Evet, "geriye dönüp bakmayı bilmeyenler", hâlâ "Lucescu'yu, Fatih Terim ile mukayese etmeye", bazıları da "Lucescu daha iyi" demeye getirmeye çalışıyorlar!. Türkiye 1. Ligi (Sonra da Süper Lig)'nde şampiyonluk kazanmış dört takımın, Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un şampiyonluklarında 30'dan fazla teknik adamın imzası vardı!.. Bu "30'dan fazla teknik adamdan" biridir; Lucescu!.. Ondan ötesi, "şimdilik yoktur" ve Türkiye'de kalır da "bu 30'dan fazla teknik adamdan daha fazlasını yaparsa", Lucescu için "bir ayrıcalık" tanınabilir!. Fatih Terim öyle mi? Terim'in Türkiye'de yaptığını, bakalım "önümüzdeki çeyrek asırda" başarabilecek bir "teknik adam" çıkacak mı? "Kendi insanımızı küçültmek, küçümsemek" yarışına çıkanlar, Avrupa için "sıradan" bir teknik adamı, Terim'le kıyaslamaya kalkışanlar, "suret-i haktan görünerek", Terim'in hakkını verir gibi yapıp, "... ama, Lucescu" diye devam etmek suretiyle gerçek niyetlerini ortaya koyanlar bilmeliler ki, "Terim'in rekorlarını şu anda kırabilecek tek kişi vardır"; o da "bizzat" Terim'in kendisidir; yaşayacak ve göreceğiz!. Terim'i çok eleştirdim, zaman zaman ağır da eleştirdim, hata ve yanlışlarında gene de eleştiririm ve eleştiriyorum; ama "eleştirmek" başka, "hakkını vermek" başkadır!. Bunu hâlâ ve hâlâ anlamayanlar var!. "Türkiye liglerinde alınmış" şampiyonluktan öteye ne yaptı ki Lucescu, Terim'le "mukayese edilebilecek" bir teknik direktör olsun? "Efendim, Avrupa Kupaları'nda, çeyrek final... falan... filan..." İstanbul'da oynanan "Galatasaray - Strum Graz" maçını ve "utanç verici" görüntülerle dolu "son dakikalarını" ve o maçtan sonra "neler yazdıklarımızı" hatırlayalım da, "çeyrek final... falan... filan" lâflarını öyle kullanalım!. "Lucescu" Lucescu'dur; "Bir takımın hedefi Türkiye'de şampiyonluk" ise, "Lucescu ile sonuna kadar idare edebilir!." Evet; "idare edebilir!." Zira, Lucescu, "un, yağ ve şeker" varsa, "Bunları karar, ocağa koyar ve helva yapar!." Unu yufka yapmaz, gidip "fıstık ve ceviz" almaz, "baklava" yapmayı düşünmez!. Zira, "korkaklığı" yüzünden, "baklava yapmaya cesaret edemez!." Terim öyle mi? Hedefi "Avrupa olan", Avrupa'da da "büyük hedef koyan" bir takımın başına "Lucescu" ya da "benzeri" bir hoca getirilmez!. "Terim" ya da "benzeri" bir hocadır, "bu hedefe koşacak" takımların hocaları!.. "Efendim, bu sezon kupa alamamış, Şampiyonlar Ligi'nden elenmiş... Şu hatayı yapmış, bu hatayı yapmış!..." Her insan hata yapar, yapacaktır!. "Terim, her zaman başarılı olacaktır" diye bir şart ve kaide de yoktur!. Ama... Öyle ya da böyle bir gerçek vardır: Lucescu, bir "teknik adamdır!." Terim, "büyük" bir teknik adamdır!. "Mukayese", dünyanın her yerinde "denkler arasında yapılır!." Tıpkı "Türkiye'nin büyük kulüpleri" gibi!.. "Büyükler" büyüklerle, "diğerleri" diğerleri ile mukayese edilir!. Lucescu da, teknik direktörler klâsmanında "diğerleri" arasındadır!. Kulübü batıranlar, konuşuyor !. Galatasaray'ın problemleri büyük, hem de çok büyük!. Kulübü "iflâs" durumuna getiren, "AIG fiyaskosu" ile baş başa bırakan, "kara para adaları" Cayman'la düşüren, stat projesi için "faizleri ile beraber" neredeyse 15 milyon doları sokağa atan, "büyüklere ninniler söyleyip, camiayı kandırarak yıllarca yönetimlerde kalan" bazı insanlar, "onlara acıyıp, hizmetlerine bakarak" hesap sormaktan, "onları Disiplin Kurulu önüne çıkarmaktan" kaçınan Özhan Canaydın'ı ve yönetimini "yıkmak için" fırsat kolluyorlar!. "Fısıltı gazetesinde" haberler yayıyorlar!. Bu ne pişkinlik? Susun, oturun da, "eleştiri yapmaya hakkı olanlar" konuşsun!. Canaydın yönetimi, ilk yılında "başarılı