Yazımın başlığındaki soru, İtalya'dan gelen haberler yüzünden gündemimize girdi, hele ki Galatasaray'ın ve Galatasaraylıların gündemine!..
Evet, hemen her gün Roma'dan, Milan'dan, İnter'den, Fiorentina'dan "Hocamız olur musun" çengellerinin geldiğine dair haberler bunlar!..
Anlaşılıyor ki, Terim'in "iki yıllık Galatasaray grafiği", İtalyan kulüplerinin ve spor medyasının iştahını kabartmış; hele hele "Schalke 04 turlaması", Drogbalı, Sneijderli, Buraklı bir Galatasaray'ı "Avrupa / dünya futbolunun gündemine taşıyınca", böylesine haberler çok normal!..
"Gider mi"; işte bütün mesele "bu sorunun cevabında!.."
Çok Galatasaraylı diyor ki; "İki yılda Galatasaray'ı bu çizgiye getirdi, neden gitsin, daha yapacağı çok iş var. Hele 7 yılda Galatasaray Kulübü'nü en büyük 10 Avrupa Kulübü'nün arasına sokmayı hedeflemiş bir Başkan da olduğuna göre, el ele neler yapmazlar?!."
"Burada duralım", o "el ele" deyimi var ya, "olayın kırılma noktası", tam da işte orada!..
Bu "konuda" sevgili Hoca ile "tek kelime konuşmadım", sadece tahminimi yazacağım; "Bülent Tulun, Başkan'ın yanı başında durdukça", çok açıktır ki, Terim'in Başkan'a, Başkan'ın Terim'e "göründükleri kadar" ve de "göstermeye çalıştıkları kadar" beraberce ve "el ele" yürüyecek güvenleri yoktur ve olmayacaktır!..
Terim, "alacağı teklif ciddi olursa" İtalya'ya gidecektir!..
Hatta "öncelik sırasını" bile yazmam mümkün; Fiorentina - Milan - İnter - Roma!..
Fetbazlık zamanı!..
Gökhan Zan'ın "iki maçlık" cezasının "bir maça indirilip bir yıl ertelenmesi" sportif anlamda da, hukuki anlamda da "kabulü mümkün olmayan" ve "her türlü eleştiriyi hak eden" bir karardır!..
Bu karar, hatadan da, yanlıştan da öte "bir şeydir!.."
Çok açıktır ki, "6-1 bizden" müjdesinin ağır damgasını yiyen ve "bu damgaya lâyık önemli kararlara imza attığı için" ağır eleştirilerle karşılaşan bir kurul, "dengeleme" gayreti, telâşı ve paniği içinde, Gökhan'ın "iki maçlık" cezasına "mal bulmuş mağribi gibi" sarılmış ve böyle bir "Hükm-i Karakuşi" uyduruvermiştir!..
Dahası, "böyle" yapmakla "hatayı hata ile tamir etme, dengeleme peşinde koşan bir hakem" durumuna düşmüştür!..
Bu "garip ve komik karar", elbette ki tepki görecek ve yerden yere vurulacaktı, "öyle" de oldu!..
Ne var ki, "Gökhan kararı", bir başka "acı ve çirkin gerçeği" de ortaya koydu:
Disiplin cezalarında alınan "benzer kararlar" esnasında da "Gökhan kararına gösterdikleri tepkiyi ortaya koyan" yorumcular var!..
Disiplin cezalarında alınan "benzer kararlardan bazıları için sesini sedasını çıkarmayan", sanki "duymamış, görmemiş gibi davranarak" susan, daha da kötüsü hatta "gördüğünü, duyduğunu açık açık ortaya koyarak alkışlayan" ama "Gökhan olayında kıyameti koparan" yorumcular var!..
Bitmedi, teknik adamlar var, yöneticiler var!..
Çok acı bir gerçektir ki ve son birkaç aylık olaylar bile göstermiştir ki, "yukarıdan beri yazmak ve anlatmak istediğim" kulüpçü / lâfbaz / pişkin / fetbaz kişiler, yorumcular "terazinin her iki tarafında da vardır!.."
Ne yazıktır ki, sporumuzun içine düştüğü bu "derin ahlâki krizin, gerilim ve kavga batağının başlıca sorumluları" da, işte bunlardır!..
Ve ne yazık ki, "bunlar" büyük kitleleri ajite edebilmekte, rekabeti düşmanlığa dönüştürecek her türlü tahriki ve teşviki yapabilmektedirler!..
Peki, "Dur" diyenler, "diyecek olanlar" nerede?..
Bay Basketbol'a sorular!..
"Lütfi Arıboğan" denince akla "basketbol" gelir, dahası "basketbol" denilince de "yaşayanlar içinde" akla "ilk" gelebilen 5 isimden biridir, Lütfi Arıboğan!..
Peki, "Lütfi Arıboğan'ın CEO'luk yaptığı bir kulüpte", nasıl olur da mesela "Kadın Basketbol Takımı" tam, Erkek Basketbol Takımı "şimdilik" yarım "hüsranların ve acıların takımı" hâline düşer?..
Bu takımların "transfer stratejisini" kim tayin eder, "uygulamaları" kim yapar?..
"4'lüye gelmeden", daha "8'li" finalde "50 sayı ortalamasını bulamayan", hem de "kasaba takımı" durumunda olan bazı rakiplere bile yenilen Kız Basketbol Takımı'nın transferlerini kim yapmıştır ve "asıl soru"; bu transferlere "aracılık eden" basketbol menajerleri kimlerdir ve bunlara "ne kadar" komisyon ödenmiştir?..
Dahası, her mağlubiyetten sonra "şaşkın şaşkın konuşan" bir koçu kim bulmuş ve iş başına getirmiştir?..
Bitmedi; bu koç, "rakiplerin iyi oynadığı bir tane önemli ve kritik maçı kazanabilmiş midir?.."
Bu sorulara, sevgili Arıboğan'ın vereceği cevapları, doğrusu ya, çok ama çok merak ediyorum!..
"Ağlayan kaya" misali!..
Durup dinlenmeden, yerli yersiz, "fırsat bu fırsat" deyip "Galatasaray'la uğraşıyor, lâf atıyor, tahrik ediyor" ve kimse de çıkıp ona "Dur" demiyor!..
"Çıkarılan özel kanun" ortada; "sportif rekabeti başka taraflara götürecek tahriklerin suç sayıldığı" ortada, ama "herkese örnek olması gereken bir hoca", tam aksini yapmakta inat ve ısrar ediyor!..
"Adını yazmaya gerek yok", zira herkes onu biliyor ve kaç yıldır bitmeyen, tükenmeyen "ağlamalarını ve iğnelemelerini" dinliyor; yeter artık!..