Herkesin gözü Türkiye Birinci Ligi'nde! "Şampiyon Galatasaray mı olacak, Fenerbahçe mi?" sorusunun peşinden koşturan spor medyamızın "bu konuda konuşturmadığı", bir bizim Cemal dostumuzun "rengarenk papağanı" kaldı! Bence, "o papağanı konuştursalardı", TV ekranlarında her Pazar ve her Pazartesi gecesi karşımıza çıkan "kulüpçü kargalardan" çok daha "şirin ve renkli, hem de keyifli bir iş yapmış olurlardı!" Yooo... İşin bu tarafını hemen keseyim, benim bugün yazmak istediğin konu başka! Futbol medyamızın "Türkiye Birinci Ligi Şampiyonluk Yarışı" sırasında neredeyse tamamen unuttuğu bir başka "futbol ligine ışık tutmak istiyorum!" Türkiye İkinci Futbol Ligi'nin "play-off bölümü", son haftalara gelinirken "hakem tayinleri ve hakem yönetimleri bakımından" yürekler acısı bir tabloyu ortaya koyuyor! "Bu bölümde", anlaşılıyor ki; "Türkiye Birinci Ligi'ne çıkacak" takımların da tayinleri çoktaaan çıkmış!. "Ellerine birinci mevki biletleri verilmiş", tren hareket etmiş, "özel görevli" kondüktörler durmadan "servis yapıyor!." Maç kasetlerini "taaa ilk karşılaşmadan itibaren seyretmeye gerek yok"; son 2-3 haftaki maçlara ait olanları dikkatle izlemek bile "kimlerin peşin peşin kimler için ne yönde karar verdiğini ve bu kararların uygulanmasında hangi hakemleri tayin ettiğini" ortaya koyacaktır! Hem de "itiraz bile edilemeyecek kadar" açık bir şekilde! Doğrusu Bülent Yavuz Komitesi'ni ve Halûk Ulusoy Federasyonu'nu kutlarım! Sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un "Türkiye Birinci Ligi" için ortaya koyduğu "Kutsal ittifak" sözünde "katıldığım haklı noktalar" vardı! Ama, bir de "İkinci Lig Yükselme Grubu'na baksa", orada nasıl bir "Kutsal İttifak'ın olduğunu" çok daha net bir şekilde görecekti! "Hakem tayinleri ile Birinci Türkiye Ligi'ne bilet kesilmiş, takımlar tayin edilmiş"; bir - iki cılız ses çıkıyor, o kadar! Derim ki; hiç olmazsa şu son haftalarda "bir hakem adaleti kurulabilse" de, hiç olmazsa "bundan sonra" tayin edilenlerle beraber, "hakkı olanlara ve daha iyi oynayanlara" da fırsat verilebilse!. Yarım asırlık spor yazarlığı ömrümde "çok kötü MHK yönetimleri gördüm"; Bülent Yavuz yönetiminin de "kötüler ve taraflılar arasında ilk beşe girebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim!." Kimbilir belki de ilk üçe!. Futbol sahalarında hızla artan şiddette, "yeteneksiz ve lâf ebesi yöneticilerle, reyting ve tiraj peşinde koşan kulüpçü medyanın, olayları seyreden yetkililerin ve vurdumduymaz federasyonun payı kadar" Bülent Yavuz Komitesi'nin de rolü olduğunu söylersem, bilmem ki haksızlık etmiş olur muyum? Hadi canım, "bu kadar nezaket yeter!" "Doğrunun ve gerçeğin ta kendisini" söylemiş olurum; "mal ortada!"