olamamıştır!." Üstüne üstlük, Canaydın ve yönetimi, camiaya, kamuoyuna, medyaya "son derece antipatik gelen" bir görüntü vermiştir, vermektedir!. Canaydın'ın tez elden bir "danışmana", hem de onu "bu antipatik tavır, hareket ve konuşma tarzından vazgeçirecek" bir "imaj" danışmanına ihtiyacı vardır!. Galatasaray camiasına "liderlik yapmak" kolay değildir, zahmetlidir, "kulüpte günde 14 saat çalışmak" ile de "imaj değişmez!." Eğer bunu yapamayacaksa, yapamıyorsa, ki olabilir, normaldir; o zaman, kendisini ve yönetimini, camiaya, kamuoyuna ve medyaya "sempatik gösterecek" bir "sözcü" bulmalı ve "basın ve halkla ilişkilerde" onu görevlendirmelidir!. Ben Ali Dürüst'ten ümitliydim, o da "gülümsemeden faiz alınacağını" zannediyor olmalı ki, "antipatik olmak yarışında" hemen Başkanının arkasında koşuyor!. İşte "en büyük" başarısızlık budur; "yönetim ne yaptığını, neden yaptığını, nerede olduğunu" anlatmıyor, anlatamıyor!. "Divan Kurulu'na bilgi vermek" ile yetiniyor, kulübün resmi sitesine "açıklamalar" koymakla işi bitirdiğini zannediyor!. Olmaz ve yetmez!.. Şimdi ortadaki imaja bakın: Kulübün kasasında para yok!. Stat ve transfer için beklenen kredi ile ilgili gelişmeler tam bir fiyasko!. Sonuç: "Galatasaray, stadı da yapamaz, transfer de yapamaz, kimse bu yönetimden bir şey beklemesin!." Öyle bir hava var ki, sanki "Galatasaray'ın başına", yooo kimse gücenmesin, deyimi "yerinde kullanarak" söyleyeceğim; "bir başka türlüsüyle Aziz Yıldırım yönetimi gelmiş gibi!.." Tek fark, "Yıldırım'da para vardı", Canaydın ve arkadaşlarında "var mı, yok mu", o da belli değil!. Galatasaray "bu hava ve bu imaj ile yönetilemez!." Canaydın ve arkadaşlarının haberi ola!. Daum'u savunmak uğruna !.. Önce "acaba, yanlış mı okudum" diyerek, bir daha bir daha okudum, hayır "yanlış okumamıştım!." Sonra "acaba yanlış mı anladım, bu okuduğum cümlenin altı üstü var mı" diye yazıyı bir daha, bir daha okudum, hayır... Yanlış anlama da yok!. Peki, Kâzım Kanat gibi "bunca yılın spor yazarı" ve "etik savunucusu", bu cümleyi nasıl yazar; işte mesele burada!. Cümle şu: "Kokain meselesi ayrı konu. (Bu konuda tek suçu yalan söylemesi)" Kanat, "Daum'dan söz ediyor!." "Bir defa değil, onlarca defa, hatta bazı tanık ifadelerine göre, yüzden de fazla defa kokain satıcılarından bu zehiri almış olan" ve "kullandığını", ancak "kullandığı ispatlandıktan sonra" ve "hapis cezasından kurtulabilmek için" itiraf eden Daum'u "sevmek" başka, "gerçeklere tek pencereden bakmanın yanlışlığı" başka!. Tıpkı, "Feyyaz'ın doldurması ile", Beşiktaş - Galatasaray maçının hakemi Mustafa Çulcu için "yazdıkları" gibi!. Tıpkı, Ali Kırca'nın "nefis bir yazı ile" mahcûp ettiği, "çok yıllar öncesinde kalmış ve iddiadan, dedikodudan öteye gidememiş Zalad olayını, kritik bir Galatasaray - Ankaragücü maçından önce gündeme getirmesi gibi!." Ne demek; "tek hatası yalan söylemesi?" "Herkese, öğrencilerine örnek olması gereken" ünlü bir spor insanının, altını çiziyorum "spor" insanının ve bir hocanın "kokain kullanması hata değil mi?" "Hata" bir yana "asıl ve büyük bir hata" değil mi? Yani, "yalan söylemese" ve çıkıp "Ben kokain kullandım" dese idi Daum, "hatasız Daum" mu olacaktı? Kanat da "böyle" yazarsa, Aziz Yıldırım'ın Daum'u "Fenerbahçe'nin baştacı yapmak istemesini" bilmem ki neden eleştiriyoruz? Dünyada sanki başkası yokmuş gibi, "kokainciliği ve yalancılığı" mahkeme kararı ile tescil edilmiş bir hocada ısrar etmekle, onu savunmaya devam etmek arasında fark yok; hep beraber alkışlayalım: "Yaşasın Daum... En büyük Daum... Başka büyük yok!." Galatasaray'ın işi zor !. Fatih Terim, Şampiyonlar Ligi'ne "doğrudan katılınacak" bir sonucu alamadı, sezonu erken açmak durumunda... Milli maçlar var... Futbolcular yorgun... Yeni sezona "tam" dinlenemeden girecekler... Kulübün mâli durumu ortada... Para yok... Kadroda "köklü" değişiklik şart, "iyi futbolcular ateş pahası"; kimi neyle, nasıl alacak? Geçen yıl "transferde yaptığı büyük hataların yükü" de, şu anda kulübün ve kendisinin sırtında; "atsan yenilerini nasıl alacaksın, atmasan, bunlarla nasıl başarılı olacaksın?" "Ben Galatasaray'a değil, Fatih Terim'e geliyorum" diyen futbolculara bile "formayı yeniden veren" Galatasaray yönetiminin de, Terim'in hatalarında payı büyük!. "Bir-ikisi" hariç, "eskilerin" gerisinin gözden çıkarılması gerek, Galatasaray'a hiç bir şey vermeyecekleri ortada!.. "Sadece" problem olacaklar, oynadıklarında sahada, oynatılmadıklarında kulübede!.. Bir-ikisi hariç "yenilerin" durumu da, "eskilerden biraz farklı olsalar" bile, yeterli olmadıklarını gösteriyor!. Kısacası, "Galatasaraylılar için ümit", Kaf Dağı'nın arkasında... Bakalım Zümrüd-ü Anka Kuşu, sırtında "Galatasaray'ı Galatasaray yapacak" futbolcuları getirebilecek mi?" Konyaspor, Konya'ya lâyık olmalı!. İkinci Lig A Kategorisi, "müthiş" bir mücadeleye sahne oldu!. Süper Lig maçlarından çok, "bu kategorinin maçlarını seyretmekten" keyif aldım!. Nerede ise "on takımlı" bir "Süper Lig'e çıkma kapışması" izledik ve sonunda gülenler Konyaspor, Ç.Rizespor ve Akçaabat Sebatspor oldu!. Rize ve Akçaabat için yazmıştım!. Sıra Konya'da!.. Öncelikle, başkanından, teknik direktörüne, yönetiminden,futbolcusuna ve taraftarına kadar bütün Konyaspor'luları kutlarım; büyük iş başardılar!. Ancak "bu başarı" açıkça ortada ki; "ara" hedefti!. Asıl mücadele yeni başlıyor; Süper Lig'de sağlam basacak bir takım kurmak, "bir asansör takım olmamak" ve ileriki yıllarda da "Avrupa Kupaları ve zirve mücadelesi" yapmak, yapabilmek!. Konya'da "bu kapasite" var; geçmişten ders alınırsa, neden olmasın? Forma asan kızgın gazeteci! Önümde, Erzurum'dan İHA muhabiri Yusuf Ziya Erarslan'ın bir haberi duruyor: "Erzurum Atatürk Üniversitesi tarafından düzenlenen Bahar Şenlikleri kapsamında, 'Türkiye'de ve Erzurum'da Basketbol' konulu bir konferans vermek üzere bugün Erzurum'a gelen ünlü basketbol yazarı ve gazeteci İsmet Badem, konuşma yapacağı salonun boş olduğunu görünce fena sinirlendi. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi'nde yapılan konferansa çok az sayıda dinleyicinin gelmesine bozulan İsmet Badem, eline mikrofonu aldığı gibi açtı ağzını, yumdu gözünü. Konuşmasına hiç kimseye teşekkür etmeyeceğini söyleyerek başlayan Badem, 'Ben şimdi Fethiye'de teknenin içinde bir elim suda, diğer elim kitabımda güneşleniyor olacaktım. Ben buraya geldim. Hiç kimseye teşekkür etmiyorum. Bundan daha kötü bir organizasyon olamaz. Ben sağlığımı ve hayatımı riske atarak Erzurum'a geldim. Böyle şey olmaz' şeklinde tepki gösterdi. Badem, öfkesini dile getirmek için salondaki az sayıda dinleyiciye, 'Sakın size basketbol anlatacağımı filan sanmayın. Başka şeyler söyleyeceğim' diye konuştu. Konferansın yapıldığı salona Efes Pilsen Basketbol Takımı'nın formasının asılmasına izin vermeyen üniversite yetkililerine de sitem eden İsmet Badem, 'Buraya forma astırmayan arkadaşa teessüf ederim. Demiş ki, 'Buraya forma asamazsınız'. Babamızın takımı değil ki, küçük bir jest yapmak istedik' dedi." Şinasi Nahit ne kadar doğru söylemiş; "Gazeteci olunmaz, doğulur!." Aslında, "gazeteci olmadan önce, insan olmanın ve insanlara insan gibi davranmanın gereklerini yerine getirmek gerek" ya; anlaşılıyor ki, "şöhret", bazı insanlara "bu gerçeği de unutturuyor!."