Susun bari sayın başkan, susun!..

A -
A +

"Büyük vaatler" ile göreve geleli "kaç yıl" oldu; bunca başarısızlığın mazereti olarak "şimdi" çıkıp "enkaz edebiyatı" yapıyor; koca Galatasaray Başkanı'na bakın!.. Sanki, "Mars'tan gelmişti" de, "göreve talip olurken", Galatasaray'ın "ne hâlde olduğunu" bilmiyordu!.. Sanki, "Galatasaray'ın mâli batış yıllarında" Galatasaray yönetimlerinde "görev almamış", asbaşkanlıklar yapmamıştı!.. Beceremeyeceksen, aradan bunca yıl geçtikten sonra "enkaz devraldım" bahanesinin arkasına saklanacaksan, "neden" göreve talip oldun? Bitmedi ve yetmedi; "bir defa daha" neden tâlip olsun?. Sayın Başkan, Galatasaray Dergisi'nin "Ağustos" sayısındaki yazınız, Galatasaray adına da, yönetimi adına da "utanılacak" ibarelerle dolu!.. Şu cümlenize bakın: "Galatasaray Spor Kulübü'nde geçmiş yıllara nazaran bir duraksama olduğu şeklinde bir algılama yaşandığının farkındayım." Vay... Vay... Vay... Alkışlıyoruz sizi sayın başkan; demek ki "Galatasaraylılar'ın bir duraksama olduğunu algılayabildiklerinin" farkına varabilmişsiniz!.. "Ne algılaması", sayın Başkan, ne algılaması? Galatasaraylılar, "yönetimlerinin yaptığı gaflardan, hatalardan dolayı" sokakta "başı öne eğik" yürüyorlar; Fenerbahçeliler'in, Beşiktaşlılar'ın "mizah ve espri kaynağı hâline gelen" bir hazin tablo var ortada; siz hâlâ "algılamadan" söz ediyorsunuz, ama "bu da bir şey"; hâlâ "algılamayı bile fark edememiş" olabilirdiniz; öyle değil mi? Galatasaraylılar "bu fark etme dolayısı ile" size teşekkür etmeliler!.. Ya "şu" cümleleriniz: "Buradan tüm Galatasaraylılar'a bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin, bu sene gerçekten ama gerçekten Galatasaraylılığın en temel özelliği olan birlik ve beraberliğimizi dosta düşmana gösterelim." Günaydııın!.. Başkanlığa geldiğinizden beri, herkesi "kırar geçirir", en yakınlarınızı bile "Bir daha mı, tövbeler olsun" diyecek hâle getirir, etrafa "sempati yerine antipati dağıtır, pozitif enerji yerine negatif enerji saçarken", sizi destekleyen ve "iş başına gelmenize yardım edenleri" bile pişman ederken, aklınız nerede idi? Kırılan kalpler, kaybedilen güven ve inanç "gerçekten ama gerçekten nasıl geri gelecek"; söyler misiniz? "Aynı" yazıya bakarak devam ediyorum; Neymiş; "El atılmamış, gözden kaçırılmış bir çok soruna cesaretle el atmak zorundaymışlar. Bunun onlara potansiyel başarısızlık damgasını vurduracağının da farkındaymışlar. Ancak kendi itibarları ve popülerlik uğruna Galatasaraylarını daha karanlık bir sürece sokacak günü kurtarma yanlışına düşmemeyi karşılıksız Galatasaray sevgileri gereği her zaman tercih etmişlermiş." Bir vay vay vay, daha!.. Ne "potansiyel başarısızlığı" sayın Başkan? Elin oğlu, "koca koca modern statları" yaparken, tamamlarken, "bir yıldır" bir tribünü bile bitiremeyenler, "gazete manşetlerine düşenler" kimler? Ali Sami Yen için, "bir öyle, bir böyle", Olimpiyat Stadı için "bir böyle, bir öyle" konuşanlar, Seyrantepe için 3'er, 5'er aylık periyotlar içinde "birbirine tamamen ters açıklamalar