Tencere dibin kara!..

A -
A +

Aslında, Manisa'daki o rezalet sahnelerden sonra, Galatasaray'a "1 maç seyircisiz" cezası bile az; ama gelin görün ki, "şekil bakımından öyle bir uygulama yapıldı" ki, Galatasaray'ın "sert" tepkisi, "misliyle fazla olsaydı" bile, "haklı" hâle geldi, getirildi!..
Soru açık; Tahkim Kurullarının bile "Bu ceza az, ama itiraz olmadığı için arttıramıyoruz, talimatımız bunu engelliyor" dediği "böyle ve benzer" birçok olayda, "mavi boncukçu, eyyamcı disiplin kararlarında bugüne kadar hiç ortalıkta görünmeyen" ve de adeta "Erkekliğin onda onu ortalıkta hiç görünmemektir" senaryosunu yazarak, oynayan bir Hukuk Kurulu'nun, bu defa "birdenbire ortaya çıkmasının" sebebi hikmeti nedir acaba?..
Dahası da var; "Galatasaray ile Fenerbahçe'ye verilen cezalara o itirazı yapan" Hukuk Kurulu'nun, kaleci Volkan'a verilen "komik cezaya itiraz etmemesinin" sebebi hikmeti nedir acaba?..
Bitmedi; yoksa, "Fenerbahçe'nin arttırılan cezasının daha fazla para cezası, Galatasaray'ın artırılan cezasının seyircisiz maç olacağı, Volkan'a itiraz edilirse cezasının en az 5 maça çıkarılabileceği" mi hesaplanmıştı, acaba?..
"Hukuk Kurulu'nun itirazı ve Tahkim Kurulu'nun yeni kararı ile ceza artırımından sonra" Disiplin Kurulu üyelerinin yüzleri kızarmış mıdır, mesela?..
"Son şekliyle cezalar ve aynı maçta işlenen başka suçların (Mesela Volkan'ın) da cezaları hakkı ile ve de hakkaniyetle daha başta Disiplin Kurulu tarafından verilmiş ve Tahkim Kurulu tarafından onaylanmış  olsaydı", bugün olaylar "bu noktaya varır mıydı" acaba?..
Ey Federasyon, ey Hukuk Kurulu, ey Disiplin Kurulu, ey Tahkim Kurulu, "Futbolumuzdaki adaletsizliği, futbolumuzdaki eşitsizliği, futbolumuzdaki yönetimsizliği, futbolumuzdaki özerksizliği, futbolumuzdaki mavi boncukçuluğu" bütün açıklığı ve acılığı ile "bir defa daha" ortaya koydunuz; bilmem ki "o koltuklarda gönül rahatlığı ile" oturabiliyor musunuz; "Amme vicdanı rahatsız, sizin vicdanlarınız rahat mı?.."
Buraya kadar aynanın "Federasyon yüzünü" anlattım, peki ama ya "Galatasaray yüzü"; olayların, kararların, cezaların bu noktaya gelmesinde hiç mi "sarı-kırmızı damgalı sorumluluk yok?.."
Ey, Ünal Başkan, "bu Federasyondan şikayete acaba hakkınız var mı?.."
Bu Federasyon kurulurken, "Ali Dürüst gibi tecrübelilerin uyarmalarına rağmen", üstelik tam da "bu işlerin acemisi olduğunuzu, bilmediğinizi samimi olarak söylediğiniz" bir zamanda "o uyarılara kulak tıkayarak", çıkıp da "Bu Federasyonun kuruluş safhasının hiçbir yerine olmayacağız" diyen ve de "olmayan" kimdi acaba?..
Üstelik, "bugün eşitlik ve adalet ararken kıyaslama yaptığınız" rakibinizin "hukukçu" Asbaşkanı, Başkan'ına koşarak "Disiplin Kurulu'nun şu kadarı bizden, Tahkim Kurulu'nun bu kadarı bizden" diye "müjdeler verirken", zatınızın "kahraman şövalyeliğe soyunmanızın sonucu değil midir"; bugünkü durum?..
Bir bakın bakalım bugüne kadar "Galatasaraylı teknik direktörlere, futbolculara verilen cezalara, bir de Fenerbahçelilere verilen cezalara, hatta verilmeyen cezalara", nedendir acaba?..
"Sen sırtını dönersen" Federasyon'a, o da "dönmez mi" yüzünü "başka taraflara?.."
Şimdi "iş işten geçtikten sonra" diyorsunuz ki; "Bu karar yok hükmündedir! Bu hukuk dışı, kasıtlı, taraflı ve hatta kulübümüze ve camiamıza karşı düşmanca niyetler taşıyan kararları tanımıyoruz."
Vay vay vay, aman "Ne kadar da korktu ve üzüldü Federasyon ve kurulları"; herhalde (!) diyeceklerdir ki; "Baş üstüne, kararlarımızı tanımayın, uygulamayın!.."
"Tamamen taraftara dönük" bu "hiçbir hukuki ve fiili uygulama şansı olmayan" bu açıklama, elbette "boşta kalacak"; işte gelecek hafta "Galatasaray'ın Stadı'nda Eskişehirspor maçı, seyircisiz oynanacak" ve de "sizler hiçbir şey yapamayacaksınız"; öyle değil mi, "hukukçu" kardeşim sevgili Sedat Doğan; var mı bunun başka uygulaması?..
Eğer, "geçen sezonun  sonunda basketbolda yaptığınız son derece yanlış jestin benzerini yaparsanız" ve de o zamanki açıklamalarınızda olan "Başka branşlarda da, benzer haksızlıklara uğrarsak, direnme hakkımızı kullanır, aynı tepkiyi koyarız" sözünü tutarsanız; o başka!..
O zaman derim ki, "Helal olsun, işte ilkeli olmak budur, haklı olduğun yerde direnmek budur, tepki budur, boş atmamak budur"; ama nerdeee o cesaret ve feraset?..
Bir sözüm de, "Manisa'daki o rezaletlerin baş kahramanı olan Galatasaray taraftarına"; utanın, sadece "tuttuğunuzu zannettiğiniz takıma değil, kulübünüze de ne zararlar verdiğinizi görmüyor musunuz?.."
Nerede "Ultraslan"; o gece yapılanlar "aslana yakıştı mı"; yoksa oradaki tribünlerde "aslanlar değil", sırtlanlar mı vardı?..

