi tahribatları yapacağını, hangi "kinleri" doğuracağını, hangi tepkilere sebep olacağını, neleri teşvik ve tahrik edeceğini düşünmeden konuşuyor; konuşmaktan da öte "hakaret ediyor", hatta Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanunları'na göre suç işliyor, Spor Teşkilâtı'nın ve Futbol Federasyonu'nun disiplin yönetmeliklerini pas pas ediyor ve... Çoğunlukla "yaptıkları" yanlarına kâr kalıyor!.. Arada bir, o da "göstermelik" bir-iki ceza; işte o kadar!. Saha içi ve saha dışı terörün "bir numaralı" sebebi işte bu "eyyamcı" tablo!.. Medya ve kamuoyu tepkisinden korkularak "büyüklerin başkan, yönetici, menajer, teknik adam ve futbolcuları" koruma ve kollama altına alınınca, "mavi boncuk politikası" üzerinde cambazlık yapılmaya başlanınca, işin çığırından çıkması önlenemiyor; "diğerlerine de dokunulurken", haksızlıktan korkulduğundan, "onlara da komik cezalar verilebiliyor!." Tıpkı, "onlarca kişiyi öldüren" trafik canavarlarına verilen "ölüme sebebiyet" maddesindeki "komik" cezalar gibi!.. Çavuçescu'nun ülkesinden gelen adamın, 4 yıldır çalıştırdığı takımlar nerede ise Türkiye içinde yaptıkları 150'ye yakın resmi maçta "toplam" 15 mağlubiyet almamışlar, kariyerine bir ikincilik, iki şampiyonluk yazdırmış, bu sezon da "öndekilere fark atacak" durumda; yaptıklarına, söylediklerine bakınız!.. Yanındaki menajerin ona "destek olan" sözlerine bakınız.. Yöneticilerinin, onu "susturmak yerine", onu koruyan ve kollayan" açıklamalarına bakınız!.. İşi, "sosyal patlamaya kadar" vardırdı; yakında herhalde "ihtilâl olacak" da diyecek!.. Der mi; der!.. Bu ve benzer sözlerin, "bir zamanlar dost olan" Beşiktaş ile Fenerbahçe ya da Beşiktaş ile Galatasaray camiaları üzerinde yaptığı tahribatı, camiaları, hiç değilse seyircileri ve taraftarları "birbirine düşürmede oynadığı" rolü düşünemeyecek kadar "ülkemize yabancı olan" Lucescu'nun, "işin sonunun nereye varacağı" umurunda mı? O "sadece kendini düşünüyor"; yarın basıp gidecek, geride kalacak tablo, Türk sporunda, Türk futbolunda uzun zaman onarılamayacak bir harabe bırakacak! Adam kendi yönünden haklı; "Atlar, köpekler istedi diye ölmez" diyerek hakaret ettiği camia tarafından "baş tacı edilirse", sorumsuzca söylediği sözlerin önüne geçilmesi için en ufak çaba harcanmazsa, susar mı? Rakiplerini, hakemleri, Süper Ligi, futbolumuzu ve federasyonu bir yana bıraktım, "kendi kazandığı şampiyonluklara bile gölge ve şaibe düşürdüğünün farkında olamayacak kadar" kendini kaybetmiş, maskesi düşmüş ve "çirkin yüzü" bütün açıklığıyla ortaya çıkmış "Çavuçescu'nun ülkesinden gelen adamın" sesini kesmek elbette "önce" federasyona düşüyor ama, bu konularda "vurdumduymazcılığın doruklarında dolaşan" bir federasyon bunu yapabilir mi? O federasyon, zemininde ve zamanında Aziz Yıldırım'lara, Mahmut Uslu'lara, Murat Özaydınlı'lara, Fatih Terim'lere, Aziz Üstel'lere, Sinan Engin'lere ve benzerlerine "ne yapabildi" ki, şimdi Lucescu'yu ve benzerlerini susturacak "yönetmelik ve talimat maddelerini" cesaretle uygulayabilsin? "Susturulması gerekir" derken, sadece "tahrik ve tahrip edici, hakaret dolu, kurumları ve kişileri zan ve şaibe altında bırakacak, camialar arasında kin ve nifak tohumları ekecek, taraftarı birbirine düşürecek" sözleri kastediyorum, yoksa "haklı eleştirileri" ve de "seviyeli açıklamaları" değil!.. Haftalardır söylüyorum; Lucescu "kaçmak için" fırsat kolluyor ve zemin hazırlıyor; tahrik ediyor, tahrip ediyor!.. Ne Türk futbolu, ne Türk Futbol Ligi, ne Beşiktaş ya da Galatasaray umurunda!.. Alabileceğini aldı; görüyor ki "artık alabileceği çok şey kalmadı"; foyası da ortaya çıkmaya başladı; şimdi gözü dışarıda!.. Türkiye'de yaptığı kariyerle "orada, burada bir iş bulacak" ya da belki de buldu; pırrr!.. Hâlâ anlamayanlara yakında öyle bir sürpriz yapacak ki; aşk olsun!... Federasyon kurullarının, "her nasılsa" arada bir başkan ve yöneticilere verdiği cezaları "iç çekişme ve kıskançlık sebebi ile" şeref tribünlerinde uygulamaktan kaçınan bir Genel Müdürlük oldukça, yıllar yılı "bir Göztepe - Karşıyaka kan davasını çözmeyi beceremeyen" federasyonlar oldukça, Türk sporunda şiddeti önlemek için "bir değil, bin yasa çıksa" ne yazar? Hele hele, "yangına körükle giden" bir spor medyası ve "bizim başkan... Bizim takım... Bizim hoca.." diye yazıp-çizen, konuşan anlı-şanlı yorumcular oldukça, söyler misiniz bana, neyi nasıl düzelteceksiniz?