yaparak", her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştıranlar, "Galatasaray'ı küçük düşürenler" kimler? Üç yılda "bir 10 numara transfer edemeyenler" ve Galatasaray tribünlerini boşaltanlar kimler? Mondragon gibi bir "transfer cingözüne" teslim olanlar kimler?.. Galatasaray'a tarihinde görülmedik Ribery skandalını yaşatanlar kimler? "Kily Gonzales" gibi "ikinci sınıf" bir futbolcudan bile "6 şartlı" garanti sözleşmesine muhatap olanlar kimler?. Figo'lardan, Rui Costa'lardan, İnsua'lardan, Saviola'lardan, Pires'lerden söz açıp da, "lig ve Avrupa Kupaları başlarken"; bir İliç ile ortada kalanlar kimler? Her türlü garantiyi alan, üstüne de "8 milyon euro" verilecek olan Pires'ten bugüne kadar hep "Hayır" cevabı alanlar kimler? Basketbolü, voleybolu "perişan eden" kimler?. Yaz yaz bitmez, sayın Başkan, yaz yaz bitmez!.. Ve "bu hazin tablo" , sizin şu "acıklı" sözlerinizle affedilemez, geçiştirilemez: "Defalarca söylediğim gibi bunun duraksama dönemi değil, bir hazırlık dönemi olarak algılanmasını çok isterdim." İnsaf!.. Böylesine misyondan uzak düşen, vizyonsuz ve de "çok" başarısız bir yönetimin başı, "bunca yıl sonra", böyle bir isteğin arkasına "nasıl" saklanmaya çalışır; sizin "hazırlık dönemi geçiriyoruz" mazeretinize "artık" kim inanır? Ya şu sözlerinize ne demeli: "Bu uğurda her türlü eleştiriyi göğüslerken, içimde bir vicdan azabı, bir iç muhasebe kesinlikle yaşamıyorum." Bütün Galatasaraylılar'ın içi kan ağlayacak, 3 yıldır başları yukarı kalkmayacak ama "sayın Başkanları" vicdan azabı duymayacak, "iç hesaplaşma bile yapmayacak"; işte "Galatasaray neden bu hâlde", ortada değil mi? Diyorsunuz ki: "Galatasaray tarihi bir dönemeçten geçmektedir. Tüm camiamızı bu sorumluluğu hep beraber paylaşmaya çağırıyorum." İşte "burada" haklısınız sayın Başkan; Faruk Süren'in, Mehmet Cansun'un ve zat - ı âlinizin sayesinde Galatasaray "tarihi bir dönemeçten geçecek" duruma düşmüştür ve "bu dönemeci dönmesi için" de, "söylediğiniz gibi" bütün camianın "sorumluluğu" paylaşması gerekir!. Ancak, "bütün camianın sorumluluğu paylaşması için" Galatasaray'ın yönetiminde "güvenilecek, inanılacak" bir yönetimin bulunması "ön şarttır!." Galatasaray'da şu anda "böyle bir yönetim yoktur!.." İlk olarak siz "sorumluluğunuzu yerine getirin" ve bu "ön şartın önünü açın"; bırakın o koltuğu, "hak eden ve yapacak olan gelsin!.." İlâhi Adalet!.. Yooo, üzüntüm de, kızgınlığım da, kırgınlığım da hâlâ geçmedi!.. Trabzonspor, "bir kasaba takımına nasıl elenir?." Nasıl?.. Nasıl?.. Nasıl?.. Önce, Şenol Hocama soruyorum; nasıl?. Sonra, Trabzonspor Başkanı ve yönetimine soruyorum; nasıl?. Sonra da, Trabzonsporlu futbolculara soruyorum; nasıl?. Benim, bâtıl inançlarım yoktur!.. Büyüye falan inanmam!. Buna karşılık "ilâhi" adalete inancım tamdır!. Evet; "ilâhi adalet!.." Yıllar yılı "Anadolu'nun parlayan yıldızı" olarak ün yap; sonra da, Havuz konusunda, "üç - beş kuruş için" İstanbul'un "Rabbena hep bana" diyen "adı büyük" büyüklerinin peşine takıl; Anadolu'ya sırtını dön!.. Ne oldu şimdi, "dördüncü"büyüklüğün?.. "Kurada sana çıkana kadar" adını hiç duymadığımız, zor söyleyip, zar - zor yazabildiğimiz, birkaç gün sonra da "tamamen" unutacağımız bir "kasaba takımına elendin!.." "Bir kasaba takımına elenerek" kaybettiklerinin yanında, Havuz'dan alacağın "üç kuruş fazlanın" lâfı mı olur? Hesapla bakalım!!!. Dikkat!.. Dikkat!.. Süper Lig başladı!.. "Şampiyonluk" mücadelesi de, "düşmeme" mücadelesi de "sert" geçecek!.. Üstelik "maç naklen yayınlarındaki Havuz paylaşımı", yeni şekliyle "her puanı, her galibiyeti, her üst dereceyi" milyarlar, on milyarlar, yüz milyarlar kazanmanın aracı hâline getirdi, teşvik etti; iyi de etti!.. Kısacası, artık "Ben nasılsa düşmeyeceğim, ben şampiyon da olamayacağım" diye yan gelip yatmak yok!. Onun için "her maç", erkekçe olacak, sert olacak, "maç gibi" olacak!.. Tribünlere de, taraftarlara da "bu sertliğin karşılığı olan" stres yüklendikçe yüklenecek!. Tabii futbolculara da, teknik adamlara da, hakemlere de!.. En ufak adaletsizlik, en ufak taraf tutma, en ufak kayırmacılık, en ufak tahrik ve kıvılcım, "büyük olayları tetikleyebilir!." Onun için, Federasyon, Spor Teşkilatı, devlet görevlileri, güvenlik güçleri, kulüp başkanları, yöneticileri, teknik adamlar, futbolcular, hakemler "çok hassas ve dikkatli" olmalı!. Ve de, "TV'lerde reyting avcılarının ve tahrikçilerin önü kesilmeli!." Mutlaka kesilmeli!.. Yoksa. Gerisini yazmak istemiyorum; anlayana sivrisinek saz!.. Ümit'e haksızlık!.. Fenerbahçe kaptanı Ümit Özat'ı, "Denizlispor Teknik Direktörü" Giray Bulak olayında çok ağır eleştirdim; "aynı hareketleri yapan" bütün futbolcuları eleştirdiğim gibi... Şimdi bakıyorum da, Hakem Semineri'nde yaptığı konuşmadaki "birkaç cümle için" Ümit ağır şekilde eleştiriliyor; hakemler arasında "Ümit'e ve Fenerbahçe'ye karşı bir antipati cephesi oluşturulmaya çalışılıyor!." "Bu kampanya" haksız ve tehlikeli!.. Ümit'in "yanlışı", böylesine "tehlikeli bir konuda, her yoruma açık cümleleri söylerken" dikkatli olmaması ve "yanlış anlamalara sebebiyet vereceğini" düşünememesiydi!. Nitekim "yaptığı hatayı anladı" ve "hemen düzeltti!.." Bu defa da "Çevir kaz yanmasın" eleştirileriyle karşılaştı!.. Bir bakalım ve araştıralım, Hakem Semineri'nden çok önce yapılan bir röportajında, Hakem Semineri'nden önce basılan ve dağıtılan "Futbol Ekstra" Dergisi'nde, "aynı konuda" Ümit kaptan neler söylemiş?.. "Çok daha rahat bir ortamda yapılan" röportajında, "meramını açıkça ortaya koyan" sözlerini, "yerimin darlığı sebebiyle" buraya alamıyorum; ama açıkça yazıyorum ki; Ümit'in "hakemler konusundaki asıl düşünceleri", Hakem Semineri'nin havası ve heyecanı içinde "çarpıtılacak ve yanlış yorumlanacak" şekle giren "o sözleri" değil!.. Futbol Ekstra'daki sözleri gösteriyor ki, Ümit, "Türk hakemliği ve hakemleri için" olumlu ve olgun düşünüyor; onun "düzeltme açıklaması" asıl görüşleri!.. Hakemleri, "her insanın yapabileceği" bir hatayı yapan Ümit'e düşman etmeyelim!.. Türk futbolunda "zaten" o kadar düşman var ki!.. "Tiraj ve reyting avcıları" tarafları tahrik için fırsat bekliyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.