Pandev!

Pandev, "Galatasaray'da futbola dönüş yapanlar gibi" bir dönüş yapabilir mi; yani "bir Hagi gibi, bir Popescu gibi, bir Drogba gibi?.."
Elbette Pandev, bir Hagi değil, bir Popescu değil, bir Drogba değil, ama gene de "Pandev!.."
"Dönüş yaparsa", dönüş yaptırılabilirse, elbette "çok iş yapar", yapacaktır!..
Bütün iş Prandelli ile tribündeki taraftara düşüyor; ilkinin varsa "mahareti konuşacak", ikincinin de varsa "sabırlı desteği" ve elbette en sonunda da Galatasaraylıların dileği; "Hayırlısı!.."

Asıl "O" düşünmeli!..

Çok değil 2-3 yıl önce, bizler, gazeteciler, spor yazarları, yorumcuları, "Aziz Yıldırım için yazdığımız normal bir eleştiri cümlesine bile tahammül göstermeyen, gösteremeyen" onca Fenerbahçeli taraftardan, çoğu "küfür ve hakaret dolu" mailler, mektuplar, telefonlar, tehditler alırdık.
Şimdi "ağır" eleştirilerle dolu yazılar yazıyoruz, radyolarda, TV'lerde "bu eleştirilerimiz devam ediyor"; Fenerbahçe'nin taraftar cephesinden "tık" yok!..
Bizler de, spor camiası da, Fenerbahçe camiası da biliyor, ama asıl Aziz Başkan biliyor ve düşünüyor mu acaba; neden "tık" yok?..

Panorama!..

Yeni Zelanda maçında, rakibimizin koçu, "kenardan 15-0'lık serimizi benim ekran başında seyrettiğim gibi seyretmeseydi..."
Finlandiya maçında, adamların "en iyi atıcısı" son saniyelerde "iki faul atışından hiç olmazsa birini atabilse ve maç uzatmaya gitmeseydi" ya da "son saniyede kullandıkları top, 16 saniye kala bomboş bırakılan Cenk'in üçlüğü gibi sayı olsaydı..."
Bitmedi; Dominik önünde de devam ettirdiğimiz Sallabolumuzda, mesela "yenildiğimiz Ukrayna maçındaki gibi karavanalar çoğalsaydı..."
Bilmem ki, "bugünün destanları yerine neler yazacaklardı" sevgili basketbol yorumcularımız, TV ekranlarında "neler" anlatacaklardı?..
Anlıyorum ki, basketbolu seyretmek, anlatmak ve yazmak başka şey, 'Sallabol'u seyretmek, yazmak, anlatmak başka şey; ben "hâlâ basketbolu arıyor", sonuçlara ise bir Türk vatandaşı olarak sevinçle alkış tutuyorum; inşallah "sallabol şansımız" şampiyona sonuna kadar sürer!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.