Tek başına ve yapayalnız!

A -
A +

Yooo... Bugün ne Beşiktaş'ı, ne Galatasaray'ı, ne de "iki takımımızın avuçlarının içinden puanları geriye hiçbir şey bırakmadan alıp giden" İtalyanlar'ı yazacağım!.. "Korkaklığın ve gerçekleri görememenin" nelere mâl olduğunu ve olmaya da devam edeceğini yarına, "Uluçmarket'e bırakacağım!.." Bugün "çok daha önemli bir konuya", Türk sporunun ve "Üç Büyükler'in futbolcuları hariç" Türk sporcusunun "sahipsizliğine" değinmek istiyorum; zira öncelik onun!.. Zira "sahipsizlik" ortadan kalkmadıkça, Beşiktaş Lazio'yu, Galatasaray da Juventus'u yense ne olur, yenmese ne olur!.. Süreyya gibi, "dünya şampiyonlarını geçerek" Türkiye'ye bu yıl "ilk defa" tertiplenen ve Monaco'da yapılan "Dünya Atletizm Finali'nde" 5000 metrede bir altın madalya getiren "küçük" Elvan'dan ve "onu Monaco'da yapayalnız bırakan" anlı-şanlı Atletizm Federasyonu'ndan ve "bu rezalete karşı" kılını kıpırdatmayan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile, Spor Bakanlığı'ndan söz edeceğim!.. Ekran karşısında "yarışmaları anlatan spikerin söylediği şu cümle" kanımı dondurmuştu: "Elvan, Monaco'ya dün akşam tek başına geldi, yanında antrenörü de yok!.." Türkiye adına, Türk sporu adına, Türk atletizmi adına tam bir yüz karalığı!.. Elvan gibi "2004'te Atina'dan belki de olimpiyat madalyası getirecek olan" bir atletin antrenörünün "üç otuz paralık yol ücreti ile oradaki iki günlük otel ve yemek parasını veremeyen" bir ülke!.. Yazıklar olsun!.. Bakınız göreceksiniz; "onun böyle bir yarışmada antrenörüyle beraber olmasını" temin edemeyenler, yarın "olimpiyat madalyası aldığında", onunla beraber gazete sayfalarında, TV ekranlarında görünmek için yarışacaklar, nutuklar atacaklar!.. Adım gibi biliyorum, anlı-şanlı Federasyon Başkanımız şimdi çıkacak ve diyecek ki; "Bu şöyle bir yarış değildi, programımızda yoktu, biz göndermedik, sponsoru vardı, sorumlu biz değildik, bu ülkeler arası bir yarış değildi...di..di..di.." Bence, gerçek bambaşkaydı; "Federasyon Başkanımız, Elvan'dan böyle bir başarı beklemiyordu!.." Beklese, belki de "bir değil, beş antrenör bile gönderirdi!.." İşte "sporumuzu, atletizmimizi yöneten" zihniyet bu!.. Bu zihniyet değişmedikçe, ne yapılsa boş!.. Juventus'u da, Lazio'yu da yensek ne çıkar, "günlük" bir başarı; işte o kadar!.. Lâfı uzatmayalım; yetkililerin ve ilgililerin söyleyeceklerinin hiç ama hiçbiri, Elvan'ın orada "tek başına ve yapayalnız" bırakılmasının mazereti, hatta bahanesi bile olamaz!.. Sen Federasyonsan, sen Federasyon Başkanı isen, nasıl "Süreyya'nın peşinde koşturuyor, hatta onun idman programlarıyla bile ilgileniyorsan", Elvan için de, "Elvan gibileri için de" aynı ilgiyi göstermekle yükümlüsün!.. Elvan'ın "Monaco'ya gideceği belli, ne zaman koşacağı belli", insan ilgilenmez mi; "Ne yapıyorsun, nasıl gidiyorsun, hazır mısın, antrenörün ne yapıyor?" demez mi? Yazıklar olsun, hem de on defa, yüz defa, bin defa!.. Tabii... "Bu rezalete karşılık" bugüne kadar "bir şey yaptıklarını duymadığım" genel müdürlük ve spor bakanlığı yetkililerine de!.. Türkiye'yi ne duruma düşürdüler: Bir Galatasaray - Fenerbahçe maçında 5000 polis görevlendiren bu devlet, Elvan'ın yanına bir antrenör verip de Monaco'ya gönderemiyor; işte sporumuzdaki manzara-i umûmiye!.. Ve... Varsa, ki sanıyorum vardır; Elvan'ın sponsorlarına da yazıklar olsun!.. Yarın kalkıp da, "bu gencecik rekortmen ve şampiyonun hamisiyiz" diyerek, sakın ola ki, "reklamlarda filân" kullanmaya kalkışmasınlar!.. Bence, Türkiye sporunun 2004'teki "en başarılı sporcusudur"; Elvan!.. Hem de "tek başına ve yapayalnız